Anlamlı hale getirmek için çok fazla uğraştım, psikoloğun kısımlarını yani. Adamın düşünce dünyası feci bir şey, kafa yapıyor resmen 😒 Umarım çok anlaşılmaz olmamıştır sizin için, dediğim gibi mantıklı hale getirmek için çok uğraş verdim ._.
Bir de bu bölümü okuyan türk fan sayısı çok az muhtemelen, diğer çeviri burada yarım kalmıştı. İşin garibi en önemli olaylar da bu bölüm sonrası başlıyor.
Bölümün şerefine demek isterdim ama sinir bozucu bir bölüm o yüzden artık neyine oluyorsa, uzunca bir süredir beklediği için ithaf falan yapayım; xiushachen
***
Kontrol odasından çıkarken, temiz havaya ihtiyacım olduğunu hissettim. Şu duygusal çocuk, sırtını bana dönüp duvara bakarak, yanaklarına doğru akan gözyaşlarını saklamak için kendisine geçici bir güvenceli alan sağlamıştı.
Biri üzgünse, gözyaşlarının akmasına izin verilmelidir. Bu, muhtemelen onun Koreli şirketinde öğrenmediği bir şeydi. (SMTOWN)
Bana bir papaz gibi davranmıştı, bana güvenerek onun ruhunu kurtarmamı istiyordu. Bunu yapamazdım aslında, onun ruhunu satabilirdim bunun yerine. Bu dünyada ona ihanet edebilecek tek kişi, en nihayetinde yine kendisiydi.
O gece, kaçınılmaz bir şekilde yorgun olduğundan söyleyecek başka bir şeyi kalmamıştı. Terasa doğru bir pufa oturup dinlenmek üzere yürüdüm ve dinlenip geri döndükten sonra tüm polis bürosunun bir kaos içine girdiğini gördüm. Koreli, resmi giyimli bir kadın telaşlı bir yüz ifadesiyle David'le konuşuyordu, cep telefonunu elinde sallıyordu. David, kadına sürekli sakin olmasını söylerken bir yandan da Mike'a çevirmen bulması talimatını veriyor, kadının ifadesini almak için kağıt ve kalem aranıyordu.
Bu kesinlikle benim sorunum değildi, Kris hâlâ gözlem odasında uyukluyordu ve dışarıdaki panik ortamından bihaberdi. Onun için bu hikaye geçtiğimiz gün zaten sona ermişti, olayın nedeni ve sonuçlarından habersiz bir şekilde şu an sadece anı yaşıyordu, hatta belki de onun içinde bulunduğu kısım bir anlam ifade etmiyordu artık. İnsanlar artık, onunla ilgili köşe gazete haberini incelerken, Tanrının gözünde ancak bir toz zerresi kadar önemi olan acısı, mutluluğu, neşesi ve depresyonunu umursamıyordu.
O gece arabamı hafif esintinin bulunduğu yerlere doğru sürdüm, bu geçmişten bana tanıdık gelen bir geziydi ama sonra kazara yolumu kaybettim. Belki de herkes sadece bir kere bile olsa kayıp rotaları arasında bir gezinti yapmıştı, özellikle de hayatın koordinatları bir kez kaybolduktan sonra. Sosyal ilişki perspektifinden bakılırsa, ben sadece polis tarafından işe alınmış bir psikologtum ama o, muhtemel gerçek suçlu pozisyonundaydı. (Kris) Onunla yüz yüze görüşmüştük ve ben konuşma sonrasında dışarı çıkıp özgürlüğün havasına tekrar girebilirdim ama o, kaçınılmaz bir şekilde gençliğini yiyip bitirecek şekilde hapse girebilirdi. Ama bir şekilde aynı zamanda, o benim öğretmenimdi.
Dünden bugüne kadar geçen sürede, o ve ölmüş olan arkadaşları bana hayatta kalma onurunu kazandırdılar. Yaşlı bir adam olarak lütfen bunu kıskanmamı mazur görün ama o duruma düşmelerine rağmen, bu saygın bir grup çocuk, savaşmayı tercih etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
48 Hours | EXO [Çeviri]
HorrorOrijinal Yazar: 辛辛息息 İngilizceye Çeviren: heecups, flyingbacons & wasabilxx Credit: lukais (livejournal) Bölüm Sayısı: Prolog + 21 Bölüm + Epilog + Final İncelemesi (Yazar Tarafından Yazılan) + Analiz + Teoriler ve Ağlama Duvarı (Total: 26) Tür: Kor...