0.13

406 23 4
                                    

Küçükken annem beni bir mağazada yalnız bıraktığında korkudan kollarımın sarsıldığını hayal edebiliyordum. O kadar korkuyordum ki kalbim hızlanmaya başladığında bir süre sonra çıkacağından korktuğumdan kendimi sakinleştirmeye çalışırdım.

Şu anda hissettiğim yalnızlık ise beni daha çok korkutuyordu. Bu sefer ucunda bir çare olmadığını görebiliyordum. Annem beni bıraktığında ise, o kadar küçük olmama rağmen bir şekilde anneme geri kavuşabileceğimi düşünebiliyordum. Şimdi ise Klaus'a asla kavuşamayacağım gerçeği kafamda somut bir düşünce haline gelmişti.

Beynimin hiçbir yerinde Klaus'un geri gelmesi ihtimaliyle ilgili bir şey yoktu. Klaus, benim beynimdeki yerini sadece acı verici ve eski bir anı olarak kullanmayı seçmişti.

O buradayken onsuz bir gelecek düşünemiyordum ama şu anda düşüncelerim tamamen tersine dönmüştü. Şu anda ise onunla ilgili hiçbir şey göremiyordum geleceğimde.

Bu biraz korkutucu olsa da düşüncelerimi daha basit kılıyordu. Klaus'u biliyordum ve onu tanıyor gibi hissediyordum ama içimdeki bir boşluğu onunla ilgili bildiğim hiçbir şey dolduramıyordu.

Neden onu bu kadar ilginç biri olarak tanımladığımı bilmemem de büyük bir sorundu. Kafamda tamamen başka bir yeri vardı ve bunun nedeni ilgili hiçbir şey yoktu beynimde.

Yaklaşık dört saattir tek bir kasımı oynatmadan yayıldığım koltuktan kalktım ve birkaç sızıyı yok etmek için gerindim. Ağzımdan çıkan garip sese kendi başıma gülmeye başladığımda kafamı yediğim kesinleşmişti kendi kriterlerime göre.

Kahvemden bir tane daha yudum aldıktan sonra boğazımdan geçen sıcak sıvı kollarımdaki tüylerimi ürpertti. Sokakta koşuşturan insanlar o kadar komik gözüküyordu ki, ben de onlardan biri olmasaydım gülebilirdim.

Ama bu oturduğu kafeden çıkınca benden onlardan biri olacaktım. Aslında gerçekten ihtiyacım olmayan bir şeyi isteyecektim; belki de gidip alacaktım. Ondan sonra yağmur başladığında da salak gibi arabama binmek için koşacaktım.

Hayal gücümü ne kadar genişletmeye çalışmışsam da, Klaus'u asla bunlardan birisini yaparken düşünemiyordum. Ne yağmurdan kaçtığını, ne de başka bir şeyden. Onun korkacağı bir şey yok gibiydi ama elbette vardı, eğer yoksa neden gitmişti?

Yaptığı her harekette bir mantık aramayı kesmem gerektiğini biliyordum ama onun kişiliği bu özelliğimi tetikliyordu. Nedeni bilinmeyen birçok şey yapmasına rağmen, özellikle ayrı kaldığımızda daha çok sorguluyordum. Ama ne olursa olsun, ne kadar uğraşırsam uğraşayım sadece bir tane gerçek sonuca ulaşabiliyordum.

Çelişkiler.

Bu o kadar rahatsız edici olmaya başlıyordu ki, artık beynim çelişki içeren hiçbir konuyu almamaya yemin edecek gibiydi. Genelde olmayan bir şey olup telefonum çalmaya başlayınca kafamdaki karmaşık olayları çözmeden bırakıp kendimi hayal dünyamdan arındırdım.

"Caroline?"

"Evet?"

"Bir şey konuşmamız lazım, benimle buluşabilir misin?"

"Ne zaman?"

"Bugün veya yarın."

Kendimi bugün içinde daha fazla karmaşıklığa sokmak istemediğim için kafamı rahatlatmak amacıyla cevabımı çok fazla düşünmeden verdim.

"Yarın."

"Öğleden sonra saat iki gibi grilde buluşalım."

"Tamam."

mazoşist (klaroline) [düzenleniyor]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin