Bu bölüm yazar ağzından, yani üçüncü kişi ağzından olacak.
eğik yazılan bölümler Caroline'ın düşünceleri.
Keyifli okumalar...
***
Onsuzluk aslında bir ceza olduğu kadar hediyeydi.
Caroline'a onu düşünmek için çok uzun zaman bırakıyordu. Klaus yanındayken ondan başka bir şey düşünemiyordu bu yüzden Klaus'un ona verdiği hasarı fark edemiyordu.
Klaus yüzünden kendisini bir mazoşiste döndürüyordu neredeyse. Onun Care'a verdiği acının hissini hala istediği gibi, onu bir daha kırarsa onu öldürebilirdi.
Karşısında duran ev ise Mikaelson ailesinin geçmişini saklıyordu. Eskimeyen bir güzelliğe sahipti adeta.
Sanki yenilenmişti ama hiçbir iz yoktu. Yeni gibi gözükmüyordu ama kesinlikle bin yıl önce yapılmış gibi de değildi.
Bu evi anlatmaya kelimeler yetmezdi. Uzun bir hayatın bir sürü anısını barındıran bu ev keşke konuşabilseydi.
Onun hakkında ne kadar öğrenmek istediyse de Klaus her zaman surlarla çevriliydi. Ona asla içini açmadığı gibi açmayı da hiç aklından geçirmemişti.
Pislik.
Ama onu geri istiyordu. Neden? Onu Caroline da bilmiyordu ama onun buraya geri gelmesi gerekiyordu çünkü o Caroline'ın oksijeniydi.
Bazen kirli hava ağırlıklı bazen de tertemiz hava ağırlıklı.
Her şekilde de onu içine çekmesi gerekiyordu. Nasıl olursa olsun ona ihtiyacı vardı ve onu geri getirmek için her şeyi yapmaya hazırdı.
Ne yapacağı önemli değildi çünkü oksijenini yakında alamazsa sağlıklı bir hayata yelken açma ihtimali sıfırlanacaktı.
Eve yakınlaştı ve ayağının tam önündeki engele dikkatlice baktı. İki. İki tane kesilmiş ağacın kökleri vardı. Yanında da mora çalan pembe renkli çiçekler yetişiyordu.
Hâlâ.
Kim bilir kaç yıl önce ekilmişti? Yıllardır buraya kimsenin gelmediği göz önüne alınırsa, uzum bir zaman önce ekilmişti.
Bir tanesini kopardı ve eline aldı. Kokladığı anda öksürmeye başladı ve kendini durdurmaya çalışma çabaları hemen ardından başladı.
Öksürüğü bittiğinde saçları karışmıştı ve gözleri sulanmıştı. Halsiz ve mayışmış hissediyordu.
Bu çiçekte bir şey var ama...
Kendine çeki düzen verdikten sonra hiç zaman kaybetmek istemeyen bir edayla adımlarını büyüterek ilerledi.
Kapıya geldiğinde bütün gücünü kullanarak ittirdi ama kapı zaten açık olduğu için içeri girdiğinde sendeledi.
Kendini bir kere daha topladı ve etrafa bakındı. Saray gibi yapılmıştı. Her yer ahşaptandı ama daha dün cilalanmış gibi parlıyordu, neredeyse her yerde altın işlemeler vardı ve çok eski süsleme stilleri kullanılmıştı.
Kapılar metaldendi ve ne kadar kaba yapıları olsa da yanlarındaki duvarlardaki desenler sayesinde ayak uyduruyorlardı.
Ev her şekilde uyumluydu ve en yeni alet bile 11.yüzyıldan kalma gibi gözüküyordu. Bu da bir milenyum ediyordu.
1000 yıl.
Nedenini bilmese de bu ev ona çok Klausvari geliyordu. Her şeyi ona bağlıyordu işte. Ne düşünse veya görse Klaus'la arada bir bağ arıyordu çünkü ondan başka gerçeği yoktu Caroline'ın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mazoşist (klaroline) [düzenleniyor]
Fanfiction"vampirler vücudunuzdaki kanı değil, kalbinizdeki aşkı emerler." Telif hakkı © niazkilamyoo kullanıcısı Wattpad Her hakkı saklıdır.