Eylül
"Her şey için çok teşekkürler, Gamzelim. Çok güzel ve özel bir Akşam'dı benim için."
"Asıl ben teşekkür ederim, Mavim."
Sonra Ali yakınlaşıp, Kulağıma eğildi.
"En güzeli de senin Itiraf'ın dı. Ve tabii ki ondan sonra olanlar."
Hafif kızarmıştım ve yere bakıyordum.
Bugün ben Ali'ye ona hâlâ aşık olduğumu itiraf etmiştim, ardından'da Ali ile öpüşmüştüm.
"Eylül.. Utanacak bir şey yok. Artık Biz varız. Hem, kim bilir belki yakında evleniriz?"
Yine Ali'ye bakmıştım. Bende onunla evlenmek istiyordum, dolayısıyla bende "Kim bilir?", diye Cevap verdim.
Söylediklerimden sonra Ali'nin Yanağına bir Öpücük kondurdum.
"Ben artık gitsem iyi olur, Esma merak eder şimdi."
"Tabi kaç Eylül, kaç. Sen zaten böyle Konular konuşulduğunda anca kaçarsın..."
Ali'yi daha fazla dinlememek için Evimin önünde duran Arabasından inip, el salladıktan sonra, Çantam'dan Anahtarımı çıkardım ve Eve girdim.
"Eylüül? Sen mi geldin?"
"Evet Esma, ben geldim."
Aslında bu Oyunun hesabını sorardım da, sen dua et, Aşkımız için yaptın. Yoksa benden çekeceğin olurdu Esma!
Içeri girdiğimde Bahar ve Esma yan yana oturmuş, Ellerinde patlamış Mısır, Film izliyorlardı.
"Bahar, hayırdır senin ne işin var burda?"
Bahar bizim Evde kalmıyordu. O Babası Sinan ve Dedesi Süleyman Bey ile bir Evde kalıyordu.
"Ya sorma, hani senin Kaza yaptığın Olay var ya. Işte bende Babam ile konuşuyordum o da tabii kızınca, Kavga ettik. Sonra çekip gittim ve buraya geldim. Yani bir süreliğine beraberiz."
"Kötü olmuş, benim yüzümden Babanla kavga etmişsin..."
"Aman Eylül, boş ver. Ha bide sen sormadan önce ben cevaplayayım: Kaza hakkında hiç bir şey söylemedi. Ama benim biraz Şüphem var..."
Esma üzgün bir şekilde bakıyordu. "Ya Bahar... Sen hiç üzgün değilmisin? Yani Babanın yüzünden.."
"Yani evet. Sonuçta birisi Babam, biriside en yakın Arkadaşım. Ikisinin arasında kaldım resmen."
Hepimiz bi an güldük.
Onların yanına oturup, ilk önce güzel bir sarıldık. Sonra Esma sessizliği bozdu.
"Ya Eylül biraz senin Akşamın ile ilgili konuşsak?"
"Evet Eylül! Hadi anlat!"
"Tamam, tamam. Bir yandan sen bir yandan Bahar. Anlatıcam."
Baştan sona kadar her şeyi anlattım. Ve en sonunda tabiki Öpücüğü.
"Ayy... Siz yine bir arada... Ne kadar güzel.."
"Evet Eylül, tebrikler. Sizi bir arada görmek çok güzel. Umarım artık hep beraber olursunuz."
"Sağol Bahar. Umarım..."
Esma sırıtarak konuşmaya devam etti: "Peki şey nasıldı... Öpücük?"
Yanımdaki Yastığı alıp Esma'ya attım. "Esma yaa! Ben gidiyorum, siz iyice saçmaladınız!"
Bahar ve Esma gülmeye devam ediyorlardı.
Odama gidip, yatağıma yattım ve bu güzel Günü düşünüyordum. Öylece uyuya kalmışım...Sabah
"Eylül..."
Birisi bana sesleniyordu. Gözümü açtığımda Ali yanımdaydı. Bana bakıp, saçımı okşuyordu.
"Günaydın Sevgilim."
"Ali? Senin ne işin var burda?", diye uykulu bir Sesle sordum ona.
"Ne yani, Sevgilim için gelmiş olamam mı?"
"Ya Ali, deme şöyle.. Utanıyorum."
Ali tebessüm etti. "Ben senin utangaç Hâllerini yerim!", dedikten sonra yanağımı öptü.
Yatağımdan kalkıp, uzun bir süre Ali'ye sarıldım.
"Çok özledim seni.."
"Bende seni Mavim. Yanımda bir Saniye bile yokken, seni çok özlüyorum."
"Neyse hadi. Ben Üstümü değiştirip Kahvaltı yaparız, madem buraya kadar gelmişsin."
"Tamam, ama Kahvaltı için seni bir Yere götüreceğim, haberin olsun."
"Anlaştık."
Ali dışarı çıktığında, bende Dolabımın önüne geçtim. Acaba ne giysem?
Bugün beyaz bir Kot, kırmızı bir Kazak ve kırmızı Stilettolarımı tercih ettim.
Elime Çantamı ve Montumu alıp Ali'nin yanına gittim. Ali ağızı açık, bana bakıyordu.
"Eylül Hanım, bu ne güzellik böyle. Çok güzel olmuşsun. Gerçi her hâlinle böyle güzelsin, ama sanki bugün daha da bi güzel olmuşsun."
Gülümseyip yine Yere bakıyordum. Çünkü Ali bana hep böyle güzel şeyler söylediğinde utanıp, ne yapacağımı bilmiyordum.
Bana yaklaştığında "Aşk rengi sana çok yakışmış Sevgilim.", dedi ve Dudağıma bir Buse kondurdu.
"Ali! Esma ve Bahar görecek!"
"Onlar gitti bile. Daha doğrusu ben yolladım..", diye sırıttı.
"Çok fenasın."
"Ben fena olsaydım, şimdi seni öperdim de, neyse..."
"Neyse ya. Biz gitsek mi artık?"
"Tabii, gidelim. Zaten alıştık artık böyle Durumlarda gitmeye."
Evden çıkıp, Ali'nin Arabasına bindik.
"Eee nereye gidiyoruz?"
"Beklee! Göreceksin!"
15 Dakika sonra varmıştık. Güzel bir Restoran, Boğaz Manzaralı.
Içeri girdiğimizde, boş bir Masa'ya oturup, bir kaç şey istedik ve Yemeklerimizi bekledik.
"Ali burası çok güzel! Hep gelelim buraya, olur mu?"
"Sen yeter ki iste. Biz hep geliriz."
Ali Elimi alıp öptü, bende sonra Yüzünü okşamaya başladım.
Seninle hep böyle mutlu olalım Alim.
Yemekler geldiğinde hemen başladık ve bittikten sonra Hastahane'ye doğru Yol aldık.
Vardığımızda Acil yoğundu. Hemen Önlüğümü giyip, yardıma gittim.
Bahar'ı bir Hasta'ya müdahale ederken gördüm ve ona yaklaştım.
"Durum ne?"
"Iç Kanama. Ama merak etme, ben şimdi Ameliyat'a giriyorum. Sen öbür Hastalar ile ilgilen."
"Tamam, kolay gelsin.", dedikten sonra başka bir Hasta'ya yöneliyordum ki, Samet koşa koşa "Eylül Hoca!" diye bağırıyordu.
"Sakin ol Samet! Ne bu telaş? Hayırdır?"
Samet nefes nefeseydi ama yine de konuşmaya devam ediyordu.
"Hocam.. Dün bir Hastanız vardı ya, küçük Kız, Nisan. Test Sonuçları çıktı."
Samet'in elinden Sonuçları aldım. Ve okuduğumda ağlamamak için kendimi zor tutuyordum.
"Ben bunu Ailesine nasıl derim?"
"Hocam Tedavisi yok mu?"
"Şu an için... Yok!"
Sonra ordan gittim ve Ali Asaf'ın Odasına ilerliyordum. Belki yanımda olsa, Ailesine bu Haberi daha kolay verebilirdim."
Içeri girdiğimde Ali çalışıyordu, beni görmemişti.
"A-Ali?"
"Eylül? Noldu, ne bu hâl?"
"Sana ihtiyacım var!", diyip ona sarıldım. Kokusunu içime çektim. Bana huzur veriyordu. Bir an için her şeyi unuttum.
Geri çekildiğimde ben konuşmaya başladım: "Bir küçük Hastam var. Ve..."
Devam etmeden Ali'ye Dosya'yı verdim. Okuduktan sonra bana baktı.
"Bunun Tedavisi olmadığını biliyorsun, değil mi?"
Kafamı 'Evet' anlamında salladım.
"Ben bunu Aile'ye nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum, bana yardım edermisin?"
"Tabiki de yanında olurum Hayatım. Ben iyi gününde de, kötü gününde de hep yanında olucam!"
"Sağol."
Tekrar sarıldıktan sonra beraber Nisan'ın Ailesine gittik.
Ama karşılaştığım Manzara hiç hoşuma gitmemişti...Hayat dediğin ne ki? Bu gün Sevdiklerinin yanındasın, ama bi bakmışsın Yarın yoksun. Ve bunu ancak başımıza geldiğinde anlarız. Oysaki biz her An Ölüm ile Burun Burunayız...
Peki ya neden bu güzel Hayatın tadına varmayız? Neden değerini bilmeyiz? Çünkü bazen kendimizi bir Rüya'da, bazen de bir Kabus'da biliriz, oysaki yaşadığımız her şey gerçektir...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalp Atışı
FanfictionBi Insan neden nefret doludur? Yaşadığı acı yüzünden mi? Yoksa hiç görmediği ve bilmediği sevgi yüzünden mi? Peki ne zaman o büyük nefret ile yüzleşir? Intikamdan sonra mı? Yoksa aradığı sevgiye kavuşunca mı?...