XIX/boyna bir öpücük

5.6K 562 163
                                    

Elleri belimde, göğsünü sırtımın tam ortasında hissediyorum. Sağa sola sallanan ve genellikle yerinde sayan bacakları bacaklarıma değiyor, parmakları belimin kenarını okşuyor ve çenesini sol omzumun üzerinde hissediyorum. Nefesi tam olarak ensemde.

"Bu şarkıyı sevdiğimi söylemiş miydim daha önce?" Kulağıma eğilmiş olmasına rağmen bağırmak zorunda kaldı çünkü yüksek sesli şarkı birbirimizi duymamızı engelliyordu. Artık yerinde sabit durmasını istediğim ellerini yakaladım ve olduğu yere batırdım. Nefeslerim kontrolüm dışında hızlanıyordu, bedenimi bedenine yaslamamak için zor tutuyordum ki kendimi. Sert göğsünün temas ettiği kürek kemiklerim çektiği ağrıdan sızlayacak duruma gelmişti.

"Evet." Dedim sakin bir tonla. Ama duyduğundan emin değildim.

"Seviyorum çünkü her seferinde seni bana, buraya getiriyor." Sallanmayı kesti daha sonra. Şarkı neredeyse bitecekti, yaptığımız sadece bu şekilde sarılarak sallanmaktı. Jimin'in her seferinde bana çarpan vücudunu, benim her seferinde ona uyum sağlamak için hareket eden ayaklarımı saymazsak tabii... Ellerini olası bir yavaşlıkla belimden yukarıya omuzlarıma kadar taşıdı, beni döndürdü ve kendisine doğru çevirdi. Yüzünü aydınlatan kırmızı ışıkların altında öyle...

Ah, devamını getiremeyeceğim galiba.

Sırtım ona döndükken her şey daha iyiydi. Şimdi onun yüzüne böylesine bakmak, belim olmadığına ve yüksek ihtimalle kalçalarım olduğuna oldukça emin olduğum ellerinin yerleştiği yeri hissetmek, ıslak dudaklarının bu lanet olasıca neon ışıklar altında parladığını görmek ve diz kapaklarıma sürtünen bacaklarını sarmalama isteğiyle dolmak beni kahrediyordu. Kimdim ki şu anda? Karşısında an be an eriyen ona muhtaç düşen bir insandan başka neydim?

"Yüzünü görmek istiyorum. Sende istiyor musun," Kalçamı okşayan sağ elinin parmakları tişörtümü sıyıra sıyıra yukarı çıktı, çıplak karnımın tam ortasında durdu. Soğuk parmak uçları karnıma değdiği an inlememek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Bu nasıl bir cezaydı böyle?

"Yüzümü?" İmayla bitirdiği cümlesinin altında yatan anlamı düşünemeyecek kadar bitap düşmüştüm. Jimin'in tek lafına, tek hareketine tav olacak kadardım işte.

"Evet." Gözleri dudaklarımın ufak kıpırtısını izledi. Sesimi duymadığından emindim, bu yüzden dudaklarımı izlemişti. Başka ne için... dudaklarını izlesindi ki?

"Benim hakkımda ne düşünüyorsun, Jungkook?" İşaret parmağı göbek deliğimin etrafını turladı. Kafasını eğerek alnının birazını açıkta bırakan saçlarının arasından baktı gözlerime. Sağ tarafa doğru kıvrılan dudaklarından bahsetmiyordum bile.

"Sana aşığım." İlk defa bunu söylemiş olmak utandırmadı beni. Aksine daha fazlasını söylemek istedim. Şu an ona karşı kurmak istediğim tüm cümleleri dudaklarımdan dökmek istedim. Parmağı karnımdan daha da yukarı çıktı, iki göğsümün ortasındaki boşlukta durdu.

"Başka?" Gülümsemesi büyüdü. Gözlerimi yummamak için direndim. Beni rahatsız eden birtakım şeyler vardı. Kasıklarımın tam ortasında rahatsız eden bir şeyler...

"Sana deli oluyorum." Sağ göğsüme doğru hareketlenen eli göğsümün ucunda durdu. Orayı kısa bir anlığına okşadı. İşte buraya kadardı. Takatim bu kadardı. Gözlerimi yumdum ve kafamı geriye doğru atarak kısık bir inlemeyi dudaklarımın arasından bıraktım. Şarkı çoktan bitmişti az öncekine oranla sesi daha kısıktı ama buna rağmen şimdi çalan şeyin ne olduğunu fark edemeyecek kadar sarhoştum.

"Başka?" Adem elmamın üzerinde hissettiğim kıpırtı, onun tenime değen dudaklarından mıydı?

"Jimin." Yutkunmamın hemen ardından oraya bir öpücük kondurdu.

"Bebeğim?" Parmağı göğsümün üzerinde yeniden hareketlendi. Kollarının arasında olmasam şimdiye yere kapaklanmıştım.

"Yapma." Boynumu bir kere daha öptü ve dizini iki bacağımın arasına soktu. Temas ettiği bölgeyle yeniden inledim.

Kahretsin, kahretsin, kahretsin.

"Neyi?" Benimle resmen oynuyordu. Benimle dalga geçiyor, ona karşı olan acizliğimi kullanarak eline geçen bir sürü kozu değerlendiriyordu. Ben ise izin veriyordum çünkü ona karşı elim kolum bağlıydı. Konu o olduğunda tamamen güçsüzdüm.

"Lütfen." Dirseğini kavradım ve hala tişörtümün içinde duran elini çekmeye çalıştım.

"Bu kelimeyi başka bir konuda dudaklarından döktüğünü düşünüyorum da..." Elini nihayet tişörtümün içinden çıkardı. Diğer eli gibi aşağılara kaydırdı ve birden kalçalarımdan tutarak kendine bastırdı.

"Deli oluyorum, Jungkook." Dudakları boynumdan çeneme, çenemden yanağıma ve oradan da kulağıma taşındı.

"Ama burada değil, daha fazlası burada değil." Ben daha ne olduğunu anlayamadan geri çekildi, boynuma küçük bir öpücük kondurdu ve elini bana uzattı. Afalladım ve aptal gibi yüzüne baktım. Ne olmuştu, ne yapıyordu? Bunların hiçbirine anlam veremedim ve büyük ihtimalle şaşkın bir ifadeye bürünen yüzümle ona doğru baktım.

"Şimdilik sadece boyna bir öpücük."

"Hadi bir şeyler daha içelim." Elini tuttum ve kasıklarımı rahatsız eden şeye o beni sürüklerken sövmeye başlayarak gözlerimi defalarca kez kırpıştırdım. Bu kadar iradeli olması beni deli ediyordu. Nasıl böyle kontrollü olabilirdi ki? Ben, o bana seslendiği an transa geçiyordum. Tanrım, ne kadar da küçük düşürücü...

kairos ¦ jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin