Shizuo-Bu gece seni görmek, benim için hayatımdaki en güzel gün oldu. Senin varlığın bu günü özel kıldı. Ellerini avuçlarımın arasına aldığımda her şeyi unutturmuştun bana. Seni çekerken kendime, beni takip eden adımlarını dinlemiştim.
I.O-Sarhoş musun ? Yoksa sen böyle şeyler söylemezsin.
Shizuo-Içkiyi biraz kaçırdım kabul ama bu benim sarhoş olduğumu göstermez. Benim sarhoşluğumun nedeni tamamen senin varlığını içeriyor. Bedenim, aklım ve fikrim hala kullanabiliyordum ama kalbimden dökülen sözcükleri durduramıyorum. Seni merak etmeden nasıl durabilirim ? Adını, yüzünü, gözlerini benden saklıyorsun. Seni tanımaya çalıştıkça benden uzaklaşıyorsun.
I.O-Sarhoşluğundan dolayı burda konuyu kapatıp endişelenecek birisi değilim çünkü sarhoş olduğuna inanmam mümkün değil.
Senin kalbin de fikirlerin de olduğu yerinde ama aklın karışık bana gerçekleri söylerken sarhoş taklidi mi yapacaksın ?Shizuo-Gerçekleri söylemek derken ?
I.O-Bana olan aşkını itiraf ederken sarhoş numarasını mı kullanacaksın ?
Shizuo-Fark ettin demek : )
Ev adresini verirsen ya da aramamı açarsan sesini duyup aşk itirafına başlayabilirim.
I.O-Bana yalan söylüyorsun maskemin arkasındaki kişiyi gördüğünde beni sevmekten vazgeçmeyeceksen eğer, sana evimin adresini atabilirim.
Shizuo-Asla senden vazgeçmeyeceğim. Hatta dünyanın en çirkin adamı olsan bile bu sevgim değişmez. Çünkü sana olan sevgim hiçbir fiziksel özelliği kapsamıyor.
I.O-Ev adresimi vermem biraz tehlikeli olur, sana güvenmiyorum sağın solun belli olmaz,
bu gece saat 2 de şu meşhur Simon'un sushi binasının üstündeki terasta buluşalım mı ? (00.19)Shizuo-Geç değil mi ?🤔
Neyse bana bütün saatlerin emir olur. Hemen geliyorum. (00.20)I.O-Daha vakit var endişe etme bu kadar.
Shizuo-Ben erkenden bizim için planlar yapmaya başladım.
I.O-Maskeli geleceğim, eğer çıkamaya çalışırsan hiç acımadan seni üçüncü katın terasından aşağıya iterim.
Shizuo-Tehdit mi ediyorsun sen beni ?
I.O-Evet. (00.30)
Shizuo-Tamam. Kendimi tutmaya çalışırım ama işe yaramayabilir çünkü merakım ve senin gizemli kişiliğin birleşince bana neler oluyor bilmiyorum. Tanımadığım birisine sıcak davranabilen biri değilim. Hatta yakın olduğum insanlara karşı da oluşturduğum kalkanlarım bulunuyor ama hayatımı değiştiren, hayatıma ren katan sen ve sözlerin benim dünyaya bakan gözlerim oldunuz. Sinirlendiğim vakitler de şarkılarının sözlerine kulak veriyorum. İnce tiz sesindeki acıya kulak veriyorum. Sonra kendi kendime diyorum ki bu adam bu şekilde şarkı söyleyebiliyorsa bunu sağlayan birisi vardır. Iyi ya da kötü yönden. Senin acı dolu sesinde yardım çayırlarını duyuyorum ben. Dinlediğimde, kalbimdeki boşluk kesilmiş gibi kanamaya başlıyor. Bu yüzden senin acılarını dindirmek için senden bir şans istiyorum. Bana her şeyi anlatmanı, kalbini bana açmanı istiyorum. Bana izin verir misin ?
(01.32)《》
Boğazındaki yumrunun acısı bedenini kaskatı etmişti genç adamın. Üstündeki siyah kazağının boğazını avuçlarında sıkarak nefes almayı denedi. Olmuyordu kalbi sökülmüş de yeniden yerleştirilmiş gibiydi. Herşey talan olmuş hayatı allak bullak olmuştu. Önündeki çukuru ya da uçurumunu görmemiş gibiydi. Gerçekler yüzüne vurulduğunda kaçmayı çözüm görmüş aklı, suçluyu bir başka insana yüklemeyi istiyordu. Kendini masum göstermek vicdanını rahatlatmak istiyordu. Şu durumda koca villasında tek başına yaşarken hala kendine dürüst olmaktan kaçıyordu. İlham olan sözleri, şarkılarındaki sesi hatta sesindeki tını bile tarifsiz aşkının onda yarattığı senfoniydi. Belki de Tanrı'dan ona bir armağandı sesi. Herkesten sakınıp koruduğu sesi...Kendine sakinleştirici çaylarından birini demlemek için ayağa kalktı. Uzun koridora girdi, kısa ve sessiz adımlarının narin görünüşü aynada onu takip ediyordu. Mutfaktaki buz dolabını açmış ve içinde aşçılarının yaptığı binbir çeşit yemekle karşılaşmıştı.
"Şaşırmadım" diye gülümseyerek çayını demlemeye döndü. Aklı hala Shizuo'ya vereceği cevabı düşünüyordu. Nereye kaçmaya çalışırsa çalışın düşünceleri genç adamı bırakmıyordu. Ciddi bir hastalık nasıl ki bir insanı yakalayıp bırakamıyorsa, Izaya'nın da bu durumdan pek bir farkı yoktu.
《》Shizuo-Cevap vermeyecek misin bana ? Bu uzun yazıyı yazmak seni etkilemek için bir saat harcadım be insaf. (01.40)
I.O- Ben mi sana yaz dedim diyesim var.
Shizuo- Cevap vermene sevindim biran beni terk ettin sandım.
I.O-Seni nasıl terk etmiş olabilirim acaba aramızda bir şey mi var sanki ? Hem buluşalım diye anlaşmadık mı ?
Shizuo-Im haklısın.
I.O-Hani bana bu yazılarının ve sesinin arkasında büyük bir üzüntü mü saklıyorsun demiştin ya ?
Shizuo-Öyle birşey mi dedim 🤔
I.O-Salak mısın ?
Shizuo-Kafamı toplayamıyorum hem mekandaki romantik çocuklar da gitti
I.O- Anlamıyorum
Shizuo-Yazmama yardım ediyorlardı. Yoksa sana o güzel mesajları nasıl atabilirim 😄
I.O-Ciddi ciddi mankafa oldgunu düşünüyorum ben nasıl sana ?
Shizuo-Bana ne ?
I.O-Gelince konuşalım neden üçte buluşmayı teklif ettim anlamasam da, mankafalığın bana bulaştı sanırım, sen kendini topla buluşalım biran önce ve aramızdaki bu saçma ilişkiyi bitirelim artık.
Shizuo-Gel bakalım.
《》
Shizuo, Simon'un binasının üçüncü katındaki terasta otururken gökyüzündeki yıldızları izlemeye başlamıştı. "Hala çok var onun gelmesine" diye içinden geçirirken yanındaki bir demet kırmızı güle ve aşık olduğu adam üşüyebilir diye aldığı battaniyelere bakmıştı.
"Çok güzel olacak, beni reddedemez. Kesinlikle çıkma teklifimi kabul edecek." diye düşünüp kendi kendine gülümseyen sarışın adam umut doluydu. Kalbi ise ne istediğini biliyordu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sanatçı (Texting&Shizaya)
FanfictionHomofobikler uzak dursun. Shizaya çiftini içerir. Yarı Texting yarı hikaye.