Hayal gibiydi. Köprüdeki kızı görüşüm, yanına koşuşum, kolundan tutup çekişim...Görmeyi tahmin edebileceğim en son kişi bile değilken onu görmüştüm. Kaç yıl geçmişti sahi?
Ne zamandır yoktu? Ne zamandır o da ölümü düşünüyordu? Neler yaşamıştı da buradaydı?
Benim buradaki rolüm neydi..?
Yaşadıklarım, kendi amacımı da unutturmuştu. Aklımdaki sorular da cabası..Eve vardığımda ruh gibiydim. Kimseyle konuşmadım. Takip eden günlerde de aynısı oldu. Sustum sürekli.
Eski kararlarım aklımda dolanıp duruyordu. Ölemeyince çıkagelmişlerdi sanırım.
Çalışmak, ardından iyi bir yer kazanıp buralardan gitmek...Hayat belki de ilk gülüşünü o gün yapmıştı. Ve ne tesadüftür ki, onu gördüğüm her gün hayat bana gülecekti.
O günden sonra ben okuluma daha çok asıldım. Az konuşan, çok çalışan bir insana dönüştüm.
Halim annem ve babamı ürkütüyordu başlarda. Ama derslerimin gittikçe iyiye gidişi onları memnun etmişti ve o korkunç halimi unutmuşlardı bile.Sanki yıllar önce yaptıklarımı ödetmek istercesine, sürekli kötü olaylar yaşıyordum.
Hiçbiri ölmeyi düşündürecek kadar kötü değildi belki.
Bilemiyorum, belki de ben bedel ödemek istiyordum. O yüzden katlanıyordum.İlk olarak, ne kadar çalışkan olsam da sınıfta sevilmiyordum. Konuşmadığım için de ortamlara kabul edilmiyordum. Hoş, onların ortamlarına katılmaya meraklı değildim. Fakat grup ödevlerinde bile dışlanıyordum.
Üstüne üstlük sessizliğim ve gizemliliğim dolayısıyla -onlar beni gizemli buluyormuş- bana bir lakap takmışlardı; Ucube.
Hayatım gittikçe traji komik bir hal almıştı. Önceden yaşattıklarımın hepsini yaşıyordum. Önce dışlanmıştım, sonra lakap ile anılmaya başlanmıştım.
Ama sükutum hiç değişmemişti. Susmak, görünmez bir dost gibi hep yanımdaydı. Hayata karşı savunma mekanizmamdı.
Günün birinde onu da kıracaktı. O. Bir gün beni konuşturan tek insan olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalnızlık Düeti
General FictionYalnızlık paylaşılır mı? Paylaşılırsa yalnızlık kalır mı? Yalnızlığı paylaşanların hikayesi.