22.Bu kadarı fazla!

53 3 2
                                    

Yansıyan ışığa doğru yaklaştıkça içimde büyüyen ateş beni zorluyordu.Bahçe bir sürü insanla doluydu.İlk başta kimler olduğunu tek tek seçemesemde en önde Asaf ve abimi gördüm.Otuz iki diş bana gülüyorlardı. İçimdeki ateş onları görmemle beynime sıçramıştı resmen.Kendimi o kadar sıkmamın etkisiyle onları görünce yaşlar gözlerimden inmeye başladı.

Bahçe o kadar güzel süslenmiştiki.Her yer gri ve şeffaf balonlarla kaplı ve ortama hakim olan renk beyazdı.Asaf bana doğru yaklaşıp ellerimi tuttu.Olan kalabalığı yararak bir masaya doğru götürdü beni.Masanın üstünde beyaz bir örtü serilmiş ve üstünde gül yaprakları serilmişti.Masanın tam ortasında ise gül yapraklarından adeta dağ oluşturulmuştu.Ben masayı süzerken o yüzüme atıyordu delici bakışlarını.O kadar kalabalığa rağmen kimseden ses çıkmaması bir o kadarda tuhaf geliyordu.

''Kalbime mi indireceksiniz?Ne için geldim, ne görüyorum.'' bacaklarımdaki dermansızlığı hissedip masanın yanındaki sandalyeye ilerleyip oturdum.

''Şuan sadece ben konuşmak istiyorum,lütfen.''

''Beni korkutmaya ne hakkınız var.Akla karayı seçtim gelene kadar.Tek kelime etme-''parmaklarını dudaklarıma getirip beni susturdu.

''Sadece beni dinle.Yıllardır bu anın hayaliyle yaşıyorum ben.Haberin yoktu ama ben hep ruhumla seninleydim.Beceriksizin biriyim ben. Ne sana olan hislerimi anlatacak bir bestem, ne güzelliğini betimleyecek bir tablom nede mısraları senle akan bir şiirim var. Ama umudum, senle başlayan bir hikayem ve bana katılırsan mutlu sonla bitebilecek uzun soluklu bir romanım var.Bir yuvamız olsun artık. Bize dair, bizi anlatan, bizle dolu. Evimiz derken içimizin hoplayacağı, her şeyi uzaklaştırırken bizi yakınlaştıracak duvarları, pencereleri, odaları, bizle dolu kokusuyla evimiz olsun. İçinde sen olsun, ben olsun, sevgi olsun.Rüyalarımdan gerçeğime, karanlıktan ışığa geçişime, gündüzden geceme, dünümden yarınıma ortak, sesime, nefesime, sensiz aciz bedenime destek, ruhuma, kalbime, beynime eş ol istiyorum.'' elini gül dağına daldırıp içinden bir kutu çıkardı.Ayaklarımın önünde diz çöküp kutuyu bana doğru uzattı.

''Benimle evlenir misin?'' bir kaç saniye ifadesiz bir şekilde suratına baktım.Daha sabah söylediğim sözler üzerine konuya lönk diye girmesi beni biraz ürküttü ve şaşırtı.

Bana uzattığı yüzük kutusunun kapağını indirip oturduğum sandalyeden ayağa kalktım.Kollarından tutup kalkması için yardım ettim.

Bu kadar kalabalığın içinde böyle bir şeye nasıl evet dememi bekliyor?Buna nasıl hazır olabilirim.Ama bu yolun sonuda yok, bir kere bu yola girmiş ve adımını atmıştık.

Başımı ona doğru sallayabildim.Oysa böyle miydi hayalimde olan?Kocaman sarılacaktım sevdiğim insana, heyecandan bacaklarım titreyecekti.Bizim için kurulan bu düzene ayak uydurabiliyorum sadece.

Alkış ,kıyamet.Bu kadar çok insan bizim evliliğimizi nasıl ister anlamıyorum.Daha yeni reşit olmuştuk.Okullarımızı bile bitirmemiştik.Kesinlikle istediğim bu değil.

Kurulan muazzam sofralardan bir çatal bile yiyemedim.Kafamda bu olanlara ne zaman dur diyeceğim vardı.Karanlık çöktüğünde ise gelenler bizi tebrik ederek kafeyi terk etmeye başladılar.

En son abim,babam ve Figen kaldığında ise sessizlik bozulmuştu.

''Düğünüde en kısa zamanda yaparız artık.'' babamdı bu sözlerin sahibi.Figene dönerek elini tuttu.

''Aceleye gerek yok aslında.''babamın elini sıktığını gördüğümde ise cümlesini değiştirdi.''Yani tabi yinede siz bilirsiniz.'' yalandan gülümsemekten yüz kaslarım ağrıdı artık.

Huma KuşuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin