Okuduğum bir şiirde hayatta bedava yaşadığımız yazıyordu. Hava bedava, su bedava, mutluluk bedavaydı şaire göre. Hiçbir zaman böyle düşünemedim.
Eğer bedava yaşıyorsak niye insanlarda bu para hırsı var? Neden daha fazla zengin olup üst mevkilere ulaşma isteğiyle dolup taşıyorlar?
Her şeyi geçtim mutluluğun bile bedava olmadığını biliyorum. Eğer öyle olsaydı misliyle acı çekerek ödemezdik gülümsemelerimizin bedelini. Bir gülücüğe karşılık bin gözyaşı dökmezdik.
Arkadaşlarımın yanında yüzümü kaplayan gülümsemenin bedelini ailem evde olduğunda ödüyordum.
"Senden nefret ediyorum! Hep böylesin işte. Hiçbir zaman empati yapıp kendini benim yerime koyamıyorsun. Pislik herif!"
Kulaklarımı iki elimle sıkıca bastırdım. Ciddi miydi bunlar? Eve daha yeni gelmiştim ve bu yaptıkları... Hızla askılıkta duran ince montumu alıp evden çıktım. Geldiğimi ve gittiğimi farketmemişlerdi bile. Gerçi farketseler ne olacaktı ki?
Dudaklarımda alaylı bir gülüş belirdi. Fazla sürmedi devamını tüm yüzüme dağılan bir sinir takip etti. Üzgündüm ama aynı zamanda sinirliydim ve bunu en iyi sinirle kapatabiliyordum. Öğrenmiştim artık. Sinirlenmek de o kadar zor değildi benim için. Alışmıştım.
Biraz daha yürüdükten sonra Venüs'ü - evet minik kedimin adına sonunda karar vermiştim - bulduğum yere geldiğimi farkettim ve yavaşça aynı banka oturdum.
Madem bu kadar kavga ediyorlardı. Neden ayrılmıyorlardı? Eskiden birbirlerine aşık olduklarını ama zaman içinde bunun değiştiğini ve benim yüzümden ayrılmadıklarını anlatmışlardı bir kere.
İşte aşka inanmamamın ve istemememin sebebi. Yalandı. Aşk diye bir şey yoktu işte. Yanılsamaydı. Ya da bu kadar kolay bir şeydi.
Sinirle garip bir ses çıkararak güldüm. Benim için bir şey yapmak mı istiyorlardı? Ayrılmalarını tercih ederdim. Böyle beni ve kendilerini üzmekten başka bir şey yapmıyorlardı.
Cidden. Bu harikaydı. İnsanların hiçbir şey bilmeden sizin için iyi olanı yaptığına inanması... Özellikle bu kişiler öz anne ve babamsa.
Cebimde birden titreyen telefonla irkilip kendime geldim ve düşüncelerimden sıyrıldım.
Anonim: yine aynı yerde oturuyorsun
Anonim: bir sorun mu var yoksa sadece huzur mu bulmak istiyorsun
Anonim: güzelim ben ne güne duruyorum
Anonim: kollarım çok huzurludur
Attığı mesajlara hafifçe sırıtarak elimi klavyede gezdirdim. Eğer üzüntü dışında hissettiğim bir şey olmazsa, şu an ağlayabilirdim. Bunu biliyordum ve ne yeri ne de zamanıydı.
Su: teşekkürler beni ne kadar çok düşünüyorsun öyle
Su: ama ben zaten huzurluyum
Anonim: ne demek arkadaşlar bunun içindir değil mi sonuçta
Su: bakıyorum da çabuk alıştın bu duruma
Su: iyi oldu benim de birkaç endişem vardı
Anonim: oradan bakınca alışmış gibi mi duruyorum
Anonim: ilginç
Anonim: neyse ben sana iyi misin diye soracaktım konu nereye geldi
Anonim: iyi misin?
Durdum. Bunu birinin bu halimi görerek, gerçek anlamda sorması garip gelmişti. Aynı zamanda biraz iyi hissettirmişti. Sadece biraz.
Su: iyiyim
Anonim: hiç inanasım gelmedi ama neyse
Anonim: inanmış gibi yapayım
Anonim: ciddi olmam gerekirse bana her zaman anlatabilirsin her şeyini
Anonim: zaten kimseye anlatmam ama istersen hiç anlatmamışsın gibi unuturum hemen
Anonim: sen de rahatlamış olursun
Hafif bir gülümsemeyle telefona baktım. Şu an bana samimi gelmesi normal miydi?
Şu: teşekkürler anonim
Şu: belki başka bir zaman
Anonim: ne demek
Anonim: her zaman güzelim
Anonime görüldü attım ve telefonumu cebine koyarak ayağa kalktım. Yavaşça eve yürürken anne ve babamın kavgalarının bitmiş olmasını dilemekten başka bir şey yapmadım.
Yıllar sonra gelen bölümle merhaba
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Smile||Texting
Short StoryAnonim: sadece gülümse Umay Su Anonim: her şeye ve herkese inat Anonim: çünkü gülümseyince çok güzelsin