Defter-2

15 3 0
                                    


Daha annem gitmemişken, mutlu gibiydim. Yani mutsuz olmam için sebep yoktu. Bazı geceler dışında.

Ama ne derdi annem: Şükret, daha kötü halde olanlar da var.
Vardı değil mi? Bazen hem kendime hem de onlara ağlardım. Annem ağlama derdi ama ağlardım. Bencillik olmasın diye onlara da ağlardım. Ama gerçekten içten ağlardım.

Herkesin babası benimki gibi değildi sonuçta. En azından benim babam birkaç geceyi ayık geçirirdi. Dövmezdi annemi mesela. Bana bazen gülümsediği bile olurdu.

Nasıl şaşırırdım o anlarda! Korkardım da. Acaba devamında kötü bir şey olacak mı diye. İşte bu yüzden hiç doğru dürüst mutlu olamadım.

Korktum. Mutlu olursam, ardından ağlamaktan korktum. Babamın kızmasından korktum.

Hala da korkarım. Sevincim hep buruktur benim. Belli olmaz ama öyledir. Çünkü saklamayı çok iyi öğrendim.

Bir gün, annem daha gitmeden, okuldan dönüyordum. Elimdeki pembe beslenme çantasını sallaya sallaya geliyordum.

Sırt çantam benim yarı ağırlığım kadardı zaten. Bazen yırtık kısımlarından yağmur girerdi. Dikmişti annem ama yine de açılmışlardı.

Zili çalmıştım ama uzunca bir süre açan olmamıştı. En son tam basamaklara oturacakken annem açtı kapıyı.

Şimdi, keşke açmasaydı diyorum. Beklerdim ben. O yüzündeki yaraları sarana kadar beklerdim. Bu iş günlerce sürse de beklerdim.

Ama açtı annem kapıyı. Gözünün altındaki koca morluk ve ağzından akan kanlarla. Nasıl da korkmuştum o zaman. Ne oldu diyince cevap alamamıştım. Hatta ısrar edince hırpalanmıştım da.
Ama yine tek limandık birbirimize. Yada ben öyle sanıyordum. Bilemiyorum, ama o an öyleydi sanki. Çünkü annem ardından bana sarılıp baya bir ağladı.

Sustum ben. Sonsuza dek sustum hem de. Zaten daha sonradan konuşacak bir annem kalmamıştı.

Üstüne kan damlayan okul formam hala yanımda. Arada çıkarıp bakarım. Bana hala susmak zorunda olduğumu hatırlatır.

Yalnızlık DüetiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin