VII/çocuk havuzu

6.4K 698 99
                                    

"Jongin de mi bir şey demedi ya?" Elimi kaldırarak alnıma yapışan saçları geriye attım.

"Jongin'le konuşuyor musun diye bir sorsana önce." Havuzun iki kenarının birleştiği noktaya gidip arkamı döndüm ve dirseklerimi mermere yasladım.

"Jongin'le konuşuyor musun?" Beni taklit ederek diğer bir köşeye geçti ve gözlerinin önüne gelen saçlar onu rahatsız etmiyor olacak ki öylece durmalarına izin verdi.

"Hayır." Elimi suya vurarak ağzımdan çıkan ve bugün kaçıncı olduğunu sayamadığım başka bir 'of'u serbest bıraktım.

"Kimden öğreneceğim ben şimdi ya."

"Ne yani, sen beni Jongin'den Jimin hakkında bilgi toplamak için kullanıyor musun yoksa?" Elini gözlerinin önüne attığı gibi saçlarını geriye savurdu. Dibi çoktan gelen gri saçlarına bakmaktan alıkoyamadım kendimi.

"Hayır tabii ki, saçmalamasana Sehun." Ellerimi iki yana sallayarak kaşlarımı kaldırdım.

"Tamam şaka, şaka." Kıkırtısı salonu doldurduğunda ona su atmaya hazırlanıyordum ki başka bir ses duydum. Sanki bir çocuk sesi...

"Amca olmaz, su çok soğuktur şimdi ya." Beş altı yaşlarında küçük bir çocuğun elinden tutarak salondan içeri giren Jimin çoktan nefesimi kesmişti bile. Öyle ki yaslandığım yerden kaymış, üstüne bir de açık kalan ağzım yüzünden su yutmuştum. Sessizce öksürmeye çalışıp arkamı döndüğümde birkaç saniye içinde yeniden görüş açıma giren üstü çıplak Jimin'e baktım.

Siktir ya, siktir, siktir. Tanrım, bunu görmüş olmak için o kadar günah işlemiş olamam, gerçekten olamam. Bunu görmenin bana bir ceza mı yoksa bir lütuf mu olduğuna bile karar veremedim daha.

Elinden tuttuğu çocuğu kenarda bırakarak küçük havluyu boş şezlonga serdi ve bizim havuza yedi sekiz adım uzaklıktaki çocuk havuzuna ayağını sokarak suyu kontrol etti.

"Su gayet sıcak Jinyoung-ah. Hem senini gibi küçük adamlar için biz bu havuzu gün boyu sıcak tutuyoruz, korkmana gerek yok. Hatta bak, şimdi senin için önce ben gireceğim." Neredeyse dizlerinin biraz üzerine gelen havuza girdiğinde eğilerek elleriyle suyun üzerinde dalgalar oluşturmaya başladı. Çocuk omuz silkerek geri adım attığında dudaklarını büzdü. Tanrım öyle tatlıydı ki...

"Peki ya bu havuzda neden kimseler yok? İçi pislik dolu bu havuzun, değil mi amca?" Jimin'i izlemekten başka bir halt yapamadığım esnada küçük çocuğun Jimin'e amca diye seslendiğini duydum.

Amca mı? Ne, amca mı?

Jimin koca bir kahkaha attığında ve sesi buradaki dört duvarla çevrili salonu kuşattığında ayaklarımın ıslak zeminden kayıp gittiğini hissettim. Böyle gülmemeliydi. Eğer bana hissettirdiklerini bilseydi, böyle gülmezdi.

"Havuz her gün buraya gelip seni gibi yüzen küçük adamlardan sonra temizleniyor Jinyoung. Yani burası temiz hem bak bende giriyorum." Ellerini yeniden suyun yüzeyinde gezdirdi ve sakin bir sesin etrafa dağılmasına sebep oldu. Kafamı çevirdim ve bu esnada hareketsizce ilerideki ikiliyi izleyen Sehun'a baktım. Onun bile asık suratı tatlı bir gülümsemeye bürünmüştü. Tanrım, karşımızdaki manzara öyle güzeldi ki...

Jimin ve amca olmak.

"Sana havuzun yeterince temiz olduğunu kanıtlamamı ister misin, Jinyoung-ah?" Düşündüklerimden oldukça bağımsız şeyler dudaklarımdan döküldüğünde üşüyen ayak parmaklarımı telaşla sıktım.

Ne saçmalıyorsun, Jungkook?

Bakışlarımı alttan alttan Jimin'e doğru kaydırdığımda yüzündeki büyük bir gülümsemeyle beni incelediğini gördüm. O an söylemekten geri çekindiğim şeyin doğru olduğunu anladım. Belki de yeğeniyle ilgilenmek onun dikkatini çekmemi sağlayacaktı.

"Bu havuza girer misin?"

"Girmeli miyim?" Kafamı sağa doğru eğerek gözlerimi kıstım ve gülümsedim.

"Orası daha büyük neden buraya gelmek isteyesin ki?" Dudaklarımı büzüştürdüm ve ellerimi mermerlere yaslayarak bedenimi yukarı çektim.

"Senin gibi yakışıklı küçük bir adam ve yakışıklı bir amcası varken burada ne yapayım?" Saniyeler önce Jimin'e yakışıklı demiş olduğumun bilincine vardığımda kafamı öne eğerek sıcaklığına kavuşan ve kırmızıya döndüğünden adım gibi emin olduğum yanaklarımı gizledim. Dizlerimi büktüm ve doğrularak ayağa kalktım.

"Ayıp oluyor ama." Sehun'un arkamdan gelen boğuk sesini duyduğumda kafamın öne eğik olmasına ve hala cayır cayır yanan yanaklarıma rağmen sırıttım. Çocuk havuzunun önüne geldiğimde boğazımı temizleyerek kafamı kaldırdım bana bakan bir çift göze sırasıyla baktım. Daha sonra minik bedende karar kıldım ve dikkatimi onun üzerine topladım.

"Şimdi ben de geldiğime göre tişörtünü çıkarmaya ne dersin?" Kafasını sallayıp gözlerini yumdu ve kollarını yukarı kaldırdı. Anlamayarak Jimin'e döndüğümde kıkırdadı.

"Tişörtünü kendi çıkaramıyor." Beklentiyle gözlerime baktığında ufak bir şaşkınlık yaşadım. Eliyle ileride hala aynı pozisyonda gözleri kapalı bir şekilde bekleyen Jinyoung'a ilerledim ve hala ıslak olan ellerimi etrafa doğru sallayarak önünde durdum. Kırmızı tişörtünün eteklerini kavrayıp yukarı doğru kaldırdım ve kafasından geçirip tişörtü şezlongun üzerine attım. Soğuk kollarımı ona dolamaktan çekinsem de hala gözleri kapalı bekliyor oluşunun tatlılığına dayanamadan onu kucağıma aldım ve beklemeden kendimi çocuk havuzuna attım.

Diğer havuza göre oldukça sıcak olan ve baldırlarıma kadar çıkan suya Jinyoung'un bedenini indirerek ayaklarını sokmasını sağladım. Ne olduğunu anlayamadan mutlulukla bağırıp kahkaha atmaya başladığında ayaklarını çırparak üzerime attığı sulara karşı bende kendimi tutamadım ve kahkahalarla gülmeye başladım.

O sırada ikimizi kısılıp küçücük kalan gözleri ve gülümseyen güzel dudaklarıyla bizi izleyen ıslak ve yarı çıplak Jimin'i görene kadar kahkahalarla güldüm.

kairos ¦ jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin