8.kısım
Sena şener
kapkaranlık her günüm.🌻
°°°
"Bir rüya gördüm."
Yüzüne şimdi yerleşen, hem mutlu hem mutsuz bu ifade durmadan birbiriyle savaşıp durdu. Oturduğu koltukta bedenini tamamen döndürerek, masanın arkasında onu dikkatle dinleyen kadına, Nehla'ya döndü.
Nehla her zaman aynı ses tonuyla, aynı adı verilemeyen bir nahoşlukla, aynı tavırlarla... rüyasını anlatan kadının hızlıca bir sağ bir sol gözüne bakmıştı. Sadece gördüğü her rüyayı paylaşmak için seansa gelen bu kadına bir yanından ötürü hayrandı. Bir insanın hayatı boyunca görebileceği rüya sayısı kaçtı? Peki o rüya konusu olarak en fazla ne olabilirdi? Kimi kaç defa görürdün rüyanda? Kaç kişi rüyanda bu denli kalırdı? Kaç rüyayı yönetebilirdin durmadan?
Aslında en çok bu kadının işte bu hayal gücüne hayrandı.
Şimdi karşısındaki kadının gerçek dünyası ile rüyasındaki o dünya arasındaki farkı karıştırmaktan korktuğunu görüyordu. Kadın öyle sansada aslında gayet aklının başında ve belki de artık bunlara tutunup söylenmekten bile haz almaya başlamış halini seziyordu Nehla.
İnsan çoğu zaman sürekli söylendiği şeye gizliden hayrandı. Öyle olmaz mıydı?
Kadın,
Buraya sık sık gelerek: onca rüyayı üşenmeden, hatırlamaya değer kılıp anlatırken de amacı madem rüyalarımdan kurtulamıyorum onunla yaşamayı, ondan zevk almayı öğrenir, öğretirim kendi kendime diyordu doktoruna.
Sadece... bazen istemeden de olsa,
- hatta öyle olmasını isteyecek oluncada - bunu kasten yapıp, rüyasının işaretlerine inanıyordu. Nehla bunu da net bir şekilde görebiliyordu onda."büyüdüğüm evdeydim. Bir odamız vardı o evde. Bilirsiniz köy evi işte. Banyosu taştan sadece bir sofben var. Yıkansan odanın yarısı su olurdu."
Güldü.
Güldüğü şey bu rüyanın devamı mı, yoksa o oda mıydı? Bilemiyordu.
"bir adam yani...." sağa sola baktı gözleri.
"Evet o adam.... ?" dedi Nehla hiç beklemeden. Hemen devam ettirmişti onun lafını. Çünkü biliyordu desteğe ihtiyacı olan tüm bu cümlerleri yardımına muhtaçtı.
Kadının daha önce hiç olmadğı kadar sıcak bir gülümseme yerleşti yüzüne. Ama daima onda var olan, o acayip korku, o karmakarışık ifade de canlandı yüzünde.
Ne tuhaftı zihin karışıklığı.
"o işte. Sürekli onu görmekten nefret ediyorum."
Ediyor muydu gerçekten? Bilmiyordum. Ne bunu yazan yazar biliyordu bunu, nede onu dikkatle dinleyen doktoru.
"Neyse işte. Bir kız çocuğu var pencerenin önünde, dışarıdaki yağmuru izliyordu. Siyah düz saçlı, tıpkı o adam gibi. Kızla ben elimizi penreden uzatıp avcumuza topladığımız yağmur birikintisini ona atıyoruz. O da üstü giyili ama banyo yapmasada banyo kısmında öyle durup bize gülümsüyor. Sonra birden yatakta arkasındayım. Ona dokunuyorum sırtı geniş zar zor elim adem elmasına denk geliyor o çıkıntı dokunduğumda bir hareketimle parmağımla birlikte hareket ediyor. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENVERENİM
General Fiction"Gerçek olacak olan, sahte başlangıçlar birbirini kovaladı." Memleket meseleleri çığrından çıkmıştı. Uzun zaman önce, türlü askeri görev ve hizmetlerin yapılması amacıyla küçük birliklerden, belli bir kuruluşa bağlı kalmadan geçici olarak oluşturula...