(medya alakasız yine fakat güzel bir şarkı. dinleyin, tove lo her şarkısını sevdiğim nadir sanatçılardan :')
Bazı anlar vardır, korkuların önüne öyle bir dikilir ki görmezden gelemezsin. Ya savaşman gerekir onlarla, ya yenilmen. Park Jimin'in korkuları da kesmişti önünü. Hem de defalarca.
Ne kadar kaçsa da onlardan, ne kadar koşsa da uzaklaşamamıştı. Onların arasında boğulmuştu, sonra onlara alışmış, onlarla arkadaş olmuştu.
Korkuları zamanla şekil değiştirmişti ona sırtlarını dönüp. Daha sinsi bir şekilde, tekrar canını acıtmaya çalışmışlardı. Çünkü onlar alışılmaya gelemezlerdi. Uyuşturulamazlardı.
Önce onu bir erkeğin sınanabileceği en zor şeyle sınamışlardı. Yetersizlik... Park Jimin bunu görmezden gelmeyi başarmıştı. Üstesinden gelemese de, bir zamandan sonra kafasına takmamıştı en azından.
Sonra ondan gülüşlerini çalan kötü sözlere dönüşmüşlerdi. Etrafındaki herkes kendi maskelerini çıkartıp korkutmuştu onu.
Saçtıkları tek taraflı nefret, Park Jimin'in bin bir türlü maskelere sığınmasına sebep olmuştu. Mutlu rolü yapan, huzurlu, kendine güvenli gibi davranan... O maskenin ardındaki insan, özünden uzaklaşmıştı zamanla. Tabii onlar bundan habersizlerdi.
En sonunda sarıldığı tek şey olan işine karışmaya başlamışlardı. Korkular her yerdeydi. Başarısız olmamalıydı. Başarısız olmamak demek, kötü olmamak değildi maalesef. En iyi olmaktı.
Park Jimin bunun da üstesinden gelmişti. En iyisi olmuştu. Onca nefrete rağmen, en çok da kendine olan nefretine rağmen, Park Jimin 'en' olmayı başarmıştı.
Fakat hissettiği gurur da zamanla korkutmuştu onu.
Çünkü fark etmişti ki, o hiçbir korkunun üstesinden gelmemişti. O hepsine teslim olmuştu. Onların istediklerini yaparsa onu bırakırlar sanmıştı fakat öyle değildi.
Korkular arsızdı. Hep daha fazlasını istiyorlardı. İnsanın ruhunu sömürüp bedenini bir et yığınından farksız hale getirene kadar durmuyorlardı.
Tam nefessiz kalıp korkularının onu yerle bir etmesini beklediği anda, Kim Taehyung çıkagelmişti.
Başta onu da kılık değiştirmiş bir korku sanmıştı. Canını yakacaktı, yakmıştı da.
Fakat Kim Taehyung, Park Jimin'in korkusu olamayacak kadar korkusuz bir insandı.
Amacı vardı, insanlar tarafından yanlış, çok yanlış olarak görülse de, kendine göre doğruları vardı. Bu devirde, bunu başarmak kolay değildi.
Ruhunda ve bedeninde, tutku vardı. Ateş vardı, ışık vardı.
Aynı zamanda, karanlıktı da.
Fakat onu ilk tanıdığında onun baştan aşağıya kapkara bir insan olduğunu düşünse de Park Jimin, yanılmıştı.
Kim Taehyung'un kaderi karaydı yalnızca. Kendisini bataklık gibi içine çeken karanlık geçmişinden yine kendi kurtarmıştı, çok güçlüydü.
Yaptıkları canını yakanlara karşı diş göstermekti, (ısırmak da diyebiliriz, daha doğru olur) Park Jimin geç de olsa tamamen anlamıştı onu.
Hayatı tamamen bambaşka bir yola sapmıştı ve değişikliklerin insanı olmamasına rağmen bundan memnundu.
"Geldik,"
Park Jimin dalıp gittiği yerden gözlerini çekip yanında oturan adama döndü, taksiciye para veriyordu.
Giydiği düz siyah vücudunu saran boğazlı kazak ile fazla erkeksiydi. Kulağındaki halka küpe metaldi, parlıyordu taksinin ucuz sarı ışığında. Kahvenin en güzel tonu ince telli saçları alnını kapatıyordu, yüzündeki ciddi ifade, tam bir katile yaraşırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Morgue × vmin ✓
Fanfic[angst] Seri katil Kim Taehyung ve morg çalışanı Park Jimin'in hikayesi. ©fiorejade 13.08.2017 - 19.04.2018