Eylül
Sabah kalktığımda yanımda Bebek gibi uyuyan Ali Asaf'ı gördüm. Onu ilk önce biraz izleyip, ardından Saçını okşadım. Yanağını öpüp, duşa girdim. Çıktığımda Üstüme bir şeyler giyip Mutfağa indim. Güzel bir Kahvaltı hazırlamak istedim Ali'ye ve bunun için gerekenleri yaptım. Masa hazırdı, geriye kalan bir şey vardı, o da Ali'yi uyandırmak'tı.
Oda'ya çıktım, Ali hâlâ uyuyordu. Yanına yaklaştım ve Yüzünü okşadım.
"Alii..", diye fısıldadım.
Ses gelmeyince tekrar seslendim.
"Ali..?"
Sonunda beni duymuştu ve Gözlerini açtı. Beni görünce tebessüm etti.
"Günaydın Ali'm."
"Günaydın Hayatım."
Uzanıp, yanıma yaklaştı ve Dudağımı uzunca öptü, tabii bende karşılık verdim.
Ali'den ayrılıp, "Hadi, kalk. Kahvaltı hazır.", dedim.
Ali Asaf Kafasını sallayıp, bende Oda'dan çıktım.
Mutfağa girip son hazırlıkları yaptım. Iki Bardağa taze sıkılmış Portakal Suyu döküyordum ki, arkamdam Ali Belime sarılıp beni tekrardan öptü. Tebessüm edemeden duramadım, ve uzun bir Süre bakıştık. Sonra tekrar beni öptü, ardından bende "Ne yapıyorsun?", der gibisine baktım.
"Dayanamıyorum işte. Çok güzelsin, n'apayım?"
"Tamam, tamam hadi Kahvaltıya oturalım."
Ben önden Ali'de Elinde Portakal Suları ile arkamdan geliyordu. Birlikte oturup, uzun Süren, bol Sohbetli bir Kahvaltı yaptık. Bugün Izin Günümüz'dü.
Kahvaltı bitti ve birlikte Sofrayı toparladık, ardından yukarı çıkıp Üstümüzü değiştirdik, Orman'da ilk önce Yürüyüş yapıp, sonrada Bizimkiler ile buluşacaktık.
Rahat bir şeyler giydik, sonuçta Yürüyüşte Stiletto ya da Kot Pantolon giyecek halim yoktu. Bir Sepet alıp, Piknik için hazırlık yaptık. Meyve, Kurabiyeler, Içecekler ve bir kaç şeyler daha. Yemekleri diğerleri getirecekti.
"Her şeyi aldık, eksik yok dimi Ali?"
"Merak etme Karıcığım, her şey tamam."
"Iyi, gel çıkalım o Zaman."
Araba'ya binip, Orman'a doğru yol aldık. Yol çok uzun sürdüğü için canım sıkılmıştı ve Radyo'yu açmaya karar verdim. Bu aralar en sevdiğim Şarkılardan biri çıkmıştı şansıma.• Öyle savunmasız bir zamandı Bulduğunda beni
Sen başlattın boyun eğdim Kabullendim seni
Bu sözlerim sitem değil ama
Yazık değilmi bana
Çok yalnızdım kaybolmuştum
Sığındım işte sana...Kaygılarım yeniden uyanıyor
Bu Duygular beni ürkütüyor
Yeniden yaşamak mı gerekiyor
Yine Acılar, Yine Korkular, Yine AşkYanımda kal, Yanımda kal
Düşlerin yetmezki bana
Yanımda kal, Yanımda kal
Çok geç rastladım sana •"Çok geç rastladım sana.. Hep yanımda kal, olur mu Ali?"
"Sonsuza kadar hep yanındayım Hayatım, söz.."
"Seni seviyorum Ali.."
"Bende seni, bende seni.."
Ali Elimi alıp uzunca öptü, ardından yine Yola baktı.
Sonunda Piknik yapacağımız Orman'a gelmiştik. Bizimkiler ile Özel Piknik Alanlarında buluşacaktık. Elimde Sepet ile ilerliyordum.
"Hayatım ver bana, sen taşıma."
"A-a, Ali. N'olmuş ya, ağır falan değil ki."
"Olsun, ben varken sen neden taşıyorsun bunları? Hadi ver."
Sepeti Ali Asaf'a verdim ve yanında ilerlemeye başladım. Karşımda Esma, Bahar, Ipek ve Ceren'i görunce hepsine sarıldım. Sadece bir Gün görüşmemiştik ama ben yinede özlemiştim onları.
"Alp, Oğuz, Samet? Onlar nerde?"
"Eşyalar Araba'da kalmış onları getiriyorlar."
"Iyi, biz Yemekten önce Ali ile Yürüyüş yapacaktık, Yemeği siz hazırlasanız sorun olur mu?"
"Ne Sorunu Eylülüm? Saçmalama siz daha yeni evlisiniz, tadını çıkarın."
Ali ile birlikte yavaşça, El Ele yürüyorduk. Sessiz, sakindi Orman. Bir Göl görüşmüştük, Asaf Elimden tutup, Gölün Kenarına gelmiştik. Birlikte Yere oturduk, Ali Kafasını Bacaklarımın üzerine koydu.
"Hep böyle kalsak?"
"Üzgünüm Ali.. Hepsi bizi bekliyorlar. Hattâ yavaş yavaş kalkalım artık."
Ali'nin Yanağına yaklaştım ve öptüm, sonrada ona kalkmasında yardım ettim. Daha hızlı bir Tempo'da geri dönüyorduk.
Yemekler bitmişti, belli ki bizi bekliyorlardı.
"Sonunda geldiniz. Ya açlıktan ölüyorum, hadi hadi!"
"Tamam Esma, burdayız işte."
Birlikte Banka oturduk ve yemeğe başladık.
"Bak Eylül, en sevdiğin Peynir. Al bundan ye!"
"Yok Bahar, istemiyorum şu an. Çok kötü kokuyor, al şunu önümden."
"Ne oluyor ya? Sen buna bayılırdın daha geçen Gün."
"Demek ki artık iğreniyorum. Neyse onu bunu boşverin'de, ben Vişne Suyu katmıştım, onu versenize bi."
"Vişne Suyu mu?"
"Evet Esma Vişne Suyu hadi verin artık ya!"
"Aman tamam, tamam al!"
Bir Bardak Vişne Suyunu bir dikişte içmiştim.
"Hayatım yavaş iç, kimse önünden almıyor."
"Çok susamışım yaa.."
"Eylül Hocam bi Bardak daha istermisiniz?"
"Yok Alp, sağol. Ben Yemeğe devam ediyorum."
Yemek bittiğinde, hepimiz toparladık alanı ve Saat geç olduğu için yavaş yavaş Eve gitmeye düşünüyorduk.
"Neyse biz artık kalkalım.."
"A-a, Eylül daha Sobet ederdik."
"Yok bak geç oldu. Bende çok yoruldum, biz geldim."
"Peki, ama sen şöyle bizimle bi gel.", diyip Esma beni Kolumdan çekiştiriyordu.
"Esma n'apıyorsun ya! Bırak kolumu!"
"Senin bu garip Hallerin neden?"
"Ne garip Halim'den bahsediyorsun, Ipekcim?"
"Mesela: En nefret ettiğin Vişne Suyunu içmen, garip Tavırlar, Yemeği sanki birisi önünden alıyormuş gibi yemeler?"
"Allah, allah size ne. Bugün de böyle davranıyorum!"
"Eylül? Acaba diyorum.. Bebiş olabilir mi?"
Ne yani bu Tavırlar hamileyim diye mi? Olabilir mi? Yok ya olmaz.. Ama olabilir de...•Yanımda kal, Yanımda kal
Düşlerin yetmezki bana
Yanımda kal, Yanımda kal
Çok geç rastladım sana •
![](https://img.wattpad.com/cover/130690013-288-k301258.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalp Atışı
FanficBi Insan neden nefret doludur? Yaşadığı acı yüzünden mi? Yoksa hiç görmediği ve bilmediği sevgi yüzünden mi? Peki ne zaman o büyük nefret ile yüzleşir? Intikamdan sonra mı? Yoksa aradığı sevgiye kavuşunca mı?...