48 Hours: '21. Bölüm' Final

377 78 75
                                    

"Uyuyakaldı."

Gözlem odasından çıkarken Mike'a bunu söylemiştim. "Ona biraz daha zaman ver... Yorgun olmalı..." dedim.

Mike daha önce olduğu gibi canlı görünmüyordu, David'in verdiği belgeleri elinde tutarak, korkunç hale gelmiş gözlerini Kris'e bakmak için kaldırmıştı. Bu gözlerde ne saklıydı, asla anlayamadım.

"Görevim sona erdi." dedim David'in omuzlarını sıvazlayarak ve gülümseyerek.

Gülümsedi ve bir şey söylemek ister gibi bana baktı ama sonra vazgeçti. Biraz tereddüt ederek dava dosyasını aldı ve, "Senin işin bitti ancak... Sana bir şey göstereceğim, bence bunu bilmen gerekiyor." dedi. Bana bir belge uzattı. "Kendin bak ve gör."

Bir saat sonra, çoktan boşalmış federal bürosunun koridorlarında gezinirken, ayak seslerim son derece yalnız geliyordu kulağa.

Sonraki olanlarla ilgili olarak... Bunu dile getiremeyeceğimi düşünüyorum. Kötü bir biçimde yaralanmış et ve cilt tabakasını açığa çıkarmak için üst tabakayı katman katman kaldırdığınızda, herkesin kendisi için birkaç şeyden vazgeçmek zorunda kaldığını görüyordunuz, değil mi?

Muhtemelen, Yixing öldükten bir saat sonra ve geri sayım süresinin bitmesine bir saat kala, pencereye bir sandalye fırlatmış ve bir tane de koltuk kırmıştı ama buna rağmen bir şey olmamıştı. (Yani normalde bunu yaptığında boynundaki yüzükten bıçağın çıkıp onu cezalandırması gerekiyor ya.)

Daha sonra kapının kilit şifresini kurcalamış, 3 kere art arda şifreyi yanlış girdiği halde, yine bir şey olmamıştı.

Daha sonra, bir kez Chanyeol tarafından da kullanılmış olan tencereyi alıp, daha önce Chanyeol'ün kırmaya çalıştığı baca penceresine vurmuştu. Cam paramparça olmuş ama yine hiçbir şey olmamıştı.

Çılgınlığının ortasında, delice salonu harabe hale getirmiş, kanepeyi ve çay sehpasını, devrilip arkasındaki duvarları çökertene kadar tekmelemişti. Dance Revolution makinelerinin önüne doğru tökezleyip yere çökerken, Luhan'ın Sehun'la yarıştığı ve kazandığı sırada kullandığı Dance Revolution makinesinin üzerinde, 'SÜRPRİZ' kelimesini görmüştü.

Titreyen elleriyle, elini makinenin üzerindeki düğmeye bastırmıştı ve oyunun kurallarının yazılı olduğu metin yavaşça duvardan silinmişti. Tıpkı bir kâbus gibi, kırmızı ile yazılmış birkaç kelime yavaş yavaş ortaya çıkmıştı ve bu kelimeler, Korece, 'Mutlu 2. Yıl Dönümleri!' demekti.

Henüz öngörülemez bir şeyin belli belirsiz farkındaydı. Herkesin hayatta olması gerekiyordu, bu onun kâbusuydu.

Birkaç gün sonra, davayla ilgili birkaç belgeyi temizlemek için federal büroya gittim, ayrılmadan önce de, özel hastayı ziyaret ettim.

Büyük boy bir esir kıyafeti giymişti, anormal derecede sıska görünüyordu. Saçları kısa kesilmek zorunda kalmıştı, ifadesi her zamanki gibi hüzünlüydü, güzel parmakları rastgele bir şekilde bel hizasında duruyordu, yüzü alışılmadık bir biçimde solmuştu.

48 Hours | EXO [Çeviri]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin