Düş Sokağı

132 9 5
                                    

  Her insan hayatı boyunca mutlaka bir hikayenin içinde sıkışıp kalmıştır. Kimileri kahramanını bulamadan ölür, kimileri kahraman olduğunu anlamadan, kimisi de konuyu anlamadan. Duyarsız bir topluma karşı aşk'a dair son kalıntıları yaşatıyor bu iki insan ve birde sevdiceğim. Ah ne güzelde yansıtıyor gözlerinde aşk'ın suretini.

Masada silip süpürülmüş menemenin arkasında bıraktıĝı boş tavanın etrafında keyif çaylarımızı yudumlarken sessizliĝi bozan Orhan dayı oldu bu sefer;

- Gönül dostlarının bir olduĝu bu mahur sofrada gönlünüzün vereceĝi cevaba itaf edecek bir sual edeyim mi size ?

Yine yüreğimize deĝecekti dayı belli idi . Yoksa böylesine güzel bir tasvir ile sormak istermiydi gönlümüze sual ini. Yunus kaptan ve ben merakla beklediĝimizi belirttik . Dayı çok bekletmedi döktü kelamını;

-Söyleyin bakalım, bir ev ne zaman yuva olur?
Tuğlaları döşeyip, boyayı çekince mi?
Yoksa çayı demleyip perdeleri çekince mi?

Hiç yaşanmamış hayalleri gözlerine düşmüş olsa gerek , Orhan dayının .
Çünkü bize hayallerimizi soruyordu . Tereddüt etmedim cevap verirken çünkü insanın aklından ,olmasını istediği şeyler hiç gitmez miş.

- Ben tuğlayı döşeyip boyayı çektikten sonra ,çayı demleyip perdeyi çeken o olduğu zaman yuva olurdu elbet . Deyiverdim.

Dayı hafif bir tebessümün ardından Yunus kaptana çevirdi gözünü.

- Sence Yunus ?
- Benim evüm ha bu denüzler ne boya isterum ne badana ben rakiyi dolaptan çikardüğumda balıkları masaya o koydiğunda.

Güldürmüştü kaptan lakin hayali manidardı . Az buçukta benim kafadandı ,sevdiğinin gözlerinde sarhoş olmak varken çay içip demlenmek olurmuydu hiç. Orhan dayının kaptana bakışlar "hiç değişmeyeceksin be Yunus " der gibi idi.
- Peki? dedim. Dayı, ya sen? manidar bir hayalin ortağı olmasaydı yüreğin bu sorunun cevabını ararmıydın ?

Çayını yudumlayan dayı derin bir iç çekişin ardından duraksayan cümlelerini bıraktı akıntıya;

- Benim hayallerimdeki ev onun adımını attığı her yerdir. Bu sokaklarda tanıdım onu .Bu sokaklarda yokluğunu çektim. İki oda bir salon evde ne perde çektirmek isterdim ona nede çay demletip yormak. O gittiğinden beri iki sokak bir kıyıda paltomu çekip şarabımı içerim. Bazen tek bir neden insanı yaşamaya mahkum ediyor. Ya dönerse diye diye kalbim , zihnimi ölümden alı koyuyor .

Dayı haklıydı. Bu zamana kadar zihnimizi alı koyan ne varsa hep yaşama sebebimiz olmuştu. Gidenler, kalanlar , kalıpta yakanlar, var olup ta hiç olmayanlar. Yüreği sevda ateşine düşen kim varsa ölümü ruhlarından bir haber yaşıyordu.Aslında merak etmemem gereken bir cevabın sorusunu sormuştum dayıya . Kim bilir belki de ruhum bunu duymak istiyordu;

- Neden dönmüyor dayı . Aşkı bir sevda kadar yakınına gelen insanlar neden geriye dönmüyor ?

- Küçüklüğümden beri mutluluğu israf etmekten korkar, bir kısmını ilerisi için saklamak isterdim. Nazlı' mdan yana sakladığım mutluluğumu, yokluğu kuşattığından beri yüreğimi bir gün döner diye belki kemanımla birlikte gözlerimin önüne getiririm. Neden dönmüyor yeğen biliyormusun ? Çünkü hayallerimi her kim yaşıyorsa sanırım hakkını veriyor. Fakat ben onu aklımdan çıkaramadığımdan beri nedensiz severim hep.

Neye içimiz yanık böyle ? Giden gitmiş mutlu ve belki de ben bir anlık avuntuydum onun gözlerinde. Dayı ve kaptana şöyle bir baktığımda canımız çıksada bedenlerimizin hâlâ yaşayabildiğini görebiliyorum . Onlar yoksa bize nefes aldıran neydi ? Umutlarımız mı , hayallerimiz mi ney ?. Kadim dostuma kafamı çevirip baktığımda onun hep aynı yere baktığına şahit oluyorum . Hayallerine. Onu öyle her gördüğümde yaşadığım onca hata ya rağmen içimi kuşatan umutlarımın dışına hiç çıkamıyorum . Hal böyle olunca bir nebze de olsa belki hatanın bile daha iyisini yaparım diyen ruhumun direnişine karşı çıkamıyorum.

Karaköy'de İki Yalnız ( Kitap Oldu )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin