27.Bölüm: Plan

99 16 0
                                    

Merhaba merhaba merhabaaaa :) Vee sonunda bölümü tamamlayabildim. Hatta şuan son kontrolümü bile gerçekleştirmeden vakit kaybetmemek adına hemen paylaşıyorum. :) İyi okumalar. Benim çok hoşuma giderek yazdığım bir bölüm oldu. Umarım sizde beğenirsiniz. Hikaye ile çok fazla fikrim var fakat yazmak için kendime vakit ayıramama gibi bir problemle karşılaşıyorum maalesef 🙈 Ayrıca yazdığım en uzun hikaye olma özelliğini de taşıyor bu hikaye. Normalde hikayelerimi 20. bölümden sonra final yapardım. Fakat bu hikaye kendini yazdırıyor :) 

27.Bölüm: Plan

James son kararını vermiş bir halde merdivenleri ikişer ikişer atlayarak hızla Hermione'ye yetişti. Biraz nefes nefese kalmıştı ama hemen kızın önüne geçip ilerlemesini engelledi. Hızla saçına çeki düzen vermeye çalıştı.

"Eğer seninle dolaşıp sonra Snape'in yanına giderim diyeceksen, söylemene hiç gerek yok James. Snape'in yanına direk gidebilirsin. Sırf benim alındığımı düşündüğün için benimle zorla gezmene gerek yok."

"Hayır." Dedi James kesin bir tavırla.

"Önce Snape'e gidip konuşacağız. Çok vaktimizi almaz. Ondan sonra ise koridorlarda birlikte dolaşacağız." Hermione tam bir şey söyleyecekken James onu susturdu.

"Ama ondan önce başka bir şey var Hermione." Kız bir kaşını kaldırıp ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.

"Weasleylere Noel tatilinde gideceğiz değil mi?" diye sordu James ve Hermione evet dercesine kafasını salladı.

"Senden herkesin karşı çıkacağı hatta öğrendiklerinde bize bağırıp çağıracakları, sizin söylemlerinizden anladığım kadarıyla Bayan Weasley'nin bize odamızdan bile çıkmamızı yasaklayabileceği, bizi yan yana bile getirmeyebileceği bir ceza vereceği hatta ve hatta bir süre önceye kadar kendimin bile karşı olduğu bir şeyi benimle yapmanı istiyorum." Hermione daha da şaşırmış ve birazda endişeli bir şekilde ona bakıyordu.

"Neyi?" diye sordu tedirgince.

"Benimle Muggle'ların dünyasında randevuya çıkar mısın?"

"NE?" dedi Hermione, şaşkınlıktan açılmış olan ağzını iki eliyle kapatarak.

"Bayan Hermione Granger, Muggle dünyasında benimle randevuya çıkma lütfunda bulunur musunuz?" diye sordu James tekrardan reverans yaparak. Gülümsemesini yüzünden eksik etmezken Hermione de elinde olmadan gülümsedi.

"Çıldırdığımı düşünüyorsun değil mi?" Hermione ne diyeceğini bilemez bir şekilde gülümseyerek kafasını evet anlamında salladı.

"Hadi ama bana bir yanıt vermeyecek misin?"

"Evet." Dedi Hermione James'e doğru eğilip sevecen bir tonda.

"Büyük ihtimalle Bayan Weasley bize lanetler gönderecek ama kabul ediyorum." James daha ne yaptığının farkına bile varamadan birkaç santim ötesinde ona gülümseyerek bakan Hermione'nin saçını geriye attı ve dudaklarını yumuşak bir dokunuşla Hermione'nin dudaklarıyla buluşturdu. Hermione öpüşüne karşılık verirken, beyni tamamen kontrolünü kaybedip, tüm kontrol mekanizmasını kalbi ele geçirdi.

Ayrıldıklarında James ne yapacağını ya da nasıl davranacağını bilemedi. Sadece otuz iki diş sırıtıyordu. Hayatı ertelememeyi sevmişti. Olduğu gibi yaşamayı sevmişti. Hayatında ilk defa birisini öpüyordu. Snape her ne kadar ona duygularını gizlemeyi, gizlediği takdirde daha güçlü olacağını öğretmiş olsa da James artık onunla aynı fikirde değildi. Artık kendisini daha güçlü hissediyordu. Kalbinde duyduğu sevgiyle, sevdiklerini koruyabilmek için her şeyi göze alırdı ve James bir şeyin farkına vardı; Snape'in bunca zaman sevgiden Voldemort'un karşısında bu kadar güçlü durabildiğini fark etti. Ailesine duyduğu sevgi ve bundan doğan koruma içgüdüsüyle Voldemort'a karşı daha güçlü savaşıyordu ve Snape bunun farkında bile değildi.

Bilinmeyen ÇocukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin