( medyanın 'can you hear me? I'm screaming for you' dediği kısma takılı kaldım... efsane bir şarkı!)
Gözlerini açar açmaz alnına vuran sıcak nefesi hissetmek, kafasını gömdüğü boynun kokusunu içine çekmek, küçük bedeninin karşısındaki heybetli adamın kollarında eriyerek ona karıştığını görmek...
Cehennemin içinde bir cennet bulmak gibiydi, işte Park Jimin'in yaşama isteğini geri getiren, bunlarda başka bir şey değildi.
Ağzını açıp esnedi, sonra onu rahatsız etmemeye çalışarak gerindi biraz. Kalkmalıydılar, uzun bir gün olacaktı.
"Uyandın mı?" duyduğu ses ile irkildi ve kafasını biraz geri çekerek burnunu onun dudaklarının hizasına getirdi, gözlerini onun gözlerine dikmişti.
"Ne kadar zamandır uyanıksın sen?"
Kim Taehyung kollarındaki adamın kaşlarını çatışını izledi büyük bir keyifle ve burnuna küçük bir öpücük kondurdu.
"Sırtımdaki ellerinin yaptığı yaramazlıkları hissedecek kadar uzun zamandır." Park Jimin inleyerek kendini ondan geri çekerken, Kim Taehyung kahkaha atıyordu şimdi. Sırtından yukarıya doğru sıyrılmış bordo pijaması ile karşısında öylece uzanan esmer tene dokunmak istemişti, yanlış değildi ki bu.
Kim Taehyung, Park Jimin'in yaşanan onca şeye rağmen hala kızarabilen yanaklarına baktı gülen suratıyla.
Bazen bir insan hem seksi hem tatlı, hem baskın ve dominant hem de itaatkâr ve masum nasıl oluyor, merak ediyordu. Park Jimin'de bu özelliklerin hepsi mevcuttu ve bu Kim Taehyung'un ona her geçen gün daha da bağlanmasına yok açıyordu.
Uçuruma doğru yuvarlandıklarının farkındaydı, yaptığı düşmeden önce manzaranın tadını çıkartmaktı sadece.
-
Kalkıp kahvaltı yapmış, sonra da Park Jimin'in iş yerine gelmişlerdi. İçeri girip kimseye görünmemeye çalışarak aşağı kata indiler hemen, arşiv odasına gideceklerdi çünkü. Park Jimin'in çalıştığı yer merkez olduğundan kolay erişilebilmesi için civardaki dosyaların arşivleri de burada tutuluyordu. Yıllardır ülkede olup biten cinayetlerden tutun da, en ufak darp dosyalarına kadar hepsi buradaydı yani.
Kapıya geldiklerinde Park Jimin kapıyı açtı ve arkalarından kilitledi. Birilerinin gelmesini istemiyordu, onlar işlerini hallederken birine gözükmek zaten belada olan başlarını daha da sokardı o çukura.
Kenardaki düğmeye basıp ışığı açtı fakat soğuk florsan lamba odayı aydınlatmaya yetmiyordu. Toz kokulu, uzun kitaplıklarla dolu geniş odaya bir göz gezdirdi. Buraya en son ne zaman gelmişti?
"Burada çok güzel oynaşılır," elleri Park Jimin'in belinde dolaşırken konuşmuştu Kim Taehyung muzip bir sesle.
Fakat Park Jimin o modda değildi ne yazık ki. Belindeki elleri nazikçe itti ve arkasını dönüp Kim Taehyung'un dudaklarına yumuşak bir öpücük bıraktı özür diler gibi.
"Hadi işimize bakalım." dedi onun elini tutup kitaplıklarla doğru çekerken. Kim Taehyung itiraz etmek istese de bu basık odada sevişme fikri düşününce ona da pek hoş gelmemişti.
"2006'da olduğuna eminim."
Park Jimin yüzünde karmaşık bir ifade ile ona döndü, "Tam tarihi bilmediğini söyleme bana."
"Tamam, söylemem." Kim Taehyung umursuzca konuşup rastgele bir araya daldı ve gözden kayboldu bir anda. Park Jimin sinirle yanaklarını şişirdi.
"Taehyung, burada milyonlarca dosya var, farkında mısın? Sırf 2006'nın tüm dosyalarına bakmak bile saatlerimizi alabilir."
"Mart veya nisan olmalı," dedi Kim Taehyung uzaklardan gelen boğuk bir sesle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Morgue × vmin ✓
Fanfiction[angst] Seri katil Kim Taehyung ve morg çalışanı Park Jimin'in hikayesi. ©fiorejade 13.08.2017 - 19.04.2018