XV/vurgun yedim

5.4K 582 69
                                    

"Jimin. Jimin, beni duyuyor musun?" Jongin, Jimin'in yanaklarını tokatlamaya devam ederken bir yandan Jimin'in buz tutmuş elini avuçlarımın arasında ısıtmaya çalışıyor bir yandan da boğazıma oturan yumrunun akmayı bekleyen gözyaşlarımla bir an önce bedenimi terk etmesini istiyordum. Ağzımı aralasam bağıra bağıra ağlayacak gibiydim, tabi sesim çıkarsa.

"Göz kapakları titriyor, birkaç dakikaya uyanır."

Jimin'i sudan çıkardıktan sonra hemen yanımıza gelen Jongin ona ilk müdahaleyi yaparak yuttuğu suyu çıkarmasına yardımcı olmuştu. Ardından dizlerini kaldırarak göğsüne  birkaç defa masaj yapmıştı. Jongin bu gibi durumlarda oldukça deneyimliydi çünkü aynı zamanda cankurtaran sertifikası da vardı. Bunu birkaç kere Sehun'dan duymuştum. Ona güvenebileceğimden ayrıca Jimin'in yalnızca atak geçirdiğini birazdan kendine geleceğini de söylediğinden oturup çocuk gibi ağlamıyordum. Fakat yapmak istediğim buydu. Yapmak istediğim tam olarak Jimin'in yanına geçip yerde tepine tepine ağlamaktı.

"Jimin, kendinde olduğunu biliyorum. Hadi aç gözlerini." Jongin'in sesi boş duvarlara çarptığında Jimin'in kafası sola doğru döndü. Etrafta kimseler yoktu. Jongin'in buraya gelmesi ve etrafa emirler yağdırmasından sonra herkes salonu terk etmiş, Sehun Jinyoung'u sakinleştirmek için onu odadan çıkarmış, yalnızca Jongin ve ben kalmıştık. Ona defalarca kez hastaneye gitmeyi teklif etmiştim fakat o her seferinde beni reddedip buna gerek olmadığını, bunun zaten sık sık tekrarladığını söylemişti.

Fakat tekrar eden neydi? Her seferinde Jimin'in böylesine kendinden geçerek bayılmasını sağlayan şey neydi?

"Jimin?" Çatallı sesim en sonunda onun ismini telaffuz ederek dudaklarımın arasından dökülmüştü. Dikkatim, onun gözlerini aralamasıyla dağıldığında ve yalnızca ona odaklandığında avuçlarımın arasındaki eline daha da sıkıca tutundum.

"Jimin, beni duyuyor musun?" Jongin şu birkaç dakika boyunca sayısız kere aynı soruyu sormuş fakat hiçbirinde de cevap alamamıştı. Ta ki az önceye kadar...

"Evet." Buradaki tek çatallı ses bana ait değildi. Heyecanım birden bire damarlarımı zorlayacak kıvama geldi, sesini yeniden duymamla birlikte oturduğum yerde kasıldım. Kasıldım, dakikalardır üşümeyen bedenim anında buz kesti.

"Rahat nefes alabiliyor musun? Çok fazla su yutmamışsın ama bu sefer çok uzun sürdü." Jimin elini elimden çekerek dirseklerini uzandığı şezlongun zeminine yasladı ve yavaşça doğruldu.

"Nasıl oldu?" Yüzünü buruşturarak kafasını arkaya yasladı ve birkaç defa üst üste yutkundu. Ben ise sessiz kalarak onları dinlemeye karar verdim.

"Jinyoung. Herkes onun bağırması üzerine salona doluştu. Ama ben geldiğimde Jungkook seni çoktan sudan çıkarmıştı. Jinyoung'un adını duymasıyla birden bire doğrulması ve o küçük gözlerini irice açması bir olmuştu.

" Jinyoung mu? Nerede o, iyi mi?" Etrafına bakarak yüksek sesle sorduğunda Jongin onun omzunu patpatladı.

"Merak etme, Sehun onu buradan çıkardı. Muhtemelen unutmuştur bile. Sehun çocuklarla nasıl anlaşılması gerektiğini bilir." Gözle görülür bir rahatlamayla kafasını şezlongun sırt kısmına yeniden yasladı ve bu sefer bakışları beni buldu.

"Teşekkür ederim." Eli az önce bıraktığı elimi yeniden buldu. Hala soğuktu, parmak uçlarından avucuna kadar soğuktu eli.

"Gerçekten iyi misin?" Onun teşekkürünü kabul edecek kadar ikna olmamıştım henüz iyi olduğuna. Bu yüzden bunu es geçerek kafamda sıraya dizilen binlerce sorudan birini sordum.

"Evet iyiyim, Jungkook. Birazdan ayağa kalkarım bile."

"Peki ya neden böylesin? Jongin bunun daha önce de tekrarladığını söyledi. Neden sürekli bayılıyorsun? Neyin var?" Art arda devam eden sorularımı dizginlemek adına dudaklarımı birbirine bastırarak geriye çekildim. Jimin ise önce Jongin'e baktı uzunca. Sonra bana döndü fakat bsna hitaben konuşmadı.

"Ona güveniyorum, Jongin. Söyleyebilirim." Yeniden Jongin'e baktı.

"Bu karar sana ait Jimin, biliyorsun." Jimin kafasını sallayarak dudaklarını diliyle ıslattı ve yeniden bana baktı. Alnına dökülen ve büyük ihtimalle klorün vermiş olduğu ıslaklıktan geriye kalan sert saçlarının arasından kararsız gözlerle bana baktı.

"Jungkook ben," Derin bir nefes aldı ve arkamda duran havuza çıplak omuzlarımın arkasından baktı.

"Ben vurgun yedim."

kairos ¦ jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin