Warning: bu bölüm cinsellik içermektedir!
"Tae, uyudun mu?" Park Jimin dümdüz uzandığı yatakta, başını balkonun açık kapısından içeri sızan lacivert gökyüzüne çevirmiş bir şekilde mırıldanmıştı yanı başında uyuyan adama.
Uyuyamıyordu düşünmekten. Ağrısı yoktu, hatta kolunu kullanabiliyordu artık fakat uykusunu kaçıran sebepler bitmiyordu işte. Zihindeki sis dağılmıyordu bir türlü. Bedenen güçlense de, yanında uzanan adamın varlığı her geçen gün daha da zehirliyordu beynini.
Bu kadar yanlışın arasında bir doğru arıyordu yana yakına. Fakat bulamıyordu, bulması mümkün değildi.
Bunu kendinin de başlı başına bir yanlış olduğunu anladığında fark etmişti.
Bundan bir iki ay önce aynısını yaşasa, sürünerek gitmesi gerekse bile terk ederdi Kim Taehyung denen adamı. Kendi çıkarları için vurmuştu sonuçta onu.
Bedeni acıya dayanamayıp baygın düştüğünde, kendi kanında yüzerken fotoğraflarını çekmişti birde marifetmiş gibi.
Affedilir hiçbir yanı yoktu bu hareketin.
Fakat sorun şuydu, Park Jimin ve Kim Taehyung'un varlığı düpedüz düzene aykırıydı. Bunu bile bile böyle bir insan suçlanır mıydı?
Bu bencillik olurdu. Onlara her şey mubahtı sanki.
Gecenin ılık rüzgârı titretti çıplak bedenini, fakat sorun değildi. Ay ve yıldızlar aydınlatıyordu odayı, işte bu güzeldi. Ona evinde gibi hissettirmişti.
Uzun süre cevap gelmeyince başını ona çevirdi. Göz kapakları kapalıydı, kirpiklerinin gölgesi yanaklarına düşmüştü. İyice uzamış ince telli saçları yastığa dağılmıştı, berrak alnı açıktaydı. Şekilli pembe dudakları loş ışıkta bile rengini belli ediyordu.
Gülümsedi burukça bu görüntü karşısında.
Kim Taehyung güzelliğiyle bile öldürebilirdi insanları.
Başını tekrar tavana çevirdi, boğazından yüzüne tırmanan sıcağı görmezden gelmeye çalışıyordu. Kulakları zonklamaya başlamıştı birden.
Park Jimin gözlerini kırpıştırdı. Sağlam kolunu hafifçe ona uzattı ardından, yastığın üzerine yayılmış saçları toparladı parmak uçlarıyla. Sonra tüy gibi hafif bir hareketle alnında kalan birkaç teli taradı yine parmak uçlarıyla geriye doğru. Tek amacı buydu.
İşaret parmağı dokunduğu yere sabitlendi istemeden. Hafifçe okşadı orayı, Kim Taehyung pamuk yumuşaklığında bir tene sahipti. Kadifemsiydi hatta biraz, anlatılamıyordu.
"Tanrım, ben ne yapıyorum..." kendi kendine fısıldadı işaret parmağı hafifçe karşısındakinin göz kapaklarına inerken. Dudağını ısırdı, nefes alsa uyanacaktı sanki.
Parmağını onun uzun kirpiklerinde dolaştırdı yavaşça. Ardından yanağını okşadı.
Uyuyor oluşu ona deli cesareti vermişti resmen. Belki biraz da uyumadan önce içtikleri ikişer bardak şarap...
Bu his anlatılamazdı. Tenin tene değişi baş döndürücü bir olaydı.
Yine parmağının ucuyla çene kemiğini takip etti, dudaklarının üzerinde durdurdu parmağını. Sanki keşfe çıkmıştı da, bataklığa saplanmıştı bu ıssız yüzde.
Kımıldayamıyordu, dudaklarının sıcaklığı ve pürüzsüzlüğü Park Jimin'e her şeyi unuttturmuştu. Zaman, mekân, yaşananlar, kimlikler... Her şey bir hiçti bu kusursuzluğun yanında.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Morgue × vmin ✓
Fanfiction[angst] Seri katil Kim Taehyung ve morg çalışanı Park Jimin'in hikayesi. ©fiorejade 13.08.2017 - 19.04.2018