Benim Dünyam 19. Bölüm

124 2 4
                                    

Merhaba arkadaşlar.Bütün okuyucularıma selam olsun. İyi okumalar...

&&&

Bu hayatta anlamsız bir koşturmaca geçip gidiyor.Hayatın bize kattığı değerleri bir türlü göremiyoruz. Hep birşeyler isteyip duruyoruz. Bu da olsun şu da olsun diye hep bir doyumsuzluk var. İstediklerimiz oldukça daha fazlasını istiyoruz. Ruhumuza kadar işlemiş artık peki neden!!!

Neden biz bu kadar doyumsuz olduk ne zaman bu hale geldik anlamak zor. Etrafınıza bir bakın derin ve içten bir göz atın hayatın ne kadar güzel olduğunu göreceksiniz. Bazı insanların ufak bir şeyde bile ne kadar mutlu olduğunu göreceksiniz. Yeter ki içinden mutlu olmak istiyorum de mutluluk zaten gelir.

Kerem derin düşüncelere dalmıştı. Bu zamana kadar annesinin bir gün gelip de arkadaşlarının hayal olduğunu diyeceğine kırk yıl düşünse aklına gelmezdi. Buna nasıl inanırdı. Hemde sevdiği kızın bile hayal olduğuna asla inanamazdı.Hem sevdiği kızı bal gözlüsünü hemde arkadaşlarını kesinlikle gerçek olduğuna ispat etmesi gerekiyordu.kerem bu düşüncelerle uyuya kaldı.

Güneş bile daha doğmadan Kerem uyandı.Duşunu alıp hazırlanıp yemek yemeden evden çıktı.Arkadaşlarını görmesi lazımdı. Onları annesine ispat edecekti. Her zamanki gibi buluştukları parka gidip onları beklemeye başladı. Geleceklerdi gelmeleri gerekiyordu. Hayal olmadıklarını göstermesi gerekiyordu. Kerem bankın üzerine oturup beklemeye başlamıştı. Düşünüyordu bir türlü işin içinden çıkamıyordu. Arkadaşları nasıl hayal olabilirdi. Bunca zaman konuşuyordu onlarla onca şey yaşamıştı. Nasıl olabilirdi. Peki o neydi. Bunları düşündükçe çıldıracak gibi oldu. Elini kafasına götürüp ovmaya başladı. Düşünceler beynini yiyordu sanki! Nasıl kurtulabilirdi. En önemlisi de sevdiği kızdı. Onun hayal olmasına nasıl katlanırdı. Yok ya olamazdı olmamalıydı. Düşüncelere o kadar dalmıştı ki telefon sesiyle irkildi. Telefona baktı ve amcası olduğunu gördü.

"Evet amca "diyebildi.Sesinde biraz utanmışlık biraz da mahcupluk vardı.

Amcası ne diyeceğini bilemez bir şekilde sadece "geç oldu gelmeyince merak ettim oğlum" diye bildi.

Kerem telefona baktı nerdeyse öğlen olacaktı. Bunca saat buradamıydı. Ne zaman bu kadar saat geçmişti. Tekrar telefonu kulağına koydu. Bir kaç saniye öylece durdu. Kelimeyi bulmaya çalıştı.

"Sanırım ben bugün gelemiyeceğim amca" başka birşey diyemedi.

"Tamam anladım oğlum sen gelme bugün ben İşleri hallederim.kendine iyi pak." Deyip telefonu kapattı.

Bunca saat beklemişti ama gelmemişlerdi. "Nerde bunlar.Niye gelmiyorlar." Dedi.

Kerem bir hafta boyunca erken saatte oraya gidip öğlene kadar bekliyordu. Bir hafta geçmesine rağmen yine de yoktular. Keremin artık ümitleri tükeniyordu. "Arkadaşlarının hayal olduğu gerçek olabilirmiydi. Eğer gerçekse o zaman da sevdiği kızda hayaldi." İçinden düşünüp duruyordu.

Hayal düşüncesi bile korkunçtu bal gözlüsüne evlenme teklifi bile etmişti.Arkadaşlarının artık gerçek olmadığını anlamıştı yoksa bu zamana kadar mutlaka gelirlerdi peki nasıl oldu. Artık zamanı gelmişti. Annesini dinleyip doktora gidecekti. Bu olayları çözmesi gerekiyordu. Yoksa kafayı yemek üzereydi.

Akşam olmuştu bir haftadır annesiyle fazla konuşmamıştı.Cesaret edemiyordu. Utanıyordu annesinin yüzüne bile bakamıyordu. Eve geldiğinde annesinin salonda oturduğunu gördü. Keremin geldiğini bile fark etmemişti. Televizyon açık olmasına rağmen izlemiyordu. Gözleri cama odaklanmıştı. Derin düşünceler içindeydi. Kerem yanına oturup cesaretini toplayıp ellerini annesinin omzuna koydu. Rabia hanım yüzünü çevirince oğlunun geldiğini anladı. Ne zaman geldiğini fark etmemişti.

"Ne zaman geldin oğlum."

"Yeni geldim anne sultan."demesine rağmen çok yorgun söylemişti. Söylediği sözlerde hiç hayat belirtisi yoktu.

"Biliyormusun anne senin söylediğin şeyleri çok düşündüm. Sanırım haklısın benim dünyam tamamen hayal ürünü kendime farklı bir dünya kurmuşum. İlk zamanlar hiç inanmadım ama şimdi anlıyorum ve bu o kadar çok yüreğimi yakıyor ki nefes bile alamıyorum. Hayatımı nasıl düzene sokacagımı da bilmiyorum. Tek çarem senin dediğin gibi bir doktora gideceğim yoksa başa çıkamıyorum."

Rabia hanım hiç konuşmadan dinlemişti. Zaten ne diyebilirdi. Konuşacak ne bir kelime ne de bir laf kalmıştı. Kendini o kadar yorgun hissediyordu ki bütün dünyanın sorunu onun sırtında gibiydi. Keremin konuşması bitince Rabia hanım yorgun beyniyle konuşmaya başladı.

"Evet oğlum tek çare bu keşke ben yanılsaydım da bunları hiç yaşamasaydık."

"Neyse artık anne herşeyi unutalım olur mu? En azından bir kaç dakika, çocukluğum da ki gibi başımı yine okşar mısın." Annesinin konuşmasını beklemeden başını annesinin dizlerine koydu. Rabia hanım keremin gür ve siyah saçlarını okşamaya başladı. Eski günleri hatırladı. Ne kadar da mutluydu o zamanlar. Ya şimdi ne hale gelmişlerdi.Öylece kalmak istedi zaman dursun oğlunun acı çekmesini istemiyordu. Acının tarifi olur mu olamazdı. Olsa bile böyle bir acının tarifini yapamıyordu.
Kelimeler dükenmiş kalemler kırılmış hakim cezayı çoktan kesmiş gibiydi. Hayatta ne olursa olsun kendine ders çıkarmak lazım. Kapılar ardına kadar açılabilir de sonuna kadar kapana bilir de sadece kadere boyun eğmek değil mesele kadere inat çaba göstermektedir. Kerem de hayatını düzene koymak için herşeyi yapacaktı...

&&&

Yorumlamayı ve beğenmeyi unutmayın...

BENİM DÜNYAM ( Tamamlandı )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin