34.Nisan yağmurları

56 6 0
                                    

Sarı yağmur incecik, ışığın üstüne yağan başka bir ışık gibi iniyordu. Yerler, ince yağmuru buradan alıp hızla az öteye döküveriyordu. Kuşlar boyunlarını içlerine çekmişler, tüyleri domur domur, dallarda kıpırtısız duruyor.

Yağmurun içinden mor bir kelebek seli geçti. İleride akar çayın kıyısında bir telaşa tutulup, bir hayat çalısının üstünde kasırgalandı, hayat çalısı mosmor oldu, tepeden tırnağa; bir süre karmakarışık iç içe uğunarak, salkım saçak toparlanıp dağılarak, orada savruldu. Sonra mor toparlak sarının ışıltısında eridi, dağıldı, usul usul yitip gitti.

Mevsimler içinde baharın, doğmak, umutlarla dolmak gibi bir özelliği var. En güzel resimlerin, en güzel şiirlerin, en güzel melodilerin bahardan ilham almasından, ya da bahara armağan edilmesinden doğal ne olabilir ki?

Erguvan dallarıyla bezeli bir bahar şarkısı vardı.Bilmem hatırlar mısınız? Haydi nostaljiye ve "Nisan Yağmuru" şarkısını mırıldanmaya:

"Nisan yağmuru kadar
Kısa süren hayatımız
Durmaz hiç, saadet arar
Bir sevgiye canım kadar.
Sevgi denen şey yalanmış
Daldan dala konan için
Her çiçeğin balı varmış
Aşk sarhoşu olmak için.."

Evet, nisan yağmurları başladı. Kiminin gönül bahçesinin ortasına bir tatlı hüzün oturtmaz ki nisan yağmurlarında? Kimin damarlarına ilk deli kanın yürüyüşü nisan yağmurlarının altında olmamıştır ki? Gözlerin gözlerde kayboluşu, ellerin ellere kenetlenişi, kalp seslerinin birbirinde yankılanması.

Eskiler nisan yağmuruna "ab-ı nisan" derlerdi. Rivayetlere göre mi desem, söylenenlere göre mi desem, nisan ayında sedefler, deniz dibinden su yüzüne çıkıp, yağmur tanelerini içine alıp. sedef yaparmış.

Abdurrahim Karakoç 'un dua şiirini hatırladım:

"Kumral saçlarında nisan yağmuru
Yazın ak yüzünden gölgenin moru
Ağzından en serin, hem de en duru
Kayalardan akan kaynaklar öpsün."

Nisan yağmurları esin kaynağı olur yüreklerimize. Şiirler yazdırır, türküler yaktırır, şarkılar besteletir.Cama vuran her damlada eskileri anarken o güzelim şarkıyı mırıldanmadan edemezsiniz.

Rüzgarla birlikte yüzüme vuran yağmur tanelerine rağmen yoluma devam ettim.Gitmem gereken bir okul, uğramam gereken gelinlik provası,yapmam gereken mutfak alışverişi vardı.

Düğüne dair bütün hazırlıklar bitmek üzereydi,bir tek herkese haber vermesi kalmıştı.Figen, babam, abim... Nasıl bir tepki vereceklerdi bilmiyorum.Önümüze koyulacak bir taşı daha kaldıracak gücüm yoktu.Okula doğru yaklaştığımda kafamı biraz sallayıp kendimce düşüncelerimi dağıttım.Kartı cihaza basıp bahçede ilerledim.

İstisnasız her okula girdiğimde beni bekleyen Burcu ve Yasin bankta oturuyorlardı.Benim yaklaştığımı görünce tuhaf bir şekilde ayaklanmışlardı.

''Bugün dersin yoktu hani senin Burcu?'' yanlarına geldiğimde Burcu arkasını dönüp banka doğru eğildi.

''İyi doğdun Sevda.Bugünü tabi ki unutmadım.''

''Ben ilk defa kutlayacağım ama olsun.''

Burcu elinde tuttuğu küçük pastanın mumlarını yakıyordu.En sevdiğimden bol muzlu pastaydı.

''Ama dilek tutmadan üflemek yok.'' yaktığı iki mumu da üfleyip ikisine birden sarıldım.

''Bugün doğum günüm olduğunun farkında bile değilim.Geçen senede kutlanmamıştı,malum iyi bir yıl değildi benim için.Ama şuan beni çok mutlu ettiniz.''

Huma KuşuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin