Episode12: Dağ Evi

46 40 2
                                    

Multimedya: Ilgaz'ın dağ evi

Afra'yı kucaklar kucaklamaz o lanet yerden koşar adımlarla çıktım. Yarım kalan işi daha sonra bitirecektim. Cenk ve Mert'i orada geri kalan şeyleri halletmeleri için bıraktım ve arabaya doğru yürümeye başladım. Şükürler olsun ki yaşıyordu. O arsanın yakınlarında arada bir Mert'le gelip kafayı bulduğumuz bir ev vardı. Babamın bilmem kaçıncı evlerinden biriydi. Afra'yı arka koltuğa yavaşça bıraktım ve arabayı sürmeye başladım. Bir yandan da babamın kadim dostu Kadir Bey'i çevirdim telefondan. Ona konum atacağım yere gelmesini söyledikten sonra telefonu kapattım. Kadir Bey yılların doktoruydu. Hem çoğu kez de arkamızı toplamıştı, sağlam adamdı. Aynadan arkaya , ufaklığa baktım. Uyuyordu. O an onu ne kadar istediğimi farkettim. Şuanki bitkin ve yaralı haliyle bile bende bir istek oluşturuyor, adeta beni yakıyordu. Yolda durup marketten gerekli erzakları aldıktan sonra zaten kayıtlı olan Arzu'nun numarasını çevirdim. İlk çalışta açtı. Ona Afra'nın benimle birlikte olduğunu ve birkaç günlüğüne iş toplantısı yüzünden şehir dışında olacağını söyledim. Kanmışa benziyordu, iyi geceler diledikten sonra telefonu kapattım. Sonunda gelmiştik. Vitesi geri çekip arabadan indim ve dış çelik kapıyı açıp geri bindim. Arabayı bahçe kapısından içeriye soktuktan sonra otomatik garaj kapısını açtım ve arabayı garaja park ettim. Taşlı giriş alanını geçtikten sonra anahtarı aldım ve eve girdim. ( multimedya) Bu evi seviyordum, derin bir mahremiyeti vardı. Dağ eviydi ve komşu derdi yoktu. İçeri girdim ve kapıyı kapattım. Merdivenlere yöneldim ve yavaş adımlarla yatak odasına girdim. Afra'yı incitmeden yatağa bıraktım, dolaptan t-shirtlerimden birini ve bir eşofmanımı çıkardıktan sonra yatağa attım. Dolabın kapısını kapattıktan sonra giysilerimi Afra'ya giydirdim . Üzerini çıkardığımda kendimdeki bu vahşi isteği zor durdurmuştum. Sütyenin açık bıraktığı göğüsleri bembeyaz ve dolgundu. Bende karşı konulamaz bir istek oluşturmuştu. Ama hemen kendimi toparlayıp giydirme işini bitirmiştim. Daha sonra onun üzerindekilerini elime aldım. Yorganı karnına kadar çekmiştim. Odadan çıkıp elimdeki kıyafetleri banyodaki kirli sepetine fırlattım.Aşağıya inip aldığım erzakları buzdolabına ve derin dondurucuya yerleştirdim.O sırada zil çaldı. Sanırım Kadir Bey de gelmişti, aşağı indim ve kapıyı açtım. Onu içeri davet ettikten sonra yukarıya Afra'nın yanına götürdüm. Çantasından birkaç malzeme çıkardı ve muayene etmeye başladı. Muayene bitip, stetoskopu bıraktığında gergindim. Bir ip gibi gerilmiş, Kadir Bey' in kötü bir şey söyleyecek olmasından korkuyordum. Boğazını temizledi ve konuşmaya başladı.
- Boğazında darp izleri var. Boğazı sıkıldığı için bilinci bir süre kapalı kalmış. Ama şuan herhangi bir travma belirtisi yok. Sadece bir süre dinlenmesi gerek o kadar. Bıraktığım hapları düzenli içerse iki güne birşeyi kalmaz.
Gerçek anlamda rahatlamıştım. Ona teşekkür ettikten sonra kapıya kadar eşlik ettim ve arabasının bahçe kapısından çıkışını izledim. Nihayet gözden kaybolduğunda yukarı Afra'nın yanına çıktım. Küçük şeytan mışıl mışıl uyuyordu. Yorganı açtım ve bir an bile düşünmeden yanına uzandım. Uyuyor olmasının verdiği avantajla onu izlemeye ve saçlarımı okşamaya başladım. Çehresi bana annemi hatırlatıyordu. En az onun kadar güzel, hatta ondan daha güzeldi. Sarı saçları yağlanmış, ama güzelliğinden hiçbir ödün vermemişti. Gözkapakları hafif morarmış, bembeyaz olan teni kızarmıştı. Bunu ona yaşatan bendim. Beni tanımasa böyle birşey başına gelmeyecekti. Belki de sırf beni tanıdığı için sürekli böyle tehlikeye girecek hatta zarar görecekti. Ama akıllanmıştım.Artık omu gözümden bile sakınacak, her türlü tehlikeden koruyacaktım. Kendi kendime bunun sözünü vermiştim. Kıpranmaya ve mırıldanmaya başladığında hemen elimi saçlarından çektim ve can kulağıyla dinlemeye başladım. Birkaç dakika boyunca ne dediğini anlayamasam da sonunda adımı söylediğini anlamak zor olmamıştı. Uykusunda beni sayıklıyordu. Ona sıkıca sarıldım, başını hafif bir şekilde kaldırdım ve göğsüme koydum. Biraz mırıldandıktan sonra yerini yadırgamamış olsa gerek hemen uykuya dalmıştı. Bir süre sonra ben de uyuyakalmıştım. Bu huzur verici görüntüde uyuyamamak mümkün değildi ki..

Afra'dan:

Sabah olmuştu.Ilgaz'la beraber sarılarak uyuyorduk. Başım onun göğsündeydi ve ellerim saçlarındaydı. Nefes alıp verirken inip kalkan göğsünden tutun da , uyurken bile yüzündeki o sert ifade beni ona bağlıyordu sanki. Herşey o kadar güzeldi ki. Zaten hep rüyalarda güzel değil miydi herşey? Bu rüyanın bitmemesini diliyordum ki Ilgaz'ın kolu bana çarptı. Bir dakika, ne ? Korkuyla gözlerimi açmamla bunun bir rüya olmadığını görmem bir olmuştu. Ilgaz ve ben bir yatakta sarılarak uyuyorduk. Hemen üzerime baktığımda kalbim duracak gibi oldu üzerimde onun kıyafetleri vardı! Hemen cırlamaya başladım. Bu çığlığıma uyanan Ilgaz korkuyla bana baktı.
- Ulan ne bağırıyorsun avaz avaz ?
Bir süre anlamayarak suratıma baktı. Nasıl soracağımı bile bilmiyordum. Afallamama rağmen konuşmaya başladım.
- Biz yani şey dün , dün ne oldu ?
Bana şaşırarak baktı.
- Ne yani dün gece olanları hatırlamıyor musun?
Afalladım. Ne demek istiyordu? Aramızda ne geçmişti? O an kulaklarıma inanamıştım. Dizlerimin bağı çözülmüştü, dünya sanki durmuştu. Benimse aklımda tereddütte kaldığım milyon dolarlık bir soru vardı.
Dün gece hatırlamam gereken ne olmuştu ??

YanardağHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin