9.Bölüm: Beklenmeyen Kavga

274 24 1
                                    



Dürtme... Aynı yarım saat öncesindeki gibi... James, arkadaşını umursamazca kafasını sağına çevirip kollarının arasından baktı. Sadece ağzını oynatarak;

"Efendim?" dedi. Onu anlayacağını umuyordu. Hermione, ilk hocayı gözledi. Kadın tahtaya döner dönmez, jet hızıyla fısıldamak için eğildi.

"Dersi dinle! Sonradan not istediğinde vermeyeceğim." Çocuktan tepki gelmesi için pörtlek gözlerle ona baktı ama James, söylenene bir saniye bile odaklanamamıştı. Kız, daha cümleye başlamadan aklını kaybetmişti. Hermione'nin eğilmesiyle, göz göze geldiği anda kalp atışı hızlanmış, beyni yer değiştirmişti. Sadece kalbini dinliyordu. Ne oluyordu böyle? Nerden çıkmıştı bu kalp çarpıntısı? Heyecan ve korku? Hermione fısıldamasına devam ediyordu ama James sadece Hermione'nin yüzüne vuran o yumuşak tatlı nefesini hissediyordu.

"James?" Hermione'nin onu tekrar dürtmesiyle demin içinde bulunduğu hülyalı durumdan çıktı. Utançtan ne yapacağını bilemez haldeydi. Hermione tepki alamadığından soran gözlerle ona bakıyordu ve James cevap olarak, tüm sınıfın ona bakmasına sebep olacak şekilde öksürmeye başladı. Sanki nefes alamıyor da boğuluyor gibiydi. Hocada dâhil herkes ona tuhaf tuhaf bakarken hiçbiri farkında değildi; James'in aklını, kalbinden uzaklaştırmaya çalıştığını... Ama Hermione'nin her saniye daha bir korkuyla bakması, gözlerindeki o endişe, James'in aklını kalbinden bir saniye bile uzaklaştırmıyordu.

"İsterseniz dışarı çıkabilirsiniz Bay Potter." Diye teklif sundu hocası; onun öksürüğünün tükenmeyeceğini hissettiğinde... Sanki beklediği fırsat altın tepside sunulmuşçasına, hocasının söylediğini ikiletmeden, çantasını kaptığı gibi dışarı fırladı. Görmese bile arkasından ona bakan bir sınıf dolusu Ravenclaw ve Hermione olduğuna emindi. Hoca derse devam etmeye başlamış olsa bile herkesin onu izlediğini adı gibi biliyordu.

Hem koşturuyor hem de siniri tepesine her fırladığında duvarları yumrukluyordu. Kalbi hala hızla atıyordu ama bu adrenalinden başka bir şey değildi. Yani hala o yüzden olamazdı değil mi? O, James Potter'dı. Yıllardır en iyi zihinbendardan duygularını ve zihnini kontrol etme yönünde dersler almıştı. Ama tüm bu süreç boyunca ona en önemli şeyi kontrol etmesini öğretmemişti, belki o da bunda başarısız olduğundan... Yeni his o kadar kuvvetli ve farklıydı ki kabullenemiyordu. Bu hisle yapamayacağı hiçbir şey yoktu.

Erkekler tuvaletinde yüzüne su banyosu yaptırdı. Her şey normale dönsün diye o kadar çok su vurmuştu ki duş alsa hiçbir farkı olmayacaktı. Suyun serinliği ve aralardan göğsüne akan damlalar, kalbini yavaş yavaş normal ritmine sokmaya başladı. Derin bir nefes alıp elleriyle yüzünü sildi. Aynadaki sırılsıklam olmuş suratına ve dağınık saçlarından damlayan sulara bakarken, kendini daha iyi hissediyordu. Sadece yanakları kızarmıştı. Tabi o suratına vurduğu buz gibi suların etkisi de olabilirdi ya da öteki... Kendini aptal gibi hissediyordu. Artık okulda deli olduğuna dair dedikodularda dönmeye başlayabilirdi. Zaten yüzden fazla dedikodu dönüyordu. James son kez aynada kendisine bakıp iyi olduğuna karar verdikten sonra çıkışa yöneldi.

"James?"Ahh... Genç kızın seslenmesiyle James derhal gerisin geri gitti. Eli ayağına dolaşırken, ne yapacağını bilemiyordu. Onun buraya gelmesi çok beklenmedikti. En iyisi ses çıkarmayıp, onun burada olmadığını sanıp gitmesiydi. Tabi öyle bir ihtimal varsa... Ona saatler gibi gelen birkaç saniye bekledi, belki Hermione gitmiştir diye ama onun düşüncesini hissetmiş gibi Hermione tekrar seslendi.

"James iyi misin?" İlk başta, bir süre tekrar cevap vermedi. Sanki Hermione onun kalp atışını duyacakmış da içeri girecekmiş gibi geliyordu. Bu durum onu elinde olmadan geriyordu. Kızın gitmediğini biliyordu çünkü uzaklaşan ayak seslerini işitmemişti. Elini kalbinin üzerine koyup derin derin nefes aldı. Rahatlayıp da konuşurum diye ummasına rağmen hiçbir şey olmamıştı. Kalbi son sürat atıyordu. Başka çaresi yoktu. Cevap vermek zorundaydı.

Bilinmeyen ÇocukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin