BKG 1

224 28 12
                                    

-5 yıl önce-

Güneş perdenin arkasından yüzüme vuruyordu. Yüzümün yandığını hissedip uyandım. Kızlar daha uyuyorlardı. Saate baktım. Dersin başlamasına daha kırk dakika vardı. Kafamı geri yastığa koyarken fark ettim geç kalmak üzere olduğumuzu.

"Kızlar! Kalkın geç kalıyoruz."

Herkes gözlerini ovuşturarak kalktı. Uykucu Derin ise hala uyanmamıştı. Ben de yavaşça yataktan kalktıktan sonra Derin'in yanına gittim. Hiç sessiz olmaya çalışmadım çünkü o yanında davul çalsanız uyanmayan tiplerdendi. Onu uyandırmanın tek bir yolu vardı.

Saçımın bir tutamını alıp onun burnuna sürttüm. İlk önce hissetmedi. Bu sırada herkes sus pus olmuş beni ve Derin'i izliyordu. Derin uyanmayınca tekrar sürttüm burnuna saçımı. Bu sefer hapşırarak uyandı.

"Çok yaşa," dedik ona hep bir ağızdan. Sızlanarak kalktı yataktan.

"İnsan uyanana ilk 'Günaydın' der. 'Çok yaşa' değil," dedi göz devirerek.Biz onun bu sözüne gülerken kendisi hala hapşırıyordu. Herkes yavaştan hazırlanmaya başladı. Yaklaşık yarım saat içinde okulda olmamız gerekiyordu. Anlaşılan kahvaltı yapamayacaktık.

Çantamı da ayarladıktan sonra hep beraber yavaş yavaş aşağı indik. Biraz uyuşuk bir dörtlüydük. Birbirimizi bebeklikten tanıyorduk. Kardeş değildik belki ama öyle davranıyorduk. Bebeklikten beri oda arkadaşıyız birbirimizle. Okulda bize 'Yetimhane Gülleri' diye seslenirler. Evet yetimhane çocuklarıyız biz. Gerçi artık çocuk sayılmayız. Hepimiz on yedi yaşındayız. Aramızda sadece ay farkı var. Bizi aile olmayı beceremeyen ailelerimiz sokağa bırakmışlar. Birbirine yakınmış bırakıldığımız yerler. Bazen 'Acaba aynı ailenin çocukları mıyız?' gibisinden saçma düşüncelere kapılıp kendimize eğlence yaratıyoruz. Kendi halimize gülüyoruz da denebilir.

Yetimhaneden kahvaltı yapmadan çıktık. Artık okulda simit ayran hallederiz diye düşündük. Koşturarak durağa gittik. Maalesef bizi servis almıyordu. Biz de dolmuşla gidip geliyorduk okula. Okulda da burslu okuyoruz diye ezilen tiplerdeniz ama onları pek umursadığımız söylenemez.

Durağa yetiştikten sonra banka oturup beklemeye başladık. Okul saat sekizde başlıyordu. İş saati olduğu için dolmuşlar genelde dolu oluyordu ama yine de biz oturacak yer buluyorduk.  Dolmuş yaklaşık beş dakika içinde geldi. Kızlar önden gittiler bugün dolmuş parasını ödeme sırası bendeydi. Her gün birisi dolmuş paralarını sırayla ödüyordu. Kızların arkasından ben de binmeye çalışınca birisiyle aynı anda kapıya atıldık. Çarptığım kişi dağ gibi sert olunca çarptığım omzum acıdı. O kişiye baktığımda benden iki bilemedin üç yaş büyüktü.

"Özür dilerim fark etmedim. Bir şeyiniz var mı?" diye sordu kibar dağ gibi sert ve yakışıklı çocuk.

Ben onun yüzüne şaşkınca ağzım açık bakarken "İyi misiniz hanımefendi?" diye sorunu tekrar etti.

"İyiyim. Sağ olun yok bir şeyim," dedim gülümseyerek. Bana yol verdi geçmem için. Ben de basamakları tırmandıktan sonra kendisi de arkamdan geldi. Şoföre hepimizin parasını ödeyip yerime geçecektim ki boş yer olmadığını fark ettim. İçimden saydırıp ayakta dikilmeye başladım. Kollarımı da kızlara pis bakışlar atarken önümde bağladım. Dolmuş birden hareketlendi. Dengemi kaybedip düşüyordum ki birisi beni kollarımdan tuttu.

"Kollarını önünde bağlarsan böyle dengeni kaybedersin," dedi yine adını bilmediğim süper yakışıklı dağ gibi sert çocuk. Arkamı dönüp onunla yüz yüze gelmeye çalıştım. Ama boyu benden uzun olduğu için kafamı kaldırma ihtiyacı duydum. Sert bir ifadeyle yüzüne baktım. Kaşlarım çatıktı ama kendisine sinirli değildim kızların bana yer bırakmamasına sinirliydim. Sonra yanlış anlamaması için birden gülümsemeye başlayıp "Teşekkür ederim," dedim.

"İstersen benim yerime otur. Ayakta durma."

"Yoo. Böyle iyiyim."

"Olsun sen yine de otur," dedi beni kollarımdan çekerek zorla oturduğu yere oturtmaya çalışarak. En son pes edip oturdum. Ve yine o beni şirin gösterdiğini düşündüğüm gülümsememi takındım.

"Teşekkür ederim yine," dedim mahcup bir sesle.

"Ne demek," dedi ve arkaya geçti. Yerini bana verdiği için kendisi ayakta duruyordu mantıken. Arkamı dönüp ona baktım. Göz göze gelince gülümsedim. O da bana göz kırptı ve önüme döndüm.

Hayatımda ilk kez birisi tarafından böyle bir ilgi görmüştüm. Bu beni fazlasıyla mutlu etmişti. Genelde insanlar bizimle dalga geçerlerdi yetim olduğumuz için. Böyle kibar dağ gibi sert ve yakışıklı insanların olması bizim gibileri mutlu ediyordu. Tabii bir de güzel ılımlı anlayışlı ve hanım hanımcık insanları da unutmamak gerek.

(Yeni bir hikaye ile tekrardan karşınızdayım. Umarım beğenirsiniz.)

Bir Kış GünüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin