Sabah alarmın sesiyle uyanmıştım. Kalktımda hemen banyoya gittim, elimi yüzümü yıkadım ve dişlerimi fırçaladıktan sonra odama döndüm. Dün okul çıkışından sonra gidip kendime okul kıyafeti almıstım ve onlari ne yazık ki artik giymeye baslayacaktim. Okul kıyafetimi giydikten sonra aşaği indim. Aşağı indımiğimde annelmerin kahvaltı yaptığını gördüm. Bende hemen onlara güler yüzümle " Günaydın" dedim ve kahvaltima basladım. Annem bana, " ee dün nasıl geçti ilk günün?" Diye sorunca bende çok iyi geçtiğini söyledim. Babam da bana " böyle olması iyi. Bak kızım seni tanıyorum. Kimselere sakın sataşma. Sen kendini çok sakin biri olarak sanıyorsun ama değilsin. Neyse al şu harçliğını da okuluna git. Çevreni iyi tut." Dediğinde ben de sadece kısa bir "tamam" dedim ve küçük kardeşim olan Batu'yu öptukden sonra okul çantamı alıp okulun yolunu tutmuştum.
Okula geldiğimde Aleyna'yı görememiştim. Telefonumu elime alarak hemen rehberimde numarasını çevirip aradım. Çalıyor, çalıyor.. "alo" diye ses duyunca Aleyna'nın olduğunu anlayıp konuşmaya başladım "neredesin? Okulda seni goremedim. Merak ettim. " diye söyledim, o da " ben şuan yoldayım geldim mi yanına uğrarım." Bende tamam diyerek konuşmayı bitirdim. Sınıfa geldigim de yerime geçtim. Öykü sırasında telefonuyla uğraşırken "Günaydın " dedim o da bana gülen yüzle "Günaydın" dedi. Gözüm kapıya kaydığın da Aleyna'yı gördüm. Hemen yanima gelip " selam güzellik naber?" Dedi. Işte böyle bir klişe konuşma yaptıktan sonra sınıfına gitti.
Ilk dersimiz matematikti. Ne kadar sıkılsam da dersi dinlemeye dikkat ediyordum. Aslında derste epey sıkılmıştım. Tam başımı sıraya koyup uyuyacakken o hayat kurtaran sesi duydum. Yani okulun zilini. Başımı sıradan kaldırdım. Sınıfı göz gezdirirken Öykü bana yöneldi ve " kantine gidelim mi? Sabah kahvaltı yapmadım ve çok açım." Ben de tamam diyerek ayaga kalkıp kantine gittik.
Kantine geldiğimiz de koskoca kantin doluydu. Herkes mi kahvaltı yamamıştı acaba? Diye düşünürken koluma hızla biri çarptığını farkettim. Hemen koluma çarpan kişiye yöneldim, hızlıca kantinin köşesinde duran bir gruba koşuyordu. Bende dikkatimi oraya vererek o tarafa doğru gittim. Tabi Çok merak ediyordum orada ne yaptıklarını. O tarafin daha da kalabalıklaştığını görünce merakım daha da artıyordu. Hemen bende hızlı adımlarla oraya gittim. Etrafa toplanan kişilerin aralarından geçerken ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Tam ortada durdum. O da ne? Arın bir masanın üzerinde bir çocuğun boğazına sarılmış. " o sahibine söyle bir daha böyle birşey yapmasın, yoksa senin sahibinden başlar senden çıkarım ayağınızı denk alın ." Sacmaliga bak. Yaptığı kötülüğe bak ya. Mesela konusabilirlerdi. Hemen kaşlarımı çattım ve Arın'ın kollarından tuttum. "Bırak çocuğun boğazını. Bu yaptığın çok yanlış. Konuşarak anlaşabilirsiniz." Diye söyledim o da bana baktı çocuğun boğazını bırakıp bana, " sen kimsin? sen ne cüretle benin işime karışırsın.", "söyliyim canım. Ben bir insanım ve insanlık görevimi yapıyorum. Bu arada sana karışmıyorum. Seni uyarıyorum. " dedim ve bana öfkeyle bakarak " fakat çok insancılsın. Çok da değil fazla insancılsın. Haa bu arada sen beni uyaramazsın. Doğrusu beni kimse uyaramaz. Ben her istediğimi yaparım ve buna hiç kimse karışamaz. Şimdi sinirlerimi daha fazla bozmadan git ve kendi işine bak." Vayy hele şuna da bir bak. Ya asıl sen kimsin. Ben hiç değilse insanlık yaparak seni uyarıyorum. Diye düşünüp öfkeyle ona bakarak sustum. Sonra o masadaki çocuk ayaklanarak bana "bence de sen karışma işimize. Şimdi benim yüzümden başın belaya girecek. Bu konu Fazla uzamadan sen de git işine bak." Diye güzel bir dille bana konuştu. Ben de susup ve Arın'a öfkeyle bakarken o taraftan ayrıldım.5. Dersti ve dersin hemen gecmesini istiyordum. Çünkü hic sevmediğim dersi işliyorduk. Yani kimya dersini. 3 senedir bırakmıyor Peşimi Allah'ın belası ders. Tabi ben dersi pek dinlemedim. Kafamı sırama koyarak uyumayı bekledim. Ama uyuyamadım. Aslında tam uyuyacakken zil sesini duydum ve hemen ayaklandım. Öykü'ye dönüp " kantine gidelim mi? " diye sordum. O da kafasını onaylarcasına salladı.
Bugün kantine ikinci kez gelişimdi bu sefer ben acıkmıştım diye geldik. Sıraya girip yemeğimi aldıktan sonra bir masa seçip oturduk. Öykü'de kendine soda almıştı.
Ben yemeğimi bitirdim, tam kalkacakken yanımıza biri geldi. Bana bakarak "Yeni gelen kız senmisin?" Diye sordu. Ben de evet diyerek sorusunu yanıtladım. Uff yeni olmaktan gerçekten bıktığımı düşünürken çocuk bana bir kağıt uzattı. " bana bu kağıdı Arın abi verdi ve bana bunu sana vermemi söyledi. Neyse benim işim var al bu kağıdı ." Dedikten sonra kağıdı elime sıkıştırdı ben de ne yapacağımı bilmeden kağıdı aldım. Ama kağıdı açmadım. Öykü bana "kağıdı açmayacakmısın?" Dedi ve bende " tabikide açmayacağım. " diye öfkelenirken. Kağıdı buruşturup çöpe attım. Hiç merak etmemiştim doğrusu ne yazdığını. Ya da merakmı etmiştim ne? Boş vererek merdivenlerden yukarı çıkıyorduk. Sınıfa geçtiğimizde sınıf pür dikkat bana baktı. Ne sebepse artık? Tam yerime geçerken birisi bana " Buse yerinde olsam bugün okuldan çıktıktan sonra bir daha bu okula gelmem. Hatta evden bile çıkmam. Ya da belki de başka bir şehire ayrılırım." Neydi bu şimdi? Neden bunları demişti ki bana? Diye düşünürken o kişiye soru sormayı tercih ettim. " neden böyle bir şey yapmamı istiyorsun. Ne demek oluyor bunlar?" Diye sorduktan sonra çocuk bana " az önce yaptığın şey yüzünden hayatın galiba kaydı. Kimsenin cesaret edemediği şeyi sen umursamayarak yaptın." Yaa of ne yapmıştım ki ben şimdi? Kim bu korkacağım kişi? Diye düşünürken kaşlarımı çattım ve çocuğa " neyden bahsediyorsun sen. Biraz daha açık konuşsana." Diye terslendim çocuğa. Çocuk tam cevap verecekken sınıftaki herkes ayağa kalktı. İlk önce sınıfa baktım, sonra da kapıya doğru baktıkları için kapıya baktım. O da ne şimdi? Sadece Arın'a bakıyorlardı ne alakaysa. Çok korkuyorlardı bundan. Herkesin Arın'ın bakışlarıyla sınıftan çıktığını gördüm. Ama bir tek Öykü sınıfta kalmıştı tabi birde ben. Arın o arkadaşlarıyla içeri girip kapıyı kapattı. Sınıfta bir tek ben, Öykü bir de Arın ve arkası vardı. Arın Öykü ye dönerek "sende çık dışarı" dedi sert bir şekilde. Öykü omuz silkerek " tabi ki de çıkmayacağım. Siz beni ne sandınız?" Diye yanıtladı Öykü. Canım Öykü ya acaba iyi arkadaş olabilir miydi? Diye düşünürken Arın " Doruk şunu al ve çık" Diye emir verdi. Doruk Öykü'nün bileğinden tutup zorda olsa dışarı çıkardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Adres
Teen FictionAteşe körükle gitmekti seni sevmek. Hayatım da belki de hiç bu kadar düşmemiştim. Dizim bile canım kadar çok kanamamıştı, seni sevmek bir nevi intihardı. Seni severken öldüm ben. Sayende Ölümün sadece biyolojik olmadığını da öğrendim.