18. Bölüm: Melez

142 21 3
                                    


Merhabaaa, bakalım bu bölümü nasıl bulacaksınız? 😊 Şahsen benim için yazması çok şeker bir bölümdü. Umarım okurken sizde benim gibi hissedersiniz. O zamannn iyi okumalar😊

18.Bölüm: Melez 

"Gitme!" diye seslendi James.

Sesi beklediğinden daha yalvarır çıkmıştı. Ama Hermione'yi etkilemişti. Durup ona döndü. James hızla gözlerindeki yaşları sildi.

"Gitmiyorum." dedi Hermione usulca. James, engel olamadığı yaşlarla minnettar bir şekilde baktı. Hermione gözyaşlarını fark etmiş olsa da fark etmemiş gibi yapıyordu. Tekrar gözyaşlarını sildi James. Kendini toparlamaya çalışıyordu. Bakışlarını kaçırıp yerdeki halıyı izlemeye başladı. Kimsenin önünde daha önce bu kadar ağlamamıştı. Küçükken ağlamayı bırakmıştı. Ağlamaması gerektiğini öğrenmişti. Ama şimdi... Kalbi o kadar çok acıyordu ki sanki tek çaresi bu gözyaşlarıydı.

"Beni takip et!" Hermione, şaşkın bakışlarına rağmen, ondan cevap beklemeden çıkışa yöneldi. Onu, Gryffindor Ortak Salonundan çıkartıyordu. Hem de saat çoktan on ikiyi geçmişken; öğrencilerin koridorlarda dolaşmasının yasak olduğu bir saatte.

"Biz nereye..." Fakat Hermione sorusunu tamamlatmadı. İşaret parmağını dudağına götürüp, sus işareti yaptı. James emre direk itaat edip, tek bir kelime daha etmeden ilerlemeye başladı. Tabi şaşkın ve yaşlı gözleriyle bakmaya da hala devam ediyordu. Hermione onu Hogwarts'tan kaçırıyor olabilir miydi? Hermione? Bölüm başkanı? Şimdi kuralları hiçe mi sayıyordu?

Gryffindor Ortak Salonundan çıkarken, Şişman Hanım onları uyarsa da umursamadılar. James, her ihtimale karşı asasını eline aldı. Hermione ise cebinden bir parşömen parçası çıkardı.

"Bütün ciddiyetimle yemin ederim ki iyi hiçbir şey düşünmüyorum!" Asasıyla parşömene dokundu ve bir anda parşömende yazılar belirmeye başladı. James şaşkınlıkla, parşömene baktı.

"Sen nasıl?" diye sordu merakla.

"Ron dolaşmaya çıkmamak için getirmişti. Bende sinirlenip almıştım. Vermeyi unuttum." James elinde olmadan gülümsedi. Bahsini çokça duyduğu Çapulcu Haritasını ilk defa görüyordu. Gözleriyle haritayı inceledi ve Hermione ile ikisini buldu. Harita gerçekten de herkesi gösteriyordu. Tüm koridorlar boş gözüküyordu; hayaletler dışında. Hermione, elinde asası ilerlemeye başladı. James'de hemen arkasından onu takip ediyordu. Hermione, her on adımda bir haritayı kontrol ederken hiçbir şey söylemiyordu. James de nedeni belirsizce konuşmaya korkuyordu. Hermione'yi de kaybetmekten korkuyordu.

Önce aşağılara indiler. Ardından yavaş yavaş yukarı çıkmaya başladılar. James her döndükleri köşede, her çıktıkları merdivende nereye gittiklerini merak etse de kendisini tutuyordu. Elbet çok geçmeden oraya varacaklar ve yeri öğrenecekti. Sabretmeyi kardeşi olduğunu öğrendikten sonra öğrenmişti. Çünkü her geçen gün ona bir gün onunla buluşacağını ve sabretmesini öğretiyordu.

En sonunda bir koridora geldiler. Koridor, okulun diğer koridorlarına oranla bomboştu. Ne bir heykel ne de bir tablo vardı duvarlarında. Hermione ilginç bir şekilde, bir duvarın orada birkaç kez gidip geldi. James'de onu takip etti ama neden böyle yaptıklarını anlamıyordu. Neden aynı yerde birkaç defa dönmüşlerdi. Ardından Hermione yüzünü karşı duvara dönerek durdu ve James şaşkınlıkla donup kaldı. Demin üzerinde hiçbir şey olmayan duvarda, şimdi bir kapı duruyordu. Gizli bir odaya gelmişlerdi. Hermione vakit kaybetmeden, kapıyı açıp içeri girdi. James'de onu takip etti.

James içeriyi gördüğünde daha da şaşırdı. O etrafı incelerken Hermione'de bir dolabın oraya doğru yürüyordu. James şaşkınlıktan küçük dilini yutmuş gibi hissetti. Oda kocamandı. Yerde belki de otuzdan fazla puf vardı. Pufların hepsi bir köşeye yığılmıştı. Bir köşesinde dolaplar vardı ve Karanlık Sanatlara Karşı Savunma çalışılabilecek bir sürü eşya. James, gördüğü her yeni şeyle daha da mest oluyordu. Bu odaya tamamıyla bayılmıştı! Hogwarts'da ihtiyacı olan yer tamda böyle bir yerdi!

Bilinmeyen ÇocukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin