hug and farewell | 8

9.2K 940 817
                                    



28 Ağustos 2005

Taehyung, Yoongi ve Jimin'in yanından ayrılmış, kendi evine gidiyordu. Güzel bir gün olmuştu, yemek yemişler, eğlenmişler ve tüm gün oyun oynamışlardı. Yoongi'ye tamamiyle alışmıştı artık. Jeongguk'un yokluğuda eskisi kadar belirgin değildi kalbinde. Ya da sadece öyle olduğunu sanıyordu, her gün kendine onu artık unuttuğunu söylüyordu. İçinde bir yerlerde kendine yalan söylediğini biliyordu ama bildiği bir şey daha vardı Taehyung'un; Jeongguk'u unutmalıydı. O bir seçim yapmış, onlardan gitmişti. Üstelik Taehyung'u hiçe sayıp, dövmüştü. Taehyung neredeyse her gün düşünüyordu. Ben onun en sevdiği kişi değil miydim?Bana nasıl elini kaldırabildi? Beni nasıl dövdü? Hiç mi canı acımadı, ben ağlarken? Hiç mi sevmedi beni?
Sırf bunları düşünmemek, kendini üzmemek için Yoongi ve Jimin'in yanından olduğunca geç ayrılmaya çalışıyordu. Çünkü onlarlayken kafası dağılıyor, her şeyi bir kaç saatliğine unutuyordu.

Taehyung evine yaklaştığında, sokaklarında bir nakliyat kamyonu olduğunu gördü. Kimin evinin önünde diye bakmak için gözlerini kıstığında, kalbi tekrar, tekrar parçalara ayrıldı.

Kamyon, Jeongguk'un evinin önündeydi.

"Hayır, seni serseri." dedi kendi kendine. "Gidemezsin."
Hızlı adımlarla evin kapısına yaklaştı. Duvarın arkasında durarak, kafasını uzattı ve bahçeye baktı. Bayan Jeon ve Bay Jeon'u görebiliyordu. Bir grup adamla konuşuyorlardı. Jeongguk, ortalıkta yoktu. Taehyung biraz bekledi. Bir süre sonra Jeongguk kapıda gözüktüğünde, Taehyung kalbine susması için bağıracaktı. Jeongguk'u inceledi. Omuzları düşüktü ve kızarık gözlerinden ağladığı anlaşılıyordu.

Taehyung, olanları izlemeye devam etti. Jeongguk annesinin tişörtünün eteğini çekiştiriyordu, bir şey söyleyecekti belli ki, annesi oralı olmuyordu çünkü gerçekten hararetli bir konuşma içerisindeydi. Jeongguk oflayarak kafasını bahçe kapısına çevirince, Taehyung ile gözleri kesişti. İki çocuğunda kalbi deli gibi atarken, Taehyung artık gitmesi gerektiğini biliyordu.
Duvardan ayrıldı ve arkasını döndü. Gözleri yanıyordu. Hızlı nefesler, hızlı adım sesleri işittiğinde Jeongguk'un arkasından geldiğini anladı. Buradan hemen gitmeliydi, en azından aklı böyle söylüyordu. Peki ya, küçük kalbi?

"Taehyung!" Aylardır duymadığı sesi duyduğunda, Taehyung, bacaklarının onu tutamayacağını hissetti. Adımlarını hızlandırıp gidecekti ki, Jeongguk onun kolunu hızla kavradı ve kendine çevirdi. Çocuk, gerçekten dağılmış bir haldeydi ve Taehyung Jeongguk'un suratına bakarken neredeyse hıçkırarak ağlayacaktı.

"Taehyung.." dedi tekrar. Başka bir şey söylemiyor, öylece yüzüne bakıyordu Taehyung'un. Onu çok özlemişti.

"Adımı söylemek için mi durdurdun beni?" dedi Taehyung, boğazında ki yumruyu yok saymaya çalışırken. "Bırak."

"Taehyung, ben gidiyorum." dedi Jeongguk. Aylardır yalnızdı. Jimin ve Taehyungla konuşup anlaşmayı düşünmüştü ama onu kabul etmeyeceklerini biliyordu. Üstelik hala, Min Yoongiden haz etmiyordu.

"Nereye?" diye sordu, merakına yenik düşmüştü yine.

"Babamın işi yüzünden, Amerika'ya taşınıyoruz."

"Amerika mı?"

Taehyung kendini o kadar güçsüz hissetmişti ki o an, konuşmasalar bile bir kaç adım ötesinde Jeongguk'un nefes alıp veriyor olması onun için büyük bir nimetti. Fakat şimdi gidiyordu. Okyanusun ötesinde bir ülkeye. Artık Jeongguk'un nefeslerini hissedemeyecekti.

alone,sick,lover | yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin