Soğuk, çok soğuk bir koridor.
Uzun ve karanlık. Yalnızca koridorun sonundaki camdan gelen ay ışığıyla aydınlanıyor, kırmızı her yer.
Kanın rengi, kinin rengi, intikamın rengi, ölümün rengi.
Park Jimin, etrafına bakınıyor, elleriyle kollarını sıvazlıyor refleks olarak ve çıplak olduğunu fark ediyor, kan donduran soğukta neden bu halde olduğunu sorgularken dişleri çarpıyor birbirine. Şaşırıyor. Park Jimin, üşümez aslında. Yürümek istiyor koridorda, başaramıyor.
Başaramıyor çünkü ayak bileklerine zincirlere bağlı kelepçeler dolanmış, zincirlerin ucunda ağır demir toplar var. Sayıyor, yirmi altı taneler, bir tanesinin rengi kırmızı, kırmızı çünkü kana bulanmış.
Burnunu çekiyor, fakat bir öğürtü yükseliyor boğazından, yoğun kan kokusu midesini bulandırıyor. Şaşırıyor. Park Jimin iğrenmez kandan aslında.
Tekrar yürümeyi deniyor, toplar o kadar ağır ki bileğindeki kelepçe derisini kesiyor, fakat durmuyor.
Ağlayarak, güçlükle yarılıyor koridoru.
Geriye dönüp bakıyor, topların hepsi kana bulanmış, onun kanına, bileğinden sızan o lanet sıvı kaplamış tüm koridoru.
Devam ediyor binbir güçlükle. Cama ulaşıyor. Paslı demir bir çerçevesi var camın, o kadar kirli ki arkası görünmüyor. Açmaya çalışıyor, kilitli olduğundan yapamıyor.
Yardım edin, demek istiyor fakat kelimeler çıkmıyor. Dudakları birbirine dikilmiş gibi sızlıyor ve ağzına metalik bir tat yayılıyor. Elleri ağzına gidiyor, parmaklarına çarpan yabancı cisim dehşete düşürüyor onu, çünkü gerçektende dikili dudakları.
Bir çığlık duyuyor. Sevdiği adamın çığlığını.
Cama yaslanıyor, aşağıyı görmeye çalışıyor başaramayacağını bildiği halde.
Bir çığlık daha duyuyor. Aynı ses, adını bağırıyor, yardım istiyor.
Dikili dudaklarına bir inleme vuruyor, içi gidiyor. Geri geri giderek gözlerini kapatıyor ve omuzunu cama çarptırıyor. Cam parçalanıyor gürültüyle, hemen aşağı sarkıyor.
Sevgilisini görüyor fakat görmemiş olmayı diliyor.
Karanlık bir gölge var orada, elinde bir silah. Sonra bir patlama sesi duyuyor, mermiyi görüyor, havada gidişini, sevgilisinin göğsüne girişini, sonra sırtından çıkışını.
Çığlık atmak istiyor fakat alabildiğine sessizlik.
Sessizlik ve kan.
Dudakları parçalanıyor, umursamıyor. Kan her yerde. Koridorun zemininde, yere düşen bedende, bileklerinde, çenesinden aşağıda ve zihninde.
Sonunda dudakları yırtılıyor sarf ettiği güce dayanamayıp, ağzına bir avuç kan doluyor, bileğindeki toplar geri çekiyor onu, son gördüğü şey sevdiği adamın dudaklarından çıkan titrek nefesi oluyor.
Sesini buluyor, çığırıyor. Fakat ses onun sesi değil. Zihninde bir isim var, fakat sevdiği adamın ismi değil.
Demir toplar onu çektikçe çekiyor, sanki yer yarılıyor da içine giriyorlar.
Karşısında bir ayna var şimdi, yansıma onun yansıması değil.
Sevdiği adama bakıyor, onu görüyor. Acınası bir durumda, dudakları bakılamayacak halde, vücudu kana bulanmış. Gözlerini kırpıyor, kan ağlıyor. Elini aynaya uzatıyor, ayna tuzla buz oluyor saniyede.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Morgue × vmin ✓
Fanfic[angst] Seri katil Kim Taehyung ve morg çalışanı Park Jimin'in hikayesi. ©fiorejade 13.08.2017 - 19.04.2018