fark eden var mı bilmem ama hikayenin şu ana kadar olan bölümlerinden klaroline öpüşme ve yakınlaşma sahnelerini sildim. kafamdaki senaryoyu biraz değiştirdim diyelim.
yani şu ana kadar klaroline öpüşmedi.
multimedia'daki resim yeraltı bar gibi düşünülebilir ama tabi ki hayalgücünüze kalmış.
bölüm caroline'ın bakış açısından yazıldı.
keyifli okumalar.
***
Doktor olmak istiyordum. İnsanlara yardım etme düşüncesi beni rahatlatıyordu.
Sonra onunla tanıştım. Klaus, insanı çok değiştiren ve etkileyen bir insandı. Klaus yüzünden insanlara yardım etmek istemiyordum. Bilmiyorum, sanki onları yardım edilecek bir duruma getirmek daha cazip geliyordu.
Bu da onlara zarar vermek anlamına geliyordu. Sadist falan değildim, sadece Klaus'un yaptıkları çok havalı gözüküyordu ve bu yüzden ben de biraz havalı olmak istiyordum. Sadece bir kereliğine.
Onun kademesine çıkıp onun hayatının nasıl olduğunu anlamak istiyordum. Onun neden bu kadar muhteşem olduğunu anlamak. Tabi ki imkânsızlığın eş anlamlısı gibiydi. Yine de deneyebilirdim en azından.
Ama aynı zamanda onun kademesine çıkarsam o kademeye bağlı kalmaktan korkuyordum. Sonuçta herkesin olmak istediği bir kademeydi ama eğer bir Klaus'a dönüşürsem asla kendimi affetmezdim.
Aslında baya trajikomik bir durumdu bu. Klaus'a bu kadar tapsam bile onun gibi olmak benim inanılamayacak kadar büyük korkuyla dolmama neden oluyordu. Onun gibi olmak bana ne kadar hayran olan insan kazandıracaksa da çok fazla düşman da kazandıracaktı.
Giyindim ve hızlıca kapıyı çarptım. Hafif rüzgârlı bir günle karşı karşıyaydım. Aslında bugün Klaus'un takıldığı mekânlara gitseydim belki onun seviyesine yükselmeyi düşünebilirdim. Nasıl bir çevresi olduğunu anlasaydım ihtimaller çoğalırdı. Değil mi?
⌘
Dersler ne kadar yavaş geçmişse de gün genel olarak hızlı geçmişti. Birkaç öğretmene başımı sallayıp ve gülümseyerek selam verdikten sonra hızlıca okuldan çıktım. Klaus'un takıldığı mekânları öğrenmem lazım.
Nasıl?
Sonuçta o bana iç dünyasını hiç açmamıştı, ben nasıl onun nerede takıldığını bilecektim ki? Okuldakiler desem? Ooh, onların hiçbirisi Klaus'la konuşmamıştı bile. Üçü dışında.
Tyler, Damon ve Stefan.
Telefon rehberime girdim ve sırasıyla S, D ve T harflerine baktım. T harfinde Tyler'ın ismini görünce 'ara' tuşuna bastım ve bekledim.
"Ne var?"
"Sana da merhaba. Nasılsın?"
"İyi iyi. Neden aradın?"
"Ben de iyiyim. Sorduğun için sağ ol. Neredesin?"
"Hiç."
"Ben de oraya geliyorum."
"Beni aramanın nedeni bu iğrenç esprileri yapacak kimseyi bulamaman mı?"
"Hayır da, sen neredesin?"
"Neden soruyorsun?"
"Uf boş ver ya."
"Peki."
"Ne yani dur ya kapatma falan demeyecek misin?"
"Hayır."
"Klaus nerelerde takılıyordu?"
Bu kadar hızlı ve ani sormam onun da garibine gitmiş olacak ki yaklaşık yirmi saniye herhangi bir ses alamadım. Ardından güçlü bir kahkaha duyuldu. Benimle dalga geçecek zaman bu muydu cidden?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
mazoşist (klaroline) [düzenleniyor]
Fanfiction"vampirler vücudunuzdaki kanı değil, kalbinizdeki aşkı emerler." Telif hakkı © niazkilamyoo kullanıcısı Wattpad Her hakkı saklıdır.