B/3

27.8K 2.3K 1.5K
                                    

Sessiz ortamda tüm bakışlar Jungkook'un üzerindeydi. Söylediği şey diğerlerini pek de memnun etmiş değildi. Bu yüzden yeşil saçlı olan anlamazcasına yüzünü buruşturup Jungkook'dan tarafı bakarken tepkisini gösterdi:  "Neden ona dokunmayalım? Senden izin mi alınacak? Sana değil, bu eve geldi."

Yüzündeki memnun sırıtışla Jisun'u izleyen Jungkook, diğerlerini pek umursuyormuş gibi değildi. Turuncu saçlı olan çattığı kaşlarıyla Jungkook'a bakarken kollarını göğsünde bağlamıştı.

"Yoongi haklı Jungkook."

Bakışları hâlâ gözleri ıslak bir şekilde boşluğu izleyen Jisun'un üzerindeyken arkadaşını cevapladı: "Değil, Jimin."

"Hah, şu velede bak!"

"Dokunulmayacak dedim bitti!"

Bir anda sesini yükseltip bakışlarının yönünü değiştiren Jungkook, Jimin'e çatık kaşlarıyla bakmıştı.

"Jungkook'a katılıyorum."

Merdivenlerden başka bir beden inerken sesini duyurmuştu. Jisun'un korku dolu gözleri gelene döndüğünde yüzünü buruşturdu. Bu evde daha kaç kişi vardı merak ediyordu. Kendini kurtların arasına düşmüş kuzu gibi hissediyordu.

"Kurtuluşunuzun bir insan olduğunu ne çabuk unuttunuz? Yıllardır bir insan gelse de kurtulsak demiyor muydunuz? 1 yıl boyunca ona kimse öldürecek kadar büyük bir zarar vermeyecek. Belki siz değil ama ben bu lanetten kurtulmak istiyorum. Bu yüzden ayağımıza gelen şansı geri çeviremem. Her şekilde doyuyorsunuz işte. Onu rahat bırakın."

Jisun duyduğu korumacı sözlerle biraz olsun rahatlamıştı fakat söylediklerinin hiçbirine anlam verememişti. Yabancı olan yanlarına gelip karşısına geçerek kolundan tutarak ayağa kaldırdığında nedensizce karşı çıkmamıştı. Onu korumak isteyen tek o gibiydi.

"Korkma, gel benimle."

Diğerlerini salonda bırakıp üst kata giden merdivenlere ilerlediklerinde diğerleri bir müddet uzaklaşmalarını izlemişti. Şu anlık kurtuldu denebilirdi. Kolundan tutan her kimse onu koruyabilirdi.

İlerlemeleri geniş bir odaya girdiklerinde durmuştu. Meraklı gözlerle etrafı süzen Jisun, buranın sıradan bir yatak odası olduğunu görmüştü.

"Burada kalabilirsin. Tozlu ama idare et. Bu arada ben Seokjin. Bir şeye ihtiyacın olursa söyle."

Jisun'un sessiz kalmasıyla bakışlarını ondan ayıran Seokjin, odanın çıkışına doğru ilerleyecekti ki kolundan tutan el gitmesine engel olmuştu.

"Dur! Konuşalım."

Bakışlarını kolundan tutan elin sahibine çeviren Seokjin gelen taze kanın kokusuyla gözleri ışıldamıştı. Bir yandan da tatma isteğini artıyordu fakat neyse ki dayanıklıydı. Bu ana kadar hiçbir insana zarar vermemişti, bundan sonra da vermezdi. Bu yüzden samimi bir şekilde gülümseyip başını aşağı yukarı sallayarak onayladı.

"Peki."

Seokjin, eliyle az ilerde olan sandalyeleri gösterdi. Yavaş adımlarla tozlu sandalyelere doğru ilerlemiş, ardından karşılıklı oturmuşlardı.

Kahverengi olan saçlarını hafif yana taradıktan sonra kollarını göğsünde bağlayan Seokjin, siyah gözlerini çaresiz bir ifadeyle ellerine bakan kızın yüzüne sabitledi.

"Evet, seni dinliyorum?"

Jisun duyduğu sesle birbirine kenetlediği ellerinden çektiği bakışlarını karşısında oturan adama çevirdi.

"Ben.. gitmek istiyorum."

Seokjin'in tebessüm bulunan yüzü hafiften solmaya başlamıştı. Buradan sadece iki çıkış yolu vardı. Ya sabredip, onları da kurtararak beraber bu evden çıkardı, ya da ölecekti..

"Buradan çıkış malesef ki yok.."

"Ama benim ailem var. Merak ederler. Şu an bile arkadaşlarım beni bekliyor!"

Seokjin derin bir nefes alıp verdikten sonra dolgun olan dudaklarını araladı: "Yapabileceğim bir şey yok maalesef. Önünde sadece iki yol var. Ya sabredip bizleri de bu evden kurtarırsın, ya da ölümü göze alırsın."

Başını iki yana sallayan Jisun:  "Anlamıyorum, hiçbir şeyi anlamıyorum. Neden burada kalmak zorundayım, ya da neden ölmek zorundayım? Siz.. siz nesiniz tam olarak?" diye sordu. Ardından devam etti: "Burada kalmak istemiyorum.."

"Bak, seni daha ilk günden korkutmak istemiyorum. Zamanla öğreneceksin. Buradan çıkma konusuna gelince; bu bizim de elimizde olmayan bir şey. Bu yüzden bu konuda sana yardımcı olamam."

"Ama istemiyorum.. kahretsin burada kalmak istemiyorum!"

Kollarını indiren Seokjin, ellerini bacaklarına bastırıp destek alarak ayağa kalktıktan sonra kendisine buğulu gözlerle bakan bedene çaresizce baktı.

"Üzgünüm, yapabileceğim bir şey yok."

Cevap vermeyip kastığı çenesiyle Seokjin'e bakan Jisun konuşmamış, ellerine eziyet etmeye devam etmişti. Belli ki kendisine yardım edecek kimse yoktu. Diğerlerinden çoktan umudu kesmişti.

"Benden yana korkun olmasın, sana hiçbir şekilde zarar vermeyeceğim. Bir şeye ihtiyacın olursa söylemekten çekinme."

Sözlerini bitiren Seokjin, hafif bir tebessüm ettikten sonra arkasını dönüp kapıya doğru ilerledi. Çıkana kadar arkasından bakan genç kız gözlerini kapatıp dolu olan gözlerinden gözyaşlarının süzülmesine izin verdi. Ne vardı gece gece yola çıkacak? Evin bu kadar büyük olmasından bile bir şeyler anlamalıydı ama yanan ışıklar aklını karıştırmıştı.

Kapıyı kilitlemek için seri bir şekilde ayağa kalkıp kapıya ilerledi. Kapıya tam varmıştı ki açılan kapı ve içeri giren bedenle ani bir şekilde duraksadı
Baktığında bile en çok tedirgin olduğu kişi üzerine doğru gidiyordu.

Jungkook.

Gözünü kırpmadan geri geri giden genç kızı süzdü bir müddet. Ardından üzerine doğru adımladı. Gözleri kızarmış olan Jisun duvara yaklaştığında elini kaldırmış "Dur, yaklaşma artık!" diye sesini yükseltmişti. Fakat Jungkook duracak gibi değildi.

Topuğu duvara çarptığından durmak zorunda kalan Jisun, kendisine bir hayli yaklaşan bedenden uzak olmak adına sağa çekilip gitmek istemişti fakat tam başının hizasından duvara yaslanan el ona engel olmuştu.

Jungkook, göğsü hızlı bir şekilde kalkıp inen kızın yüzünü incelerken sağ dudak kenarı yavaşça yukarıya doğru kıvrıldı. Elini kaldırıp işaret ve orta parmağıyla Jisun'un çenesinden tutup yüzünü yüzüne çevirdi ve sordu;

"Korkuyor musun?"

Cevap alamadığından yüzündeki tebessüm genişledi. Eli tuttuğu çeneden yukarı tırmanıp soluk yanağın üzerine konumlanırken gözleri kesişti.

"Korkma, sana kimse dokunmayacak, benden başka kimse...."

•••

- Jimse

Blood ᴶᴶᴷHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin