XVII/deli gibi hoşlanıyorum

5.5K 642 100
                                    

"Bana bilmediğim bir şey söyle." Hala dolu olan gözleri ve akan burnuna rağmen yaramazca gülümseyip ellerini ellerimin üzerinden çekti. Gerçekten kafasının bu kadar çabuk dağılacağını düşünmemiştim. Ayrıca ne demişti o öyle?

"Ne?" Bu bana zihnimin bir oyunu falan mıydı?

Gözlerini kapat ve birkaç saniye sonra yeniden aç. Her şey uçup yok olacak.

"Bir daha tekrarlamayacağım, duydun." Kollarını bacaklarının etrafına sararak gövdesini geri çekti ve esnermiş gibi durdu. Böyle tatlı görünüyordu fakat ne yazık ki şu an derdim bu değildi. Lanet olsun, biliyor muydu?

Ah, siktir. Siktir! Gerçekten biliyor mu? Jungkook, an itibariyle sıçtın oğlum. Bildiğini ima etti. Sen aptal bir romantizm kurbanısın, ölümünü şu pencereden dışarıya atlayarak planlayabilirsin. Ya da direk kanepeden kalk, havuz kenarına git ve kafanı suya göm, bir daha da çıkarma.

"Ciddi misin sen?"

"Neden olmayayım?"

"Cidden sana aşık olduğumu mu düşünüyorsun?" Kısık ve keyifli bir kahkaha attı.

"Bunu az önce kendi ağzınla itiraf ettin?"

"Öyle mi yaptım?" Kafasını hızla aşağı yukarı salladı ve gözlerini kocaman açarak gülümsemeye devam etti. Ben ise yerin dibine girmek için çeşitli yöntemler düşünüyordum. Tanrım, acaba yanaklarım kızarmış mıydı? Peki ya burnumun ucu?

"Utanmana gerek yok, Kookie. İtirafını beni mutlu etti." Omuzlarını silkerek ayak bileklerini kavradı ve oturduğu alanda daha küçüldü.

"Ha?" Düşüncelerimle özdeşen ilk şeyin dudaklarımın arasından çıkmasını istemezdim fakat şu an içinde bulunduğum durum ve ruh halim, saçma sapan her şeyi önüme yığmış ve beni de ortasına fırlatmış gibiydi.

"Şu an fazla aptalsın, Jungkook. Dedim ki, itiraf etmiş olman beni mutlu etti. Çünkü zaten bildiğim bir şeyi saklaman hem seni hem de beni geriyordu."

"Seni neden geriyor ki?" Sorulması gereken binlerce soru arasında en saçma olanını seçmek en büyük hobimdi. Omuzlarını yeniden silkti. Kuruyan gözyaşları yanaklarının patlamasına sebep olmuştu, üstelik gözleri ve burnu hala kırmızıydı.

"Biliyorsun, bir şeyler tek taraflı olmadığında ve... iki tarafta ötekinden bir hamle beklediğinde işler uzayabiliyor. Ve... şey yani, bunu sen fazlasıyla belli ediyordun." Belli mi ediyordum? Lanet olasıca uzuvlarımın onu her gördüğünde fazla reaksiyona girdiği doğruydu. Ama cidden belli ediyor muydum ki? Bir de...

"Tek taraflı olmadığında mı? Jimin-"

"Ne dediğimin farkında olup olmadığımı soracaksan evet farkındayım. Yaklaşık iki haftadır durum bu. Senin bana olan duygularının yoğunluğu gibi bir his yok içimde. Ama senden hoşlanıyorum, Jungkook."

Senden hoşlanıyorum, Jungkook.

Senden hoşlanıyorum, Jungkook.

Senden hoşlanıyorum, Jungkook.

Beynim, gelip geçtiği damarlarımı tıkarken usulca göğüs kafesime oradan da mideme indiğinde geri kalanını takip etme fırsatı bulamadan pelteye dönmüştüm. Gerçek anlamda bir pelte... Altımdaki kanepenin deri yüzeyi kalçam üzerinde kayarak önce geriye doğru gitmemi daha sonra da yumuşak zemininin sırtımla buluştuğunda nefesimi tuttum. Bayılacak kıvama gelene kadar da bırakmayı düşünmüyordum. Çünkü bu gibi zamanlarda aktif hale gelen sakarlığım yüzünden girmediğim utançlık seviyesi kalmıyordu. Alt tarafı geriye kaymak istemiştim, koltukta sırt üstü geriye düşmek değil.

Ama daha fazlası oldu, çok daha fazlası. Doğrulmak için koltuğun iki yanına tutulduğum esnada önce bacaklarımın üzerinde daha sonra da gövdemde hissettiğim ağırlıkla kafamı kaldırdım. Neredeyse üzerime uzanır bir vaziyette bana doğru eğilen Jimin'i görmem, tuttuğum nefesimi bir anda hızla dudaklarımın arasından serbest bırakmama sebep oldu. Hızlı basınç, aramızda bulunan bir karışlık mesafede dağıldı ve saçlarına çarptı. Saçları nefesimin alnına demesiyle birlikte hafifçe iki yana savruldu. Alevden çok daha fazlasına tutulup birer kor gibi kül kül kemiklerime yapışan yanaklarım, hissedebileceğimin çok daha fazlası bir sıcaklığa sahipti. Kalbim, kemiklerimi kırabilir miydi ki şimdi? O böyle üzerimde uzanırken, kalbimi duyabilir miydi?

"Ucu kızaran burnun öyle tatlı duruyor ki." Eğildi ve gülümsediği için küçücük kalan gözlerini yumarak burnumun ucuna küçük bir öpücük kondurdu. Ve ben yemin ederim ki kim olduğumu unuttum o sırada. Dudakları kalktı tenimden, burnunu burnuma sürttü.

"Senden Jungkook," İçine çektiğin titrek nefesi ruhumu emiyormuş gibi hissetmiştim. Canıma kastı vardı.

"Senden deli gibi hoşlanıyorum."

kairos ¦ jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin