1.Ben Kim Miyim?

556 45 116
                                    

 ''Sevda Şura'' ismi ne kadar basit geliyor değil mi kulağa. Ne olabilir ki liseye giden normal bir hayatı olan normal bir kız işte. Ama öyle değil işte. Belki de öyle. Bilmiyorum...Annemi bir trafik kazasında kaybettim.Kaybettim evet en çok ben yaşadım acımı ve ben bütün hayatımı kaybettim o kazada.

Sevdiğiniz insanların değerleri, yanınızda oldukları zamanlarda değil, yanınızda olmadıkları zamanlarda da size iyi geldikleri anda anlaşılır. Bunca zaman geçti hala onsuzluğa alışamadım.

Güneş puslu doğuyor, esen deli poyraz daha deli esiyor onun yokluğunda.Ben korkuyorum bu deliliklerden, sığınacak bir kucak arıyorum.

Bencilliğin dibe vurduğu anlar onu en çok yanımda istediğim anlar. Bir gün kimseye ihtiyacım yok diye yırtınıyorum, diğer gün "annem nerede"? diyorum hıçkırarak ağlamalarımın arasından.

Bazı filmler, diziler çektiler, komedisi dramı. Konusu da şuydu; bir insanın sevdiği birinin ölümüyle başlıyordu ve sonra ölen kişi geri dönüyor ve filmin sonuna ya da diğer bölümlerde o kişiyle yaşıyordu, sanki hiç ölmemiş gibi. İtiraf etmeliyim ki bazen derin nefesler çekip 'ah keşke' dediğim oldu. Bencillik dolu nefesler işte.

Hayatımın fotoğrafını çekiyorum her gün. Şöyle bir bakıyorum. En iyi teknikler kullanılmış, malzemede masraftan kaçınılmamış, dekorun cıvıl cıvıl olduğu bir kare elimdeki. Ama biliyor musunuz, asla netleşmiyor, hep flu bir fotoğraf bu. Çünkü bir eksik var. Hem de yeri hiçbir şeyle doldurulamayacak bir eksik...

Anne sıcaklığının yerini hangi fotoğrafçı doldurabilir ki?

Bazen de bir film haline geliyor hayatım. Ayaklarımı uzatıp, perdenin büyülü dünyasına adım atıyorum. Hem tek seyircisi, hem başrol oyuncusu olduğum bir film bu. Seyirci olarak izlerken, baş aktrisin benden başka hiçbir seyircinin okuyamayacağı tanımsız acısının izini okuyorum gözlerinde. Çünkü en neşeli sahnede bile, gülerken gözlerinin ışığı eksik.Annem eksik olunca, ışık da eksik.

Filmin süresi uzun mu olacak, kısa mı olacak onu kestirmem mümkün değil. Ama eminim, o ışık son sahnede bile geri gelmiş olmayacak o gözlere. Çünkü onlar ait olduğu yerde. Annemin özleminde...

O gün bayılmasaydım yanına gidip yardım etmezmiydim? Okuldan nefretlerimin sebebi o kaza.Lisede hemşireliği kazandığımda havalara uçmuştu.Yaşlanınca bize bakarsın diye hevesle yazdırmıştı.Ama ben o kazada yardım edemedim.Affet beni...

Yataktan kalkıp üniformamı giydim.Son sınıf olduğum için staj yapıyorum.Kahvaltı hazırladım ve abimi uyandırmaya çalıştım.Babam çoğu zaman eve gelmez zaten.Abim üzüntüsüne verir bense başka şeyler işte.Anneme o kadar kötü davranan bir adamın iki yıldır yas tutabileceğini hiç sanmıyorum.

''Abi kalk artık.''

''Sevda beş dakika daha kurban olayım lütfen.''

'' Sen bilirsin abi patronunu arayıp işi bıraktığını ben söyleyeyim istersen nasılsa kovulacaksın.'' kahvaltı masasına oturdum.Beş dakika içerisinde yanımda belirdi.Genelde kahvaltı sofralarında pek konuşmayız.Bedenen burada olsa da ruhu hala yatakla sevişiyor.

Hızlıca converslerimi giyip dışarı çıktım.Burak'ı beklemeye koyuldum.Bu arada Burak kim mi? Benim orta okuldan beri yanımda olan tek insan.Her şeyimi sadece ona anlatırım.Liseye geçmemle arkadaşlık duygumuzun daha üst düzey bir ilgi olduğunu anladığımızda her şey bambaşka bir boyuta girdi.

''Günaydın Huma kuşu.'' Bana hep böyle söyler. Duymuşsunuzdur belki Huma Kuşu'nun türküsünü ve hikayesini.Bir hocamız ortaokulda derste anlatmıştı hayran kalmıştık o küçük aklımızla.

'Birbirini seven iki genç vardır. Evlenirler.Oğlan vatani görevini yapmaya gider ama bir türlü haber alınamaz.Ev halkı artık oğlandan umutlarını kesmiştir... Kız her sabah kalktığında bahçeye çıkar yavuklusunun yoluna uzun uzun bakarak geleceği günü bekler. Bekler ama; ne gelen var nede haber... Kız her geçen gün erimiş hatta ağlaya ağlaya göz pınarları da kurumuştur. Gelinlerinin bu durumu kaynanasını ve kayınbabasını çok üzmektedir. Kayınbabası kızın her sabah yavuklusunun yolunu gözlemesine, uçan kuşlardan haber istemesine o kadar üzülür ki; dayanamaz ve bu ağıtı yakar.Huma kuşu yuvasından havalanan ve çok yükseklerde günlerce uçan bir kuştur. Oğlanı da Huma kuşuna benzetir ve huma kuşunun haberci bir kuş olmasına atıf ederek başlar söylemeye.'

Huma Kuşu

yükseklerden seslenir

Yar koynunda bir çift suna beslenir

Sen ağlama

kirpiklerin ıslanır

Ben ağlim ki belki gönül uslanır.

'' Günaydın.Gene motorla gelmişsin ama sana kaç kere söyleyeceğim hiç güvenli bulmuyorum iki tekeri.Yürüyerekde bırakabilirsin beni hastaneye maksat yanında olmak.''

'' Ama sabah sabah o güzel çeneni yorma.Atla da gidelim.''

Onu hissetmeyi çok seviyorum.Korkmadığım halde beline sarılmak.Vuran her rüzgarın kokusunu bana getirmesi.Onunla olduğum her saniye keşke hiç bitmese.Hastaneye geldiğimde inmek istemedim, indiğimde yanağına öpücük kondurup arkasından el sallayabildim sadece.

Soğuk beyaz duvarların arasında her günüm ayrı bir tempolu geçiyordu.İnsanlara yardım edebilmek muazzam bir şey aslında.Düşüncelerimden adımı duyarak ancak kopabildim.

'' Sevdaaa!''

Kim sesleniyor diye bakarken Burcu olduğunu farkettim.En yakın arkadaşım.

''Sevda bugün çıkışta size gelsem de bana bir kahvemi yapsan acaba?Hem sana fal bakarım.''

''Eminim özlediğin şey sadece kahvem değildir dimi?'' Dedim gülümseyerek.Küçüklüğümüzden beri abime aşık.Çocukluktur dedim geçer sandım,geçmedi belki de katlandı.Abimse etrafına bakıp da farkedecek biri değildir.Direk söylemeden hiç bir şeyi anlamaz.

''Sevda dalga geçmesene.Sevaba giriyorsun hem.Seven insanın sevdiğini görmesini sağlıyorsun.'' Sıcak sıcak gülümsedi.

''Tamam canım tamam.Hadi işimizi yapalım biz.Bunu sonra konuşuruz bol bol.''

Saatler geçmişti ve hastane çok durgundu.Bu durgunluk hayra alamet değil aslında.Bir kişiye dikiş atmaktan başka bir şey yapamamıştım bugün.

Boş vakit bulduğum zaman telefonumla oyalanırım.Ordan oraya,ordan oraya derken bütün sosyal medyayı talan edip, şarjın gözlerimin önünde akıp gitmesiyle telefon maceram her gün bu saatlerde son buluyor.

Havadan mıdır nedir,herkes de bir asık surat var.Her gün selam verdiğim temizlikçi ablalar bile yüzüme gülümsemedi.Kantindeki amca,nasıl çay içtiğimi bildiği halde 'nasıl olsun?' diye sordu.

Böyle düşünürken kolumda bir el hissettim.Çok canımı acıtıyordu.Boynumu dönmemem için tutuyordu.Bir anda ilaç deposuna soktu beni.Kim olduğunu dahi anlayamamıştım...


                                                                                       SON

Huma KuşuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin