BKG 27

30 8 2
                                    

Bugün eski hayatımıza döndüğümüz gündü. Eksiklerimiz ve fazlalıklarımızla yeni ama aslında eski hayatımıza dönüyorduk: Derinsiz, Dilanlı rutin hayatımız...

Sabahın köründe kalkmış okula gitmek için hazırlanıyorduk. Cavidan Hanım okulun müdürü ile konuşup Dilan'ı bizim sınıfımıza aldırmıştı. Kız iyi birisine benzese de Derin'in yerine geçiyor olması sinirimi bozuyordu. Derin ve Dilan birbirinden farklı iki kişiydi. Derin'in yeri kalbimiz, Dilan'ın yeri ise yanımızdı. Onlar aynı kişi olamazlardı. İsteyip istememeleri bir şeyi değiştirmezdi.

"Biraz hızlı olamaz mısınız?"

"Sabret Duru, neredeyse hazırız," dedi Deniz.

"Hayır yani, anlamıyorum. Partiye değil okula gidiyoruz. Ne bu süs?" diye asabi asabi sordum.

"Makyaj mı yaptık sanki?" diye Dilan tersledi beni. Tek kaşımı kaldırıp ona baktım ters ters. Şimdiden sinirimi bozmaya başlamıştı.

"Niye sadece makyaj yapan mı süslü oluyor? Sadece biraz daha hızlı olmazsanız geç kalacağız diyorum. Ya da... geç kalırsınız. Sizi akşama kadar bekleyemem," deyip çıktım odadan. Derin bir nefes alıp basamaklardan inmeye başladım. Hızlıca bahçeye çıkarak yurdun karşısındaki durağa geçip dolmuş beklemeye başladım. Yaklaşık iki üç dakika sonra bizim okulun yakınından geçen dolmuşa bindim. Paramı ödeyip oturdum cam kenarına. Çantamdan eski kulaklığımı çıkarıp yabancı şarkılarımdan en sevdiğimi açtım. Kafamı cama yaslayarak dışarıyı izlemeye başladım. Sabah pek fazla insan durakta beklemediği için habire durup ilerlemiyorduk. Düz yola devam ederken inmem gereken durağa gelince butona bastım. Neden bastığımı bile bilmiyordum; dolmuşta sadece ben vardım. Kafamı iki yana kendime gelebilmek için salladım. Okula doğru ilerlemeye başladım. Saate baktığımda dersin başlamasına daha on beş dakika olduğunu fark edince yavaş yavaş yürümeye başladım.

Okula yaklaştığım sırada üçüncü müziğe geçmiştim ki o sırada tek omzumda taşıdığım çantama biri asıldı. Çantamın kolu sırtımdan çıkıp bileğime doğru hızla çekilirken onu tutmayı başardım.

"Bırak şu çantayı!" diye bağırırken bir tekme savurdum karşımdaki kapkaççıya. Ama tekmem pek işe yaramayarak benim dengemi bozmuştu. Dengemi korumaya çalışırken tanıdık bir sima yardımıma koştu.

"Bıraksana lan!" diyerek yumruk attı Çınar. Kapkaççının dengesi bozulduğu sırada çantamı çektim ve çantamın kolu kapkaççıdan kurtuldu. Ama sanırım fazla hızlı çektiğim için birden boşluğuma gelip yere yapıştım. "Ahh!" diye bir inleme çıktı ağzımdan. Çınar adamı ikinci bir yumrukla yere serdiği sırada bana baktı. Kapkaççıda bu fırsattan yararlanarak hemen toparlandı ve kaçtı.

"İyi misin?" diye sordu Çınar elini uzatırken. Elini tutup beni çekmesine izin verdim. Korkudan ağladığımı o an fark ettim. Gözyaşım yanağımdan aşağı usulca akarken Çınar başparmağı ile sildi yaşı. Daha fazla dayanamayıp sarıldım ona. Beline, ağaca sarılmış koala gibi sıkıca kollarımı sardığım zaman o da boynuma sarıldı. Ondan kısa olduğum için bana sarılırken eğiliyordu.

"Teşekkür... ederim. Gerçekten..." diye göğsünde hıçkırarak ağlarken onun verdiği tepki "Bu kulaklıkları takıp son ses müzik açarsan olacağı bu," oldu. Sonra telefonumdan kulaklığı çıkardı ve benden ayrıldı. İlerimizdeki çöp kutusuna doğru ilerlerken peşinden koştum. Kolunu yakalayıp "Çöpe mi atacaksın?!" diye dehşetle sordum.

"Senin için, evet," dedi.

"Hayır,hayır! Olmaz. Atamazsın!"

"Nedenmiş o?" diye sordu bana dönerek.

"Çünkü bu ara ona hiç olmadığı kadar ihtiyacım var," dedim. Kaşlarımı çatmıştım ama işin garibi ona kızgın değildim. Sanki bu durumdan rahatsız olduğum için çatılmıştı kaşlarım. Çınar da bu durumu fark etmiş olacak ki "Tamam, lütfen çatma kaşlarını," dedi. Gözlerinin içine baktım. Tam o anda daha önceden sormam gereken soru aklıma geldi.

"Sen nasıl gördün beni burada?"

"Söylemek zorunda mıyım?" diye masumca sordu. Kafamı onaylar şekilde salladım. Ofladı ve açıklamaya başladı.

"Seni çok özledim tamam mı?!" dedi. Daha çok isyan edercesine söylemişti. Söylemek zorunda kaldığı için rahatsızlık duyuyor gibiydi.

"Bak, iyi ki takip etmişim. Yoksa bu herif sana neler yapardı kim bilir."

"Bir dakika, sen beni mi takip ettin?" dememle gözleri fal taşı gibi açıldı. Sanırım ağzından çıkmaması gereken bir şey kaçmıştı. Ve o kritik anda telefonum çaldı.

Bir Kış GünüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin