BKG 26

33 9 12
                                    

Yaşanmaması gereken saçma bir günün gecesiydi. Gecenin üçünde ben hala uyumaya çalışıyordum. Neden mi? Şu yeni gelen kız... uyutmuyordu ki!

Yastığı kulaklarıma tıkaç olarak kullanmak için altından kavradım. Kulaklarıma kapatmamla o ses tekrar geldi. Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştım ama başaramıyordum. Gözlerimin uykusuzluktan şişmiş olduğunu aynaya bakmadan anlayabiliyordum.

Bir kez daha saate baktım. 03.33'tü ve hala şu yeni gelen kız yüzünden ben cin gibiydim. Uykusuzluktan bitkin düşen bedenime inat gözlerim açık kalmaya devam ediyordu. Ve işte yine o ses... bu bardağı taşıran son damla oldu.

"Yeter!"

Bağırmamla herkesin zıplaması bir oldu. Derin olsa hala mışıl mışıl uyuyor olurdu. Aklıma gelince o tekrardan, gözlerimden yaşlar boşalmaya başladı. Derya olduğunu tahmin ettiğim kişi ışığı yakmak için ayaklanınca gözyaşlarımı sildim hemen. Işık yandı ve Derya "Ne oldu?" diye sordu kapının oradan. Gözlerini kendine gelebilmek için ovuyordu.

"Dilan! Sen hep horlar mısın?"

Gözler Dilan'a kaydı. Kafasını dik tutamıyor, öne arkaya sallanıyordu.

"Ben mi?" diye sordu uykulu sesiyle.

"Evet sen! Saat kaç haberin var mı? Ben hala ayaktayım. Neden? Sen horluyorsun diye!" Öfkeyle çıkan sesim onu ürkütmüş olacak ki gözleri doldu hafiften. Ya da onu rezil ettiğim için kızgınlık ve utançtan dolmuştu gözleri.

"Ben... farkında değildim. Üzgünüm," dedi ve gözünden bir damla yaş aktı. Kimsenin fark etmesini istemediği için sanırım hemen sildi gözyaşını. Yatağımdan kalkıp onun yanına -eskiden Derin'in olan yatağa- gittim. Yatağa oturduktan sonra sıkıca sarıldım ona.

"Özür dilerim. Pek... güzel günler geçirdiğimiz söylenemez. Sinirlerim bozuk ve uzun zamandır uykusuzum," dedim pişmanlıkla. Çıkışımın yanlış olduğunu biliyordum ama çok sinirlenmiştim. Uykuyu seven birisiydim ben. Uykumu birisinin bölmesine katlanamıyordum. O da bana sarıldı, daha sonra da Derya ve Deniz geldi. Onlar da katıldı bize. Tam o sırada kapı çarpılarak açıldı. Korkuyla sıçradık hepimiz. Hatta birisi çığlık attı. Bilmiyorum, belki o çığlığın sahibi ben bile olabilirdim. Kapıda beliren kişi yok artık dedirtti. Cavidan Hanım! Psikopat kadın gecenin üçünde bizim odamıza gelmişti.

"Cavidan Hanım?" dedik aynı anda Derya Deniz ve ben. Dilan yeniydi diye pek olayın farkında değildi. Yani galiba, bilmiyorum.

"Saatin kaç olduğunun farkında mısınız?!" diye bağırdı bize. Kaşlarını çatmış, üzerimize atlamaya hazır bir şekilde bekliyordu.

"Biz farkındayız da, siz?" dedi Deniz. Hepimiz bu ani çıkışıyla Deniz'e baktık.

"Terbiyesizler," dedi Cavidan Hanım küçümser bir bakışla. "Siz bu saatte neden ayaktasınız? Elektrik sonra ne kadar geliyor siz biliyor musunuz?!" diye bağırdı tekrardan. Gecenin sessizliğinde onun sesi yurdu inletiyordu. Uyanmayanlara hayret ediyordum.

"Özür dileriz, şey biz daha yeni uyandık. Zaten yatacaktık şimdi," dedi Derya.

"Evet, evet. Biz de yatıyorduk şimdi," dedi Dilan da. Sonra Cavidan Hanım yüzüne bir tebessüm yerleştirerek Dilan'ın yanına gitti.

"Burayı nasıl buldun? Güzel mi?" diye şefkatle sordu sonra da Dilan'ın çenesini tutarken.

"Çok beğendim. Herkes çok sevecen," dedi Dilan da. Sonra Cavidan Hanım da saçını okşamaya başladı Dilan'ın. Biz üçümüz ağzımız beş karış açık onları izlerken Cavidan Hanım "Hadi iyi geceler sana kuzum," dedi.  'Kuzum' mu? Yok artık! Bu kadın ne yapmaya çalışıyordu? Cavidan Hanım olamazdı bu. O herkese acımasızca davranırdı. Herkese! Sadece bir kişiye bile böyle davranması sadece rüyada falan olurdu. Rüya bile imkansızdı da neyse. Belki çok azıcık böyle bir şeyin rüyada gerçekleşmesi mümkün olabilirdi ama... yine de uzak bir ihtimaldi.

Cavidan Hanım ayaklandı. "Hadi yatın artık. Elektrik çok gelecek sonra!" diye yüksek sesle konuşarak sinirleri bozup eski haline dönmeyi başardı. Kapıya doğru ilerledi. İçeri son kez bakıp ışığı kapatarak çıktı odadan.

"Duru? Duru hadi kalk. Çok geç oldu. Cavidan Hanım kızacak şimdi," dedi bir ses. Tanıdık geliyordu ama çıkaramadım. Görüntü bulanıklaştı ve gerçek dünyaya gözlerimi açtım. Güneş çoktan doğmuş başımda Deniz dikiliyordu.

"Ne oldu?" dedim gözlerimi ovuştururken.

"Cavidan Hanım diye sayıklıyordun. Ayrıca geç oldu hadi. Lanet karı gelmeden kalk sen de."

Yüzüme birden bir gülümseme yerleştirdim.

"Duru iyi misin? Niye gülüyorsun?" diye sordu bu sefer Derya.

"Boşverin siz," diye geçiştirdim onları.

Demek ki rüyaymış. Gerçekleşme ihtimali az da olsa gerçekleşti. İlk kez o kadın birisine şefkatle  yaklaştı. Vay be!

Bir Kış GünüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin