'KEŞKE'

82 14 1
                                    

Başımı tavana dikip hâlâ düşünüyordum.
Arın neden amcasından kaçıyordu? Neden anne ve babası varken, amcasından kaçma ihtiyacı duyuyordu? Ama anne ve babasının olmadığını da söylemişti. Arın ne saklıyordu?
Evet aklımda çılgın sorular ve ben iyice meraktan deliriyordum.
Gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım. Sonra o büyük gürültüyle yerimde kıpırdandım. Az önce Arın'ın o sözleri söyledikten sonra getirdiği yastığa ve yorgana sarıldım. Işıklar kapalıydı ve içimde bir ürkme hissi oluştu. Aslında korkmazdım gök gürültüsünden. Hatta hoşuma giderdi.
Yorganı iyice yüzüme çekip uyumaya çalıştım.
Yağmur şiddetle yağıyordu.
Yağmuru seviyordum. Islanacak kadar çok. Bir çılgınlık yapıp ıslanmayı düşünmedim değil. Çünkü o yağmurun muhteşem kokusuyla ıslanmak bana keyif veriyordu.
Hareketlenerek kalktım ve koltuğa oturdum. Uykum gelmiyordu. Ben bile buna inanmıyordum. Benim nasıl olurda uykum gelmez?
Ayaklandım ve dış kapıya doğru ilerledim. Kapıyı açtıktan sonra, yağmurun o güzel sesi ve kokusu daha güzel geliyordu. Bir yandan ıslanmak istiyordum. Çünkü yağmurda ıslanmak benim hobilerim arasında. Bir yandan da ıslanmak istemiyordum. Çünkü kıyafetim yoktu. Zaten Arın'ın bu üzerimde çuval gibi duran eşofmanı bana yetiyordu. Ben ıslandıktan sonra belki kıyafet bile vermezdi Arın.
Yağmurun kokusunu içime çektikten sonra kapıyı kapattım.
"Nereye gidiyordun?" Diye merdivenlerin önünde duran Arın'ın sesini duyunca olduğum yerde hafif zıpladım. Çünkü Arın ani gelişiyle beni biraz korkutmuştu.
"Bir yere gittiğim yok bu halimle. Ön yargılı olmayı bırakmalısın." Diye dedikten sonra Arın eliyle kapıyı işaret ederek, "neden kapının önündesin o zaman?" Diye sordu ve bende kollarımı birbirine bağlayarak, "çünkü yağmuru seviyorum. Ve kokusunu içime çekiyordum. Hem sanane ya. Seni ne ilgilendirir." Diye söyledikten sonra salona geçip sahte yatağıma oturdum.
Yanıma oturduğunu hisettiğimde ona dönüp, "ne diye oturdun yanıma? Gidip yatar mısın. Uyuyacağım da." Dedim ve Arın'ın gülümsediğini gördüm.
"Trip atmayı hiç beceremiyorsun. Bir ara yanıma uğra sana trip atmayı öğreteyim." Dedi tekrardan gülerek.
Bende ona dönüp, "Benim bildiğim, trip atmak kadından öğrenilir bir şeydi ama senin öğretecek olman ilginç doğrusu. Belki de çok trip atıp tecrübe almandan dolayıdır. " Dedim ve dudağımı yalandan büzdüm. Arın kafasını onaylamış şekilde sallayarak, "tecrübemi kendi triplerimden değil, kızların bana attığı triplerden aldım." Dedikten sonra gözlerim faldır faldır açılmıştı.
Yastığımı yüzüne atarak, "git o kızların, tribini çek o zaman."
Yastığımı ona fırlattıktan sonra ağzı kulaklarındaydı. Pislik herif!
Sinirlenerek, "çık çabuk odadan. Uyuyacağım. Bir uyutmadın gitti zaten." Dedim ve elindeki yastığı kucağıma koydu ve yüzüme doğru eğilerek, "madem bu kadar sinirlendin. O zaman seni sinirinle beraber sana iyi geceler." Dedi ve ayağa kalkıp merdivenlere doğru ilerledi.
Acaba 'neden amcandan kaçıyordun?Diye sorsam mı?' Diye düşündüm, ama vazgeçip yastığımı düzelterek uzandım.
Demek başka kızlardan tecrübe almış.
Uff ne hali varsa görsün. Umrumda değil. Zaten buradan kurtulduktan sonra ilk işim, Arın'ı unutmak ve yeni sayfalar açmak, olacak.
Oflayıp yorganımı üzerime çektim ve kendimi uykunun kollarına attım.

Gözlerimi araladım ve sabah olduğunu gördüm. Yerimden doğrulanarak pencereye doğru gittim. Yağmur çiseliyordu.
Arın'ın nerede olduğunu merak ederek mutfağa doğru ilerledim.
Sessiz bir mutfak ile karşılaşınca oradan çıktım ve tekrar salona geldim. Acaba hâlâ uyuyormuydu?
Merdivenlerden yukarı çıktım ve Arın'ı aramaya başladım. Buralarda da yoktu.

Burada hiç bilmediğim yerde tek olmak beni biraz ürkütmedi değil.

Arın'ın nerede olduğunu düşünürken, telefonun melodi sesiyle irkildim. Sesin geldiği yöne giderek kendi telefonumun çaldığını anladım.
Çantamın içinde hâlâ çalmaya devam eden telefonumu çantamdan çıkardım ve kimin aradığına baktım.
'Annem' yazısını görünce biraz endişelendim. Yoksa Aleyna'nın yanında olmadığımımı öğrendi.
Yeşile sürükledim ve telefonu kulağıma götürdüm.
"Buse, neredesin kızım? Acilen eve gitmen lazım. Batu evde ve yaninda da Emre var, kardeşine sahip çık biz geliyoruz." Diye annemin ağlamaklı sesini duydum.
Kaşlarımı çatarak, "neden anne? Siz neredesiniz? N'oldu, niye böyle konuşuyorsun. Sesin neden kötü. Yoksa babaanneme mi bir şey oldu?" Diye panikle bir sürü soru yığmıştım anneme.
"Hayır kızım. Osman'ı hastaneye kaldırdılar şu an onun yanındayız." Durakladı ve tekrar ağlamaklı sesiyle "büyük bir kaza geçirdi! Ben seni sonra ararım." Dedi ve kapatı telefonu, elim ağzımda şaşkın haldeydim. Bu nasıl olur? Osman çok dikkatli çocuktur. Nasıl olurda böyle birşey başına gelir?
Çantamı ve telefonumu elime aldiktan sonra kapıdan çıktım. Neredeydi bu aptal.
Işimiz düşünce yok olur zaten.
Arabasıda yoktu. Beni hiç bilmediğim bir yerde tek bırakmıştı işte.
Bahçeden çıkıp ayağımda ki terlikler ile çamur olmama rağmen yoldan geçen araba varmı diye kontrol ediyordum.
Beyaz bir arabanın buraya karşı geldiğini görünce ellerimi yukarı kaldırıp, otostop çekmeye başladım.
Araba yaklaştığında içindekinin Arın olduğunu gördüm. Nereden geliyorsu bu böyle.
Araba tam önümde durduktan sonra Arın arabadan inip yanıma geldi.
"Ne işin var senin dışarıda? Çabuk içeri gir Buse üşüyeceksin" diye konuşan Arın'ı göğsünden arabaya doğru iterek, "giremem eve falan. Benim hemen hastaneye gitmem lazım. Ama ilk önce eve uğrayıp Batu'yu Emre'nin elinden almam lazım." Dedim ve arabaya bindim.
Arın ağzı açık şaşkınlık ve kaşı çatık halde araba bindi ve motoru çalıştırdı.
"Ne hastanesi Buse? Ne bu alel acelen. N'oluyor?" Diye o da soru yağmuruna tutmuştu beni.
Gözümden bir damla yaş aktıktan sonra, "kuzenim kaza geçirmiş." Dedim ve cama doğru dönerek göz yaşlarım akmaya başladı.

Son Adres Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin