"Zamanı gelince, zamanımız dolacak."
Marie leforet - mon amour, mon ami
🕊️
Bir zarı avucuna alıp, parmaklarını etrafına kapatarak yumruk yaptığın elini sallamaya başladığında olasılıklar başlardı.
Yumruğunu tedirginlikle sıkıp hareket alanını yok eden insanın 'kendine' ilk hatasıydı bu. Çocukça bir hisle denk getirmek istediğin sayının elinin şiddetiyle alakalı olduğunu sanıyordun. Gözlerini kapatıp buna inananlar kulübü bizlerdik. Ve zar atıldı.
Zar masadan düşüp, yuvarlandı, yuvarlandı... ve durdu. Gözlerini bir korku ve ümitle araladığında şaşakalmıştı. Zarın imkansıza yakın o olasılıkla, duvarın köşesinde sivri ucunun üstünde kaldığını gördü. Ne umut ettiği o sayı, nede başka bir sayı yoktu.
Adamın gözleri az önce ayağına çarpıp, bilmeden hız verdiği zarı yerde arasa da bulamadı. Olasılığı yaratan bu adamken, zarı atan öteki adam hesap hatasına küfretti.
Hemen hemen aynı zamanlarda kafenin ardında yağmurla karışık yağan kara kaldırdı kimisi başını. Neden aniden bastırmıştı ki kar? Kafenin bahçesindeki puf yastıklı dizayn edilen alanın sade tek kişilik masasında oturan adam masadaki kağıtları topladı hızla. Kağıdı hızla ıslatan taneler, düştüğü yerde hızla eriyip birer yağmur damlasına dönüşüyordu. Adamın hareketleri hızlı, yüzü keyifsiz ve asıktı. Ama esintinin de parmakları arasındaki eğreti duran kağıdı uçurmasına engel olamadı.
"Kahretsin!"
Kağıt yerdeki birikintide daha da hızla ıslanıyor, eriyordu sanki suda. Hemen almalıydı onu sudan. Almak için kalkıp, aceleyle bir iki adım attı. Tek acelesi kağıdın ıslanması değil de birinin yazılanı görmesinde olabilirmiş gibi etrafına da bakındı.
Bu havaya tedbirsiz yakalanan herkes koşuşturup duruyordu.
Hepsinden nefret etti adam.
"Siktir"
Kağıdı alıp buradan hemen gidecekti. Şimdi hafifçe eğilmişti bile. Sonra Aniden önünden koşarak geçen birinin kağıda basıp koşarak uzaklaşmasına bakakaldı. Elini hızla geri çekmese eline basacaktı. Aralanan dudaklarını birbirine bastırırken, doğruldu. "Hay senin... " diye arkasından küfür etmeye hazır olsa da koşarak uzaklaşan kadın onu duymadı.
Kafenin bir iki adım ötesindeki Yağmur biriken çukura bastı kadının adımı. Yağmur damlalarıyla kol kola yeryüzüne inen kar taneleri sert bir rüzgarın şiddetiyle sağa sola, bulduğu her engele çarptı. Belki bir kar tanesi bir yağmur damlasına karışıp eridi ve yoluna damla olarak devam etti: belki bir kar tanesi bir kar tanesine değdi öyle yoluna devam etti, belki de bir yağmur damlası başka bir yağmur damlasıyla birlikte daha güçlü indiler yeryüzüne. İhtimaller çoktu.
Kadın, koşar adım yürüdüğü yolda yağan yağmurun şiddetlenerek yere düştüğünde mi, yoksa düşerken mi çıkardığını bilmediği o sesine gülümsedi. Durmadan ilerlemeye devam etti. Ayağındaki topuklu botun, her adımında çıkarttığı o tok ses yüzünden, az önce gülümsediği sesi şimdi duyamaz olmuştu. Gözlerini ıslak ve parlak yerden kaldırıp bileğini kavrayan ele baktı. Artık tamamen diş göstererek gülüyordu. Kolunu sıkıca tutup ona yön veren kız yüzünden kendi bedeninin dengesini de zor koruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENVERENİM
General Fiction"Gerçek olacak olan, sahte başlangıçlar birbirini kovaladı." Memleket meseleleri çığrından çıkmıştı. Uzun zaman önce, türlü askeri görev ve hizmetlerin yapılması amacıyla küçük birliklerden, belli bir kuruluşa bağlı kalmadan geçici olarak oluşturula...