Eve koştura koştura gelmiştik. Ağzını bıçak açmıyordu. Fakat O, hızlıca önümden giderken,gözlerinden akan yaşı görmediğimi sanıyordu.Kendisi de aşk acısı çekiyoryordu .Fakat dışa yansıtmıyordu .
***
Çağatay ve Eliza' nın yolları böylelikle ayrılmıştı. İkisi de üzgündü ve ilkbaharlarında böyle bir sevgi yıkımı yaşamışlardı. Çağatay sağlam karakterli biriydi . 3 yıldır aynı sınıftaydık . Çalışkan,terbiyeli ve en önemlisi "aşıktı".
Acaba Çağatay ' ın dediği gibi olacak mıydı ? Onu unutmayıp yıllar sonra yine yolları kesişecek miydi ? Eliza böyle bir ailedeyken Çağatay' ı beklemesi zor gibiydi.
Bir de şu var ki; nasıl iletişim kuracaklardı?
Ha, bunu da belirtyim bu hikâye 34 yıl öncesine dayanıyor. O devirde ceptelefonu yoktu. Hatta insanların çoğunda eski tüplü televizyonlardan bile zor bulunuyordu.
O korkunç devir ki , o geri kalmışlık,o eski taş devri zihniyeti ki bu iki aşığı birbirine kavuşturmadı.Yok biri görürse konuşurmuş, yok bir erkekle el ele tutuşursa namusu kirlenirmiş bla bla bla...
Artık kader ağını nasıl örecek göreceğiz.***
O akşam Eliza benle vedalaşıp eve çıkmıştı. Onu birkaç gün görmedim. Merak ettim ve Semra teyzeye gidip sordum.
" Eliza nerde? Ne zamandır görüşemiyoruz. Evde değil mi yoksa?"
" Ah Almira' cım güzel kızım. Bu deli kıza ne oluyor böyle? Yataktan çıkmıyor kolay kolay . Çıksa da gözleri şiş ve kendisi mutsuz" dedi.
" Semra teyze ,bence o şimdi liseye kayıt olacak ya, arkadaşları değişti,ortam farklı olacak. Belki ondan üzgün. Yeni bir sınıfa, farklı bir ortama gireceği için üzgün bence" dedim gerçeği kapatmaya çalışarak .
" Hım doğru dersin Almira' cım. Babası da hangi liseye yazdırsak diye düşünüyordu.Sen hangisine yazılacaksın?" diye sorunca ;" Semra teyze,valla ne bilyim ben. Ben anlamam. Zaten babam da Arif amcayla bunu konuşacaktı" dedim. Halbuki böyle bişey yoktu.
Hemen gidip babama dedim ki," Baba Arif amcaya bir sor bakyım . Nereye yazdıracaksa Eliza' yı sen de beni oraya yazdır. Beraber gidip-geliriz liseye" diye kurnazca babamı işledim.
Akşam babam Arif amcayı bize çaya çağırdı ve dolayısıyla fikir alış-verişi yaptılar.
Babam" Tamam usta o halde kararı verdik. Kızları,geleceğin mesleği olan bankacılık yapmaları icin < Ticaret Meskek Lisesi' ne> yazdıracagız" dedi.
Arif amca babamı dinlerde zaman zaman . Eğer kafasına uyduysa tabii.
Neyse böylelikle Eliza ve ben lise kayıt işlemi için gerekli evrakları hazırlayıp babalarımızla gittik .
Adana' da o liseye kolay kolay öğrenci yazdırmak herkesin harcı değildi. Arif amca," Türkiye ' de herşey torpil komşu " deyip ikimizi çar -çabuk yazdırıvermiști.
Artık liseliydik.Eliza pek sevinçli görünmüyordu. Yüzü soluk ve mutsuzluğunu dışa yansıtıyordu.
" Eliza keşke Çağatay' a hangi liseye yazılacağını sorsaydık " dedim. Hiç aklımıza gelmemişti .
Eliza bir an gözlerinde bir umut ışığı yanmıştı ve saman alevi gibi sönmüştü.
Yapacak bir şeyimiz yoktu o konuda.
Eylül ortasında açılacakmış okullar diye son uyarımızı aldık ve babalarımızla evin yolunu tuttuk.******
Yaz tatiliydi ve Fulya' nın düğün hazırlıkları son hızda devam ediyordu. Enişte beyin yani Uras' ın bahçe isleri sezonu başlamadan evvel düğün yapılması lazımmıș. Çünkü işler başlarsa çok yoğun olurlarmış ve balayına çıkamazlarmış deniyordu.
Temmuz ayında başlanan çeyiz hazırlıkları Ağustos'un ortasında tamamlanmıştı. Nikah düğünden 1 hafta önce yapılması için gün alınmıştı. Salon da tutulacaktı altın da alınacaktı ve gelinlik falan...
Annem onlara yardımcı oluyordu diye <benim de çocuksu merakım işte> konuşulanlara hep kulak veriyordum.
Düğün Salonu, en lüks yerde yapılacaktı. Onlar da kız tarafı da zengindi. O devirde bunlar bir göstergeymis . Millet arkasından konuşmasın diye bütün paralar harcanırdı. Yoksa o <ailenin adı çıkarmış> derlerdi.
Adana bu bakımdan hep geriydi zihniyeti ve adetleri de. Arif amcanın da kafası nelere çalışıyordu. Avrupadasın ama mantık Hindistan. O nasıl bir gericilikti simdi daha da iyi anlıyorum. Benim ailem de aslen Hataylı .Yıllar önce Adana ' ya babaannemin hastalığı sebebiyle Balcalı Hastanesi' nde sürecek uzun bir tedavi dönemi gerektireceğinden buraya yerleşmişler. Babam o zamanlar dahi çok mantıklıymıș. Tedavi en kısa bir yıl sürer diyen doktorun sözleri üzerine babam Hatay' da ne var ne yoksa satmış ancak Adana ' dan bir ev alabilmiş. Mesleği bu olmazsa da ayakkabı tamirciliği yapmış ve huzurlu mutlu yaşamışız. Babaannem 3 yıl tedavi altında kalıp vefat etmiş.Sonra Hatay' a tekrar dönmemişler.
Eliza' ya göre çok daha rahat büyüdüm,gezdim ve dolaştım. Ben de o devirde aşk evliliği yaptım ve hala evliyim,mutluyum da.
Ailem bana zoraki hiçbir şeyi dayatmadı.
Annem babam okuma yazmaları da yoktu hani o devirde çok nadirdi okumuş insan bulmak ama bizimkiler hayat okulunu bitirmişler yüksek lisans bile yapmışlardı bana göre .Aslında bölgenin hiçbir önemi yok kişiler kendi mantiklarını geliştirebiliyorsa yasamdan zevk alabiliyor ,huzurlu ve mutlu bir aile kurabiliyor.
Benim babam ayakkabı tamirciliği yapıyordu elden boğaza deyimiyle ancak karnımız doyuyordu. Fakat evimizden huzur ve neşe eksik olmuyordu.Mutluluk parayla olmuyormuş. Ben bunu küçük yaşta deneyimledim .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
E L İ Z A Gözyaşımda Saklı Sevdam
Fiction généraleRuhu hasta eden bir aşk!..... Bu aşkı yüreğine gömen Eliza' nın gözyaşlarında sakladığı sevgilisini anlatan hazin bir hikayedir. Eliza ve Çağatay iki âşık ve yürekte alevlenen kor ateş .... Yasak bir aşkın başlangıcı ile sarsılan hayatlar....... ...