Odada camları açmış ferahlamaya çalışır bir şekilde yatıyorduk. Daha doğrusu ben yatağımda uzanmış müzik dinliyordum. Seden her sinirlendiğinde veya fazla üzüldüğünde olduğu gibi temizliğe girişmişti ve minik eve taşınalı daha üç gün olmasına rağmen hayali çıkmayan lekeleri falan ovalıyordu. Aslında onu bu durumdan kurtarabilirdik ama karşımızdaki kişi Seden olunca bunu göze alamıyorduk.Bir keresinde yine böyle olduğunda onu oyalamak adına daha farklı yollar denemiştik ama sonunda içindekileri atamadığı için patlamıştı. Temizlik onun için terapi gibi bir şeydi.
İmge ise içerideki koltukta oturmuş dizi izliyordu en son. Bir gözünün Seden'in üzerinde olduğuna emindim yine de. Birazdan ben de yanlarına geçmeyi planlıyordum ama olanlar aklımdan bir türlü çıkamıyordu.
Çınar ile sese doğru hızla ilerlemiştik ve Atlas'ın kucağına alıp kumlara taşıdığı Eslem'i görmüştük. Boğulma tehlikesi geçirmişti, sanırım bacağına kramp mı ne girmişti. Herkes endişeli bir şekilde onları takip ederken Seden ağzı açık kalmış bir şekilde şaşkınlıkla arkalarından bakıyordu.
Başta neden öyle yaptığını anlayamamıştım. Basit, saçma sapan kıskançlıklar yapacak biri değillerdi ikisi de. Sonrasında Seden açıklamıştı nedenini. Eslem'i tam bunlar olmadan önce görmüştü ve numara yaptığına oldukça emindi. Atlas ise numara yapmıyor olabileceğini gerçekten kötü olduğunu gördüğünü söyleyince küçük bir kavga etmişlerdi ve odalarımıza çekilmiştik. Herkesin sakinleşmesi gerekiyordu biraz.
Seden'i asıl sinirlendirenin Atlas'tan çok Eslem olduğunu biliyordum. O an sinirden patlamıştı ama Atlas da ona inanmayınca daha fena hale gelmişti.
Gözüm telefonuma kaydı ve anonimden hiç mesaj gelmediğini fark ettim. Yatakta doğrularak sırtımı yatak başlığına yasladım ve anonimle olan sohbet penceremize girdim. Küçük bir hal hatır sormaktan zarar gelmezdi sanırım. Bazen üstüne fazla gittiğimi düşünmüyor değildim ve ben çok hoşlandığı kişi tarafından görülmemek nasıl bir duygu tatmıştım. Karşıdaki kişinin bir suçu olmuyordu ama kalp kırıcı bir olaydı.
Su: ses seda çıkmıyor senden de
Su: vazgeçtin de bana nasıl açıklayacağını mı düşünüyorsun yoksaa
Aklıma ani gelen düşünceyle uygulamadan çıkıp rehberime girdim ve teyzemin numarası üzerinde elimi gezdirdim. Buraya geldiğimden beri konuşamamıştık onunla. Çok oyalanmayarak içeri gitmeden önce teyzemi aradım ve açmasını beklemeye başladım.
"Alo." Çok geçmeden açtığında arkadan kalabalık sesi geliyordu. Büyük ihtimalle dışarıda bir yerdeydi.
"Alo, teyzelerin en güzeli bugün nasılmış bir arayıp sorayım dedim." Sesini duymak bile beni mutlu ediyordu. Yüzüme bir gülümseme yayılmıştı şimdiden. Teyzem aileden beni önemseyen, seven sayılı kişilerdendi.
"Su, şu an pek müsait değilim bir tanem. İşim bitince ben seni arasam olur mu?" Yüzüm hafif düşse de sıkıntı etmedim. Kimsenin tek işi ben değildim sonuçta.
"Olur tabii Sema Sultan. Sonra yine konuşuruz." Telefonu kapatmaya yöneldiğimde teyzem de benim kapattığımı düşünmüş olacak ki kapatmamıştı ve ben duyduğum tanıdık sesle duraksamıştım.
"Bir oğlum olacağına inanamıyorum Sema. Baksana şu kıyafetlere özenle giydirip gezdireceğim onu." Annem. Sürekli kaçtığım o düşüncelere beni tekrar sürükleyen cümleleri sarf eden annem. Demek erkek olacaktı.
Hızla telefonu kapattım. Teyzemin duyduğumu bilmesini istememiştim. Üzüleceğimi düşündüğü için telefonu kapatmak istemişti ki haklıydı da. Üzülmüştüm. Sesinde benimle konuşurken hiç duymadığım saf bir sevgi ve heyecan vardı. Bu düşünce kalbimi acıttı.
Boğazım düğümlendi ve gözyaşlarım bile akamadı sanki. Kendimi toparlamak için küçük bir zamana ihtiyacım olduğunu düşündüğüm için gözlerimi kapattım biraz. İmge'nin bana seslendiğini duyunca ise aceleyle doğruldum ve akmak üzere olan yaşları sildim. Telefonumu da kapattım ki ben kendime gelene kadar teyzemle konuşmayayım.
Yavaşça yataktan kalkıp tuvalete doğru adımladım. "Geliyorum birazdan, tuvalete girmem lazım!" diye içeri bağırdıktan sonra hızla açtığım kapıdan girdim. Aynanın önüne geçip hafif sulanmış gözlerime baktım. Ertelemem gerekiyordu. Arkadaş ortamımız şu an biraz karışıktı ve bir de ben bunlarla onların düşüncelerini daha fazla karıştıramazdım. Yeterince üzülüyorlardı zaten benim için.
Yüzüme hızla birkaç kere su çarptım. Daha iyi olduğuma kanaat getirdikten sonra yüzümü kuruladım ve kayıtsız ifademle içeri adımladım.
Seden koltuktan aşağı sarkıttığı kafasıyla bir sonraki evre olan düşünme evresine girdiğini gösteriyordu. Gözlerini kapatmış çalan şarkıya eşlik ediyordu yavaşça. İmge ise Seden'i süzüp bir yandan da telefondan biriyle mesajlaşıyordu. Belli ki çocuklardan biriyle haberleşiyordu.
"Yemek saati yaklaştı kızlar hazırlanın da geç kalmadan gidip yemeğimizi yiyelim." Biz İmge ile bakışırken aniden konuşan Seden'e döndüm. Pozisyonunu düzeltip düzgün bir şekilde koltukta oturmaya başladı ve ikimize de baktıktan sonra yüzüne bir gülümseme kondurdu.
Ona yavaşça gülümsediğimde "Zaten benim doğru söylediğimi yakında anlayacak. O kızın amacı ne bilmiyorum ama Atlas salak bir çocuk değil. Eminim biz bunu da çözeriz. Şey, ben onu biraz süründürdükten sonra." diyerek gülümsemesini büyüttü. Haklıydı. Onların ilişkisi böyle şeylerle zarar görmezdi.
Midemin bulandığını hissettiğimde kızlara odada kalacağımı, karnımın ağrıdığını söylemiştim. Kendimle baş başa kalıp düşünsem iyi olacaktı. Zor da olsa onları yemekhaneye gönderdikten sonra odaya tekrar gidip kulaklıklarımı takmış ve son ses müzik açmıştım.
Ne yapacaktım ben içimdeki bu hisle?
İkinci kez okursam muhtemelen paylaşmam diye okumadım. Hatalar varsa kusura bakmayın ve bu kadar beklemenin ardından okuyan kaldıysa da iyi okumalar!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Smile||Texting
Short StoryAnonim: sadece gülümse Umay Su Anonim: her şeye ve herkese inat Anonim: çünkü gülümseyince çok güzelsin