Merhabalarrr :) Ve sonunda bölümü tamamladım. İlham perilerim gelince hemen her iki hikayeme de bölümleri yazdım. Yavaş yavaş yazdığım en uzun fan hikayesi olma yolunda ilerliyor bu hikayem :) Umarım yeni bölümü seversiniz veee spoiler olacak ama son kısımlarda kızmazsınız inşallah bir önceki bölümden sonra 🤣🤣🤣
29.Bölüm: Güven
James Potter daha güneş ışığı odasından içeri süzülüp, etrafı aydınlatmadan önce yatağından kalktı. Hem de gülümsüyordu. Hayatında ilk defa sabahın köründe daha kalkar kalkmaz gülümsüyordu. Hemen pijamalarını çıkartıp çok önceden hazırlamış olduğu bavuluna yerleştirdi. Bugüne özel seçtiği kıyafetlerini üzerine geçirdikten sonra saçlarını düzeltmeye çalıştı ama bir Potter özelliği olarak saçları düzelmedi. Esneyerek yatağına dönüp, yatağını düzenledi ve yarattığı sonuçla kendinden tatmin bir şekilde tekrardan gülümsedi. Hazırdı. Hogwarts'tan gitmeye hazırdı. Tüm hayatı boyunca gelmek için can attığı yerden bu sefer gitmek için can atıyordu. Çünkü bir hayali vardı. Daha doğrusu bir planı ama onun için gerçekleştirmek istediği bir hayal gibiydi bu plan. Hızla Harry'nin yanına gitti ve kardeşini dürtmeye başladı.
"Harry! Uyan! Gitme vakti!" Harry kısık gözlerinin arasından onu görmeye çalışırcasına;
"James daha karanlıktan seni bile göremiyorum ne gitmesinden söz ediyorsun!"
"Hadi Harry kalk! Geç kalmamamız lazım. Sen kalkıp hazırlanana ve Ron'da kalkana kadar zaten gitme saatimiz gelecek!"
"Git başımdan James! Eminim saatler sonra uçuç tozuyla beş dakika geç kalsak kimsenin başına bir şey gelmez. "
"Harry..."diye başladı James sakince.
"Hadi yatağına yat James ve sabahın köründe beni rahat bırak." Dedi Harry ve tek bir kelime daha etmesine fırsat vermeden sırtını ona dönüp, yorganını kafasına kadar çekti.
"Yatağımı topladım ama artık yatamam ki..." dedi James pes etmiş bir şekilde. Yatağının yanındaki horlayarak uyuyan Ron'a bir göz gezdirdi. Ron'u çok güzel uyandırabilirdi ama vazgeçti. Noel tatilini berbat etmek istemiyordu. Sonuçta onun evine gidiyordu değil mi?
Paltosunu, şapkasını ve kaşkolunu giyip dışarı çıktı. Ortak salonda oturmak istemiyordu çünkü heyecanından yerinde duramayacağını biliyordu. En iyisi dışarı çıkıp herkes uyanmaya başlayana kadar gölün kenarında dolaşmak ve sonra içeriye girmekti. Büyük Salonun oradan geçip dışarıya adımını attığında ürpermeden edemedi. Sabah havasının soğuğu hiçbir şeye benzemiyor, iliklerine kadar işliyordu. Bu saatten sonra istese de uyuyamazdı. Tüm vücudu ayılmıştı. Dışarıda adımını her attığında ufak çatırdama sesleri oluşuyordu. Ayağını bastıkça kırağı taneleri eziliyordu. Gölün dibine yaklaşana kadar dümdüz yürüdü. Ardından sola döndü ve Yasak Orman'ın tam zıttı yöne doğru ilerlemeye başladı. Gölün kenarından o tarafa doğru yürüyüp de yanlış anlaşılmak istemiyordu.
Gölde hiçbir dalga olmamasının fırsatından yararlanıp, suyun birkaç santim gerisinde durdu ve ellerini suya daldırıp, gölün suyunu yüzüne çarptı. Yanaklarının suyun soğukluğundan kıpkırmızı olduğunu hissediyordu. Ellerini ve yüzünü kurulayacak bir şeyi olmadığından, kaşkolunu havlu niyetine kullanıp yürümeye başladı. Bir an önce gitmek istediğinden zaman geçmek bilmiyor ve zihnini oyalamak için adımlarını sayıyordu. Üç yüz doksan dördüncü adımında ağaçların o taraftan bir çatırtı duydu. Hemen asasını kavrayıp gözleriyle, çatırtıyı çıkartanı ya da çıkartan şeyi aramaya koyuldu. Gözlerini kısıp baksa da hiçbir şey seçemiyordu. Ağaçlığa bir iki adım yaklaştı ve çatırtıyı çıkartan karaltıyı gördü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bilinmeyen Çocuk
FanfictionYeni eğitim yılına başlarken, yıllardır gizlenen bir sır ortaya çıkar. Harry'nin bile haberi olmadığı ikizi yıllar sonra özellikle de Voldemort Hogwarts'a saldırdıktan bir yıl sonra Hogwarts'da karşısındadır. Bunca yıl saklanan çocuk şimdi neden ort...