20.Sözümü Tutamayacağım

67 5 1
                                    


O kaza da bile ölümü bu kadar yakınımda hissetmemiştim. Gözlerim nemlenmiş, kalbim zorlanıyordu. Hala çatının ucunda bekliyorduk. Aşağıdaki kalabalıkların anlayamadığım uğultuları ve polislerin ikna etme çabaları onun kararını değiştirmiyordu.

Asaf'da yukarı çıkmıştı artık. Polisler onu tutuyordu, göndermiyorlardı yanımıza.

''Sevda'yı bırak şerefsiz. Tek başına gebermeyi bile beceremiyorsun. Onu sevsen bu kadar zarar vermezdin. Yetmedimi ulan!'' gözlerindeki nemlenmeyi uzaktada olsak görebiliyordum.

''Benim olmayacaksa kimsenin olamaz Huma! '' konuşurken bir an olsun sıkı sıkı tuttuğu bedenimi bırakmamıştı.

Aşağı doğru baktığımda itfaiye gelmişti. Yere çakılmamızı önleyecek gerekli düzeneği kurmuşlardı. Polisler artık Asaf'ı tutamıyorlardı. Ellerinden kurtulduğunda ise koşarak yaklaştı bize. Aramızda iki adım kaldığında durdu.

''Bırak onu!''

''Yaklaşma daha fazla. Yıllardır ettiğin tehditler yetmedi bir de sevgilimi elimden alacaksın.'' artık duyduklarımı sorgulayacak durumda değildim. Yedi katlı yerden düşecektim birazdan.

''Sen yediğin boklara dur deseydin seni seven bir insanı kaybetmeyecektin. Sen seçtin bu hayatı şimdi o bok çukuruna Sevda'yıda çekmeye çalışıyorsun.''

Nefes alamıyordum artık. İyice zorlanmaya başladığımda sıktığı vücudumu yavaşca serbest bıraktı. Elini cebine atıp ilaç çıkardı. Hala yanında taşıması oldukça saçmaydı. Asaf yaklaşıp kollarımdan tuttu. Çıktığımız yükseklikten inmiştik artık. Sadece bana odaklanmışlardı. İndiğimizde polisler koşup Burak'ı yakaladılar. Ellerini arkaya döndürüp götürdüler. Giderken hala gözlerimin içine bakıyordu.

Asaf polisin getirdiği suyu bana içirip gömleğimin ilk iki düğmesini açtı. Elleriyle rüzgar yapmaya çalışıyordu.

''Sana demiştim gelmeyelim diye. Senin vicdanını kullanıyor. Cezasını çekecek, bunun için elimden geleni yapacağım. İyisin dimi kıpkırmızı olmuşsun. '' Nemlenmiş gözlerini kırparak endişeli bakıyordu suratıma.

''İyiyim, eve gitmek istiyorum. ''

Ölümle burun buruna gelmiştim az önce. Kafamı karıştıran onca şeyin arasına yenileri eklenmişti. Yıllardır tehdit alan Burak ve hiç farketmeyen ben. Nasıl bir kere olsun karşılaşmamıştım Asaf'la?Sürekli etrafımda olup, hakkımda her şeyi bildiğini her seferinde ima ediyordu.

Arabaya bindiğimizde yeni yeni düzelmeye başlamıştım. Yüzümün yandığını hissedebiliyordum. Nefesim ise zar zor çıkıyordu. Nefes borumda bir bıçak vardı ve nefesim ona çarparak çıkmaya çalışıyordu sanki. Ellerimi kulaklarıma götürdüğümde ise resmen yandığını hissettim.Asaf sinirle arabayı sürerken masum bir şekilde suratıma bakıyordu.

''Ne tehditinden bahsetti Burak? ''

''Şu durumda düşündüğün gerçekten bu mu? O çocuk seni öldürmeye çalıştı ve bu ilk değildi. Buraya hiç gelmemeliydik. Seni kaybetmeyeceğim Sevda. Buna asla izin vermeyeceğim. '' sağ elini vites kolundan çekip yüzüme götürdü.

Yüzümü camdan dışarıya çevirdiğimde hayal kırıklığıyla elini indirdi. ''Yanımda bulunan değer verdiğim insanlardan zarar görmek canımı çok acıtıyor.Bana yaptıkları umurumda değil,aptallığıma yanıyorum.'' yüzüne dönüp üzgün görmeye dayanamam diye yolu izlemeye devam ettim.Susmayı tercih ediyordu.

''Sözümü tutamayacağım Asaf.'' ona yanında olacağım derken bunların olabileceğini düşünmemiştim.Yediğim kazıkların devamı gelsin istemiyorum.

Bir anda yaptığı frenle koltukta sarsıldım.Yolun ortasında durduk resmen.Derin bir nefes aldı ve kafasını bana çevirdi.''Başkası canını yaktı diye bedelini bana ödetemezsin.''

''Canımı yakmayacağının garantisi var mı?''Gözlerini kocaman açmış suratıma bakıyordu.

''Yaşamadan neyi bilebilirsin ki?

''Yanılacak gücüm yok benim.''

''Eğer seni yanıltacak tek bir şey yaparsam hayatından çıkacağım,söz veriyorum sana.''

''Şuan git desem de gitmeyeceksin değil mi?''

''Hayır.''suratına gülümseme yerleştirip yenilgimi kutluyordu.

''O zaman ne beni üz ne de git anlaştık mı?'' Gülümseyip başını salladı.

''Ben gitmem yeter ki sen benden gitme.''

Eve geldiğimizde direk yatağın şefkatli kollarına bıraktım kendimi.Hiç bir şeyle ilgilenmek istemiyordum.Biraz kestirmek istesemde yarım saat boyunca sağa sola dönmekten başka bir şey yapamadım.Telefonumun bildirim sesiyle komidine elimi uzattım telefonu aldım.Mail gelmişti.Asaf sağ olsun artık hesabım hep açıktı.

Bugün, 17:25 Asaf Ünal;

Kar yağar belki, kapanır bütün yollar. Ben susarım, sen dönemezsin sanırım;
belki de gerçekten dönemezsin, kar bu, belli mi olur? En iyisi gitme!

Bütün terk edilmişliklerime bir sebep buldum. Hep onları haklı kıldım gözümde.
Ben hiç kimseyi terk etmeyi sevmedim, kimseye git demedim, sahip olduklarımı sevdim.

Gitme çünkü gidişinden daha fazla kalacaksın gönlümde.
Henüz yer etmemişken acılar kalbime, adın bir bıçakla kazınmış gibi
acıtmıyorken henüz bedenimi, sadece bir maceraya atılmaksa sebebin; gel sözümü dinle, gitme!

Kalırsan belki efsane oluruz, aşkın yanında yazılır adımız.Belki bir diziye konu oluruz; bir romana verilir adımız. Ne olur sen de gitme?

****

Okuduklarım karşısında bana verdiği değeri iliklerime kadar hissetmiştim.Aşağıda oturmuş bana yazılar yazıyordu.Kendimi suçlu hissetmeme sebep olmuştu.Haksızlık ediyordum çocuğa.Belki de çok iyi biridir.

Yatmaktan sıkılıp biraz camdan dışarıyı izlemeye karar verdim.Küçüklüğümden beri dışarıyı izleyip her geçen insanın nasıl bir hayatı olduğunu düşünür kafamda planlardım.Kimi evine ekmek götürürdü,kimi elinde çiçekler sevgilisine giderdi.Başka hayatlar ve koca bir yaşam.

Pencereyi açıp kafamı dışarı doğru çıkardım.

Küçük kız, annesiyle yürürken birden durdu. Yağmur damlacıklarıyla ıslanan gözlüğünü çıkartarak baktığı şey, babasıyla birlikte bisiklette giden bir başka kız çocuğuydu. Bisikletin arka tarafındaki minder üzerine oturan kız, düşmemek için babasına sıkı sıkı sarılmış ve soğuktan pembeleşen yanaklarını onun sırtına dayamıştı. Adamın ara sıra yana dönerek söylediği sözler, küçük kızı kıkır kıkır güldürüyordu.

Kaldırımdaki kız bisikletin arkasından bakarken, annesi durumu fark edip'' Evdekiler yetmiyormuş gibi gözün hala bisikletlerde'' diye çıkıştı. ''Ama eğer beğendiysen, baban ondan da alır.''

Küçük kız, yumuşak bir sesle'' Bisiklete değil kıza bakmıştım, dedi. Babası o vaziyette bile kendisiyle sohbet ediyor da.''

Annesi, küçük kızı hiç duymamış gibiydi. Onun kürklerle çevrili şapkasını düzeltirken ''Arkadaşların, bu havada bile okula yürüyerek geliyor, dedi. Halbuki baban, işe giderken de olsa, vakit ayırıp seni Mercedes'iyle getiriyor.''

Kızın gözü yine bisikletteydi. Kadın, alaycı bir ifadeyle '' İstersen baban da seni bisikletle getirsin, diye devam etti. Ne de güzel yakışır, öyle değil mi?''

''Çok isterdim'' diye cevap verdi.'' Belki o zaman babama sarılırdım.''

Bugün hayatına şahit olduğum o küçük kız ise en çok kendimi hatırlatmıştı bana.Hayatını tahmin etmesi pek zor değildi benim için.Yutkunarak pencereyi kapattım.

İnsanIar matbaayı keşfettiğinden beri, geceIer tamamen karanIık değiIdir.

Okuduğum kitapla gözlerim iyice ağırlaşmış ve kapanıyordu.  

Huma KuşuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin