( Medyayı açıp kısık ses ile dinleyin lütfen.)
Sıcağın en yoğun saatleriydi. Taehyung iki katlı evlerinin üst katında, resim çiziyordu masasında. Resimdeki kendiydi, bir süper kahramandı Taehyung. Kocaman kırmızı bir pelerini, göğsünün üzerinde büyük, beyaz bir 'V' vardı. Zaferi simgeliyordu bu V harfi, Taehyung T harfi koymayı sıkıcı bulmuştu.
Güneş tam yüzüne vurduğundan alnında biriken terleri minik ellerinin tersiyle sildi ve sağında duran boş su bardağına baktı bir süre. Susamıştı. Bardağı eline aldı ve usulca odasının kapısını açtı, alt kattan gelen garip sesler kalbini hızlandırmıştı. Belki de odamda kalmalıyım, diye düşündü.
Fakat merakına yenik düşerek merdivenlere yöneldi korkuyla. Yarıya geldiğinde alt kattaki salon görüş alanına girmişti, Taehyung durdu.
Durdu çünkü olanları algılamak için zamana ihtiyacı vardı.
Oysa aradan günler, aylar, hatta yıllar geçse bile bu görüntüyü hazmedemeyeceğini biliyordu Taehyung o küçücük yaşında bile.
Artık kocaman bir adamdı fakat hala her gece aynı kâbusu görüyordu. O merdivenlerde, eskiye nazaran olan biteni bilinçli bir şekilde izliyordu. Oraya gitmek, annesinin canını yakan adamı kendi elleriyle boğmak istiyordu. Fakat hareket edemiyordu. O gün kımıldayamadığı gibi, rüyalarında da kımıldayamıyordu Taehyung.
Minik Taehyung'un elindeki bardak bilinçsizce kaydığında ve ölüm sessizliğinin hakim olduğu evde çınlayarak milyonlarca parçaya ayrıldığında, kimse o sesi duymuş gibi değildi.
"Anne," diye mırıldandı. Sesinde korku vardı.
Simsiyah giyinmiş adam kafasını ona çevirdiğinde, Taehyung hareket edemedi. Kalbi ağzında atıyordu, acaba odama geri dönsem ne olur diye düşündü. Beklide her şey kötü bir rüyaydı, odasına geri gider ve yatağına uzanırsa, bu korkunç kâbustan uyanırdı.
Fakat annesinin ağlamaktan kızarmış, acı dolu gözlerini gördüğünde tüm bunların kötü bir kâbus olamayacak kadar gerçek olduğunu fark etti. Gözleri annesinin yüzünde dolandı, ağzındaki koli bandı ve dağılmış saçları... Ah, Taehyung yüreğinin burkulduğunu hissetti.
"Anne..." sesinde hüzün vardı.
Yapacak hiçbir şeyi olmadığı halde, onun suçu olmadığı halde annesinin yüzündeki utancı gördü Taehyung. Ardından annesinin aciz bedenini kara bir bulut gibi kapatan bedene baktı, yüzündeki iğrenç ve karanlık ifadeyi izledi.
Nefret etti. Bu ifadeden, olanlardan, insanlardan, bir şey yapamadığı için minik bedeninden. Her şeyden, herkesten nefret etti.
Oysa bir süper kahramandı Taehyung hayallerinde. Neden şimdi kurtaramıyordu annesini?
Adam işini bitirdiğinde, koltuğun üzerindeki battaniyeyi fırlattı annesinin üzerine. Dün akşam birbirlerine sarılıp filmi izlemişlerdi o battaniyenin altında. O battaniyeden de nefret etti Taehyung.
Adam annesinin ağzındaki bandı çıkardığında, kadının dudaklarından tüm yaşadıklarına bedel bir çığlık koptu, canı yanıyordu, hem de çok fazla. Fakat bu bedensel bir acı değildi. Oğlunun gözlerindeki korkuyu gördüğünde, ruhu paramparça olmuştu.
"Kalk, giyin, o piçi de yanına al. On dakikan var, bekliyorum." adam sanki her şey normalmiş gibi kapıdan çıkıp gittiğinde, annesi derin bir iç çekti.
Taehyung az önce ne olduğunu bilmiyordu, hayatında ilk defa böyle bir şey görmüştü. Tek bildiği bunu annesine zorla yaptıklarıydı, bu kötü ve çirkin bir şeydi. Annesinin canını yakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Morgue × vmin ✓
Fanfic[angst] Seri katil Kim Taehyung ve morg çalışanı Park Jimin'in hikayesi. ©fiorejade 13.08.2017 - 19.04.2018