47.Bölüm(İFTARA YEMEK YOK)

6.3K 226 23
                                    

İyi okumalar hayaletlerim💙

Casper Yapım sunar...

Boğaç bir elini yanağına yaslamış ona nutuk çeken Boran'ı dinliyormuş gibi yapıyordu. Selim Çakır, Nazlı Çakır, Rojda Çakır ve Sıla Çakır buradaydı. Gençler avludaki masaya oturmuş, Boran konuşuyordu.

"Anladın mı Boğaç?"

"Boran haklı, kendine biraz dikkat et Boğaç. Oğlum hangi insan midesini patlatmak pahasına o kadar suyu içer ya?" Selim üzerindeki şaşkınlığı hâlâ atlatamamıştı, buraya da Boğaç'ı görmek için gelmişlerdi. Boğaç kafasını salladı.

"Hı hı... Devam edin kanka, dinliyorum ben."

"Lan it," Boran, Burak'ın elindeki kaşığı alarak arkadaşına atarken Sedat çevik bir hareketle Boğaç'a gelmeden kaşığı tuttu. "Sen niye tutuyorsun?" Boran kendi kendine lafı değiştirmişti.

"O kınalı kuzumuz bugün, dokunmayın Boğaç'a."

Boğaç elini yanağından çekerken Sedat'a ters bir bakış attı. Daha sonra önündeki şeker kabından bir şeker aldı ve işaret parmağıyla elinde tuttuğu şekeri gösterdi.

"Bak şunu görüyor musun Sedat? Bu şekeri alır, kınaya sokarım. Rengini kırmızı yapar bir boğaya gösteririm. Sonra o boğayla senin yedi sülaleni sikerim!"

Herkes sessiz sessiz birbirine baktı ve bir süre ettiği küfrü algılamaya çalıştı. Sedat ritimle alkış tutarken diğerleri de ona katıldı.

"Küfre yeni boyut kazandırdı resmen," Harun, Cihan'ı onaylar biçimde kafasını salladı. "Aynen, katılıyorum."

"Neyse," dedi Boğaç yerinden kalkarken. "Ben gidiyorum."

"Otur oturduğun yere lan, bugün buradasın."

"Yok ebesininki..."

"Var ebeninki," Boran eliyle 'Çök.' işareti yaparken Sevda'ya da 'Kalk.' işareti yaptı. "Sevda git Boğaç'a oda hazırlayın, hadi güzelim."

Sevda kalkarken Boğaç eliyle durmasını işaret etti ve cebinden arabasının anahtarını çıkartırken Tuğba'ya döndü. Tuğba'nın bir elini çenesine koymuş uyuduğunu fark edince eğilerek kaşlarını çattı.

"Bu uyuyor mu," dedi anahtarını Tuğba'nın alnına dayarken ve diğerlerine bakarken. "Tuğba kalk!"

"Hı, acile alın hastayı. Hemen MR çekilsin, acele edin..."

Tuğba'nın söyledikleri herkesi güldürürken Nisan kafasını sağa sola salladı.

"Doktorluk da zor ya," dedi ellerini açarken. "Nöbetçiydi bir de."

Harun hafif bir öksürme sesi çıkartırken yerinden kalktı ve Tuğba'nın dibine kadar giderek birden bağırdı.

"Hastayı kaybediyoruz!"

Tuğba anında kalkıp, "Kalp masajı yapıyoruz! Bir, iki..." diye saymaya başladığında herkes gülme krizine girmişti. Dünyayla yarı bağlantılı uyuyor olmalıydı. Oradakilere baktığı zaman kendisine güldüklerini anlaması uzun zaman almamıştı. Somurtarak tekrar oturduğunda onların gülmesinin bitmesini bekledi. Bir süre sonra sakinleştikleri zaman önce Harun'a döndü.

"Ayıp değil mi ya? Ödüm koptu, bir de gülüyorsunuz." dedi alıngan bir sesle diğerlerine bakarken. Nisan yanında oturan arkadaşının omzuna kafasını koyarak şirin şirin gülünce Tuğba da gülmüştü. Trip atamıyordu, yapacak bir şey yok.

"Neyse tamam, gidiyorum ben. Geliyor musun?"

"Aynı yere mi gidiyoruz?"

"Geri zekâlı mısın Tuğba," Boğaç telefonunu çıkartırken bıkkınca aldığı nefesi verdi. "Benimle geldin ya, araban orada kaldı. Eve bırakırdım seni, ya sen cidden torpille bitirdin değil mi tıpı?"

Mardin'de Töre (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin