48 Hours: '19. Bölüm'

246 80 40
                                    

Yerimizde oturduğumuz yerden, Yixing ve ben Luhan'ın bize attığı bakışlara karşılık verdik. Bize dönüp aydınlık ve sıcak bir gülümseme ile, "İyi şanslar" dedi eskiden olduğu gibi. Nazikçe el salladı.

Tüm rakiplerini alt eden ama en sonunda kaybetmeyi tercih eden insanlar vardı. Ölümden daha ağır olan şey, acı içinde hayatına devam etmekti, o her daim benden daha akıllı ve kararlı olmuş, her zaman doğru tercihleri yapmıştı.

Ne kadar zaman geçtiğini unutmuştum, Yixing kanepeye yaslanmış uyukluyordu. Luhan ikinci kattaki yatak odasından çıkmak için kapıyı açtı, merdivenin basamaklarından birinde durdu.

"Şu yerdeki beyaz plastik halatı alabilir miyim?" dedi gülümseyerek.

Gözlerimi zemine dikmiş otururken, geri sayım panosunun 4 saatin kaldığını işaret ettiğini biliyordum. Gaz lambasından damla damla dökülen yağı düşünürken, bir anda, hayat boyu çarmıha gerilmeme neden olacak o son aptalca kararımı verdim.

Nazikçe kafamı olumsuz anlamda salladım.

Sanki rahatlamış gibi el salladı ve gülümsedi. "O halde unut gitsin... Bu arada senden bir iyilik isteyeceğim."

"Söyle." dedim bakışlarımı yerde tutarak.

"Bu benim ev adresim ve telefon numaram." dedi elinde bir parça kağıt tutarken. "Ailemle en son konuşmanın üzerinden neredeyse 2 yıl geçti." dedi sebebini açıklayarak. "İade etmem gereken bazı şeyler var, çok fazla değil... Onlara ulaştırmama yardım et... Ayrıca," Kafasını Yixing'in olduğu yöne doğru çevirdi. "Bu aptala veda etmem için yardım et."

"Onu uyandırayım mı?" diye baktım ona.

Beni durdurmak için elleriyle çarpı işareti yaptı. "Unut gitsin onu."

"Sürekli senin için bir iyilik yapmamı falan istiyorsun." dedim ona bakarak. "Niye kendin yapmıyorsun ki?"

Bir dakika için kafasını eğdi ve sonunda sersem gözlerle gülümseyip, "Ben kelimeleri kullanmak konusunda çok aptalım." dedi.

Bu bana bıraktığı ve muhtemelen dünyaya bıraktığı son cümleydi. Sonra hafifçe eğildi ve pembe kol saatini çıkardı.

Bana bir gülümseme bıraktı, arkasına döndü ve görüş alanımdan kaybolarak yatak odasına geri döndü.

Yarım saat sonra kapı dışındaki titreşim tarzı sesler yüzünden uyandım, Yixing hâlâ uyuyordu, tek başıma dışarıya bakmak için mutfak penceresine yaklaştım. Görüş açım sınırlıydı,  yağmurla birlikte akan kan haricinde hiçbir şey göremedim. İkinci kata doğru yürürken, sadece baca aralığına doğru giden o kapıyı ve yatak odasındaki yatağın parçalanmış kirli çarşafını gördüm, ikinci katta hiçkimse yoktu.

İkinci kattaki yatak odasında yalnız bir şekilde oturup, elimi halının üzerinde, umursamıyormuş gibi davranmaya çalışarak gezdirdim. Ayağa kalktım, merdivenin yanına yürüdüm ve eğilip pembe saati aldım, bu, tam da Sehun'un  ölüm saatinde durmuş olan bir saatti.

Oyun finale yaklaşıyordu, bak Yixing, biz kazandık.

***

Okumak zor geliyorsa bir de çevirmeyi deneyin ve sigara kendi kendini yaksın shshsjsj

En çok ağlatacak üç bölüm de birkaç saate veya akşama geliyor. Onun ardından da analiz bölümleri falan var, kaldıramam derseniz yarın atarım ya da hemen güncellerim.

48 Hours | EXO [Çeviri]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin