Kulaklıklarım kulağımdayken gözlerimi kapatmış şemsiyenin altında yatıyordum. Genelde güneşe çıkmak istemezdim. Çünkü esmerdim ve yeterince esmer olduğumu düşündüğüm için bronzlaşmak pek bana göre değildi. Ayrıca güneşe karşı küçük bir alerjim de vardı. Ellerimle birlikte vücudumun bazı kısımları kaşınır ve beraberinde küçük kabartılar oluşurdu. Daha sonra çok fazla kaşıdığım için yara olur ve kanardı. Kaşımamak elimde değildi, gerçekten katlanılamaz ve fazla rahatsız edici bir histi.
"Umay, kremlerin nerede senin güzelim? Getirmedin mi yoksa?"
Soruyu soran Bora'ya çevirdim gözlerimi ve göz teması kurabilmek için güneş gözlüklerimi çıkardım. Boşuna uğraşma yakıcı güneş sırf bu yüzden yazdan nefret etmeyeceğim. Bir sürü güzel yönü daha var bu mevsimin.
"Biliyor musun, tam olarak öyle yapmışım. Son dakika hazırlanırken masada kaldı sanırım. Fazla acele ediyordum Seden sağ olsun." Son söylediğimle kafamı Seden'e çevirdiğimde bana tatlı ve üzgün bakışlar attığını gördüm ve dalga geçtiğimi anlasın diye hafifçe gülümseyip göz kırptım. O sırada denize girmeyenlerin dikkatini bana verdiğini fark ettim. Harika yine olmuştu işte.
Gözlerim yine ilk olarak Çınar'a kaydı. Benim için bir alışkanlık mıydı bu anlayamıyordum. Çok fazla dikkat çekmek istemediğim için gözlerimi fazla onda oyalamadım ve konuşan Mete'ye döndüm. Ne dediğini kaçırmıştım tabii ki.
"Dikkatim dağıldı kusura bakma. Tekrarlar mısın?"
"Önemli bir şey mi oldu demiştim. Biraz şey duruyorsunuz, endişeli?"
Hafif bir gülümsemeyle kafamı iki yana salladım. Yaşadığım aileden mi yoksa hassas biri olduğumdan mı bilmiyorum ama arkadaşlarım en ufak şeyimde endişelenip olayı büyütürlerdi. Onlar yüzünden bir kere okula ambulans gelmişti 10. sınıfta benim için. Cidden rezil bir andı ve sonradan dediğim gibi bir şey çıkmamıştı.
"Umay hiçbir sağlık problemlerini önemsemez ama küçük bir alerjisi var güneşe ve günlük hayatında sıkıntı yaratabiliyor. Kremleri ve yanında aldığı hap biraz yatıştırıyor normalde. Yanına almayı unutmuş."
İmge benim yerime açıkladığında gelecek şakaları beklemeye başladım ve beklediğim hareket Burak'tan geldi. Bana döndü ve sırıtarak şakalarını sıralamaya başladı. Ben ise baygın bakışlar atmakla meşguldüm. Alp ve Bora da ilk öğrendiklerinde bu tepkileri vermişlerdi.
"Yani sen bir çeşit vampir özelliği mi taşıyorsun? Vampir misin sen Umay?"
"Evet ben bir vampirim, sakın bana yaklaşmayı deneme. Boynuna dişlerimi geçirirsem kurtuluşun yok." Yüz ifademi hafif ciddileştirmiştim konuşurken. Artık ben de dalga geçiyordum geçmesine de ellerimin bu görüntüsü beni çok rahatsız ediyordu ve genelde saklamaya çalışıyordum.
Konu kapandığında -bu çok zor olmuştu çünkü bir sürü söylenme dinlemiştim- bir tur daha güneş kremi sürmüştüm tüm vücuduma ve denize girmek için ayağa kalkmıştım. Gerçekten hava bunaltıcı şekilde sıcaktı. Bunların hepsini yaparken Çınar'a bakmamak için kendimle büyük bir savaş veriyordum. Hala onun yakınlarımda ki varlığına alışamamıştım.
"Denize mi gireceksin?" Sanırım bir şey hakkında fazla düşünürsek onu çekiyorduk. Tabii daha öncesini düşünürsek bu teori pek de doğru olmuyordu. Kafamı yavaşça sesin geldiği yöne çevirdim ve sonrasında arkama baktım benimle mi konuşuyor emin olmak için.
Arkamda kimse yoktu önüme döndüm ve soru sorar şekilde "Evet?" dedim. Çınar'ın direkt benimle iletişim kurması alışılmadıktı. Yani elbette daha öncesinde de kısa diyaloglarımız olmuştu ama onlar daha zorunluluktan yapılan konuşmalardı. Böyle değildi.
"Ben de sıcakladım, hadi beraber gidelim." Konuşurken bir yandan da tişörtünü çıkarmış ve şezlongun üzerine bırakmıştı. Bana doğru yürümeye başladığında gözlerimi yüzünde tutmaya çalışıyordum ama bu bir hayli zor geliyordu. Çünkü vücudu çok güzeldi. Diğer her yeri gibi.
Fazla kaslı olmasa da kendini belli eden kasları vardı. Tam da sevdiğim gibi. Sanki benim sevmem çok da önemliymiş gibi içimdeki düşünceler canımı sıktı. Acilen kendime gelmem gerektiğini nihayet fark ettiğimde Çınar yanıma ulaşmıştı ve bana birazcık yakın duruyordu. Düşüncelerimin verdiği rahatsızlık hissiyle kafamı çevirdiğimde bir kız grubunun Çınar'ı göz hapsine aldığını fark ettim. Anlamsız bir sinir ve sahiplenme duygusu içime dolduğunda arkamı döndüm ve denize doğru ilerlemeye başladım. Bana ne oluyorsa sanki.
Çınar'ın arkamdan geldiğini hissedebiliyordum. Yine yakın mıydı acaba bana? Arkamı dönsem tam olarak neyle karşılaşırdım? Düşüncelerim eşliğinde ayaklarımdaki serinliği hissedince kafamı aşağı çevirdim. Su soğuktu ama beni kendime getirirdi, daha iyiydi. Yavaş yavaş ilerlerken kimse konuşmuyordu ve su neredeyse benim popoma ulaşacaktı. Tam bu sırada arkamda bir nefes hissettim ve daha arkamı dönerken suya itildim.
Soğuktu ama soğukluğun etrafımı sarması hoşuma gitmişti. Yavaşça gözlerimi açtım suyun altında. Önce denizin temizliği çekti dikkatimi, her şey net bir şekilde ve çok güzel görünüyordu. Tam karşıma baktığımda ise neredeyse denizin rengiyle ayırt edemeyeceğim kadar güzel mavi gözlerle karşılaştım. Doğruca bana bakıyordu ve yüzünde hafif bir gülümseme vardı.
İstemsizce ben de hafifçe gülümsediğimde bunun anlık ve kontrolüm dışında olduğunu fark ettim. Çınar yavaşça elini uzatıp etrafa dağılan saçımın bir kısmına dokundu. Gözlerim elini takip ederken bu ani hareketiyle tekrar yüzüne baktım. Saçıma bakıyordu. Ciğerlerimin isyan etmeye başladığını hissettiğimde Çınarla göz göze geldim ve o da anlamış olacak ki elini çekti.
Aynı anda suyun altından çıktığımızda nefes nefeseydim ve az önce neler olduğunu anlamaya çalışıyordum. Nasıl o hale gelmiştik biz. Ellerimi saçlarımdan geçirip tekrar önümdeki bedene baktım. Beni suya itmişti.
Beni suya itmişti!
Daha soğukluğuna alışamadan suya gömülmüştüm. Kaşlarımı çattım ve "Ne yapıyorsun sen be!" diye çıkıştım pek fazla istemesem de.
Kendine yeni gelmiş gibi kafasını iki yana salladı Çınar da. "Hiçbir şey. Ben sadece saçların öyle dağılınca, elim istemsizce-"
Anlamamış şekilde ona baktığımı görünce sustu ve yeni anlamış gibi gözlerini yavaşça açıp kapattı. Tekrar konuşmasına izin vermeden yine konuşmaya başladım. "Beni suya itmenden bahsediyordum ben. Ya boğulsaydım?"
Bayık bir şekilde bana baktı ve ilerlemeye başladı. Ben de arkasından gidiyordum tabii. Bir açıklama yapmasını istiyordum. Saç mevzusunu ise konuşmak dahi istemiyordum. O anları kendi sağlığım için unutmalıydım. Akıl sağlığım için.
"Su bacaklarını geçmiyordu ve sen boğulmaktan bahsediyorsun Umay. Orada nasıl boğulmayı planlıyorsun?" Mantıklı açıklaması üzerine bir an duraksadım ve denizdeki gözlerimi sırtına çevirdim. Sırtı bile çok iyiydi çocuğun. Hissetmiş gibi arkasını döndü ve ben yine yürümeye başladım. Su artık omuzlarımın biraz altındaydı. Ne sığ bir denizmiş.
"Olabilir yine de beni ittiğin gerçeğini değiştirmiyor bu. Daha soğuğa alışamamıştım." İlgisiz çıkan sesime ben bile şaşırdım. Birazcık heyecanlıydım doğrusu.
"Sahildeki bir sürü bakış üstümüzdeydi, rahatsız oldum. Hem ikimiz de biliyoruz ki soğuk senin gayet sevd-"
Bir çığlık sesi duymamızla ikimizin de dikkati dağıldı ve Çınar'ın konuşması yarım kaldı. Çığlık sesine doğru dönmemle hızla o tarafa ilerlemeye başladım. Daha erkendi ve şimdiden sıradan hayatımda çok fazla olay yaşanmıştı bile.
Heyy. Sonunda bilgisayarıma kavuştum ve hemen yeni bölüm yazayım dedim. Nasılsınız?
Olur da bir şey merak eder veya bana ulaşmak isterseniz wattpad hesabıma yazabilirsiniz.
İyi okumalar!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Smile||Texting
Short StoryAnonim: sadece gülümse Umay Su Anonim: her şeye ve herkese inat Anonim: çünkü gülümseyince çok güzelsin