Selam canlarım iki aydır yeni bölüm atamamıştım. Bir ay kadar önce karnımda bir kalbin attığını öğrendim.(: Benim için hala alışmaya çalıştığım bir durum bu. Sizleri çok bekletmeyeyim dedim. Umarım mazeretimi geçerli bulmuşsunuzdur,(: iyi okumalar.🤰💗
Telefonu kapattığımda içimde hala bir merak vardı. Dönüp Ilgaz'a baktığımda hala uyuyordu. Bazen gerçekten bir ayı olup olmadığını merak ediyordum. - Sevimli bir ayı diyen iç sesine hak verdim. Dağınık ama muhteşem saçları, uykuluyken bile sinirli duran yüz hatlarıyla kusursuz görünüyordu. Birden gözlerini açıp uyanmasıyla ne yapacağımı şaşırmıştım. Gözleri direk gözlerimi bulduğunda hınzırca sırıttı.
“ Ne o güzelim, uyurken beni mi kesiyorsun? ”
Bıkkınlıkla ofladım. Gerçekten ciddi olabildiği anlar yüzyılda birdi.
“ Keseceğim son insansın.”
Birden beni kucağına alıp ters çevirdi ve altına aldı. Gözlerim faltaşı gibi açılmış şaşkınlık ve korkuyla ona bakmaya başlamıştım.
“ Evlenme teklifini kabul ederken hiç öyle demiyordun ama. ”
Heh işte şimdi ne diyeceksin diyen iç ses Afra'yı kışkışladım ve en ciddi halimle cevap verdim.
“ Her neyse Ilgaz,egolarınla uğraşamayacağım. Adnan Bey bizi yalıya çağırıyor,tanıştırmak istediği önemli biri varmış.”
Bir eliyle saçlarını kaşırken bir yandan da merakla bana bakıyordu. Bu hali gerçekten çok sevimliydi. Yanaklarını sıksam mı diye düşünürken konuşmaya başlamıştı.
“ O önemli diyorsa muhakkak öyledir,birşeyler atıştırıp geçsek iyi olur.Hem bu arada evlilik işini de konuşmuş oluruz. ”
Ona kafa sallayıp hızlı adımlarla mutfağa ilerledim. Derin dondurucudan hazır pizza çıkarıp fırına attıktan sonra beklemeye başladım. Emir'le nasıl konuşacaktım hala bilmiyordum. Bu benim için hiç kolay olmayacaktı. Birden aklım Ilgaz'la evlenecek olmamıza gitmişti istemsizce. Onunla bir ömür beraber yaşayacak olmak, onun verdiği huzur ve güvende hissetmek.
Bir anda beni düşüncelerden sıyıran otomatik fırındı. Sanırım pizzanın pişme süresi dolmuştu. Derin bir nefes alarak yerimden kalktım ve pizzayı fırından çıkardım. Kesip tabaklara ayırdıktan sonra yanına iki bardak çıkardım ve ice tea doldurdum. Ilgaz'ı tabiri caizse anırarak çağırmayı düşünüyordum ki o sırada ıslak saçlarıyla merdivenden indiğini görmüştüm. Sanırım duş almıştı, yalpalanarak aşağı yanıma geldi ve direkt masaya oturdu. En azından teşekkür edebilirdi diye düşünürken onun ne kadar öküz olduğu aklıma gelince kendi kendime konuyu kapatıp masaya oturdum ve Ilgaz gibi ben de pizzamı yemeye başladım.
Çok geçmeden yemekler bittiğinde heyecanla masayı toplamış, yalıya giymek için Ilgaz'ı bekliyordum. Bir yandan ikide bir gözümü alan yüzüğüm sırıtmama neden oluyordu. Nihayet Ilgaz bey giyinip aşağı indiğinde elini uzattı, gülümseyip elini tuttuğumda çoktan evden çıkmış, arabaya doğru ilerliyorduk.Radyoda çalan müzikten kafamı kaldırdığımda yalıya çoktan gelmiş olduğumuzu görmüştüm. Yavaşça arabadan indikten sonra Ilgaz'ın elini tutup kapıya doğru yöneldim. Elimi tutması sanki herşeye göğüs gerebilirmişim hissi veriyordu. İhtişamlı yalının ziline bastıktan kısa bir süre sonra yalının hizmetlisi olan otuzlu yaşlarda bir kadın kapıyı açtı ve içeri girdik. Adnan Bey tekli koltuğunda oturmuş, köpüklü türk kahvesini yudumluyordu. Bizi görünce ayağı kalktı ve kollarını sarılmak istediğini belirtircesine iki yana açtı.
“ Ilgaz; Afra kızım ,hoşgeldiniz.”
Ona hoş bulduk anlamında gülümsedikten sonra hafifçe sarıldım ve Ilgaz'la beraber tekli koltuğun karşısındaki büyük koltuğa oturduk. İçimi kemiren bir şey vardı , yine de önyargılı davranmamak için ses etmiyordum. Bir süre Ilgaz'la konuştuktan sonra nihayet konu sebebi ziyaretimize gelebilmişti. Adnan bey boğazını temizledi ve konuşmaya başladı.
“ Ciddi bir ilişkiniz olduğunu ve evlenmek istediğinizi bir süredir biliyorum çocuklar. Artık aile üyelerinin de birbirini tanıması gerektiği kanaatindeyim. Ben eski bir çınarım , ne zaman devrileceğim belli olmaz. Gözlerim kapanmadan torunumun bir ağacın gölgesinde dinlediğini, o ağacın meyvelerini görmek isterim. Bugün sizi buraya çağırmamın sebebi de..”
Adnan beyin konuşmasını kesen, bir kadının sesiydi.
“ Bana hoşgeldin demek yok mu çocuklar ? ”
Sesin geldiği yöne baktığımda kırklı yaşların başında , asil giyinimli ve ultra makyajlı bir kadın görmem bir olmuştu. Görünüşüne bakılırsa aileden biri olmalıydı. Yanımıza gelirken tek duyduğum topuklu ayakkabısının parke zeminde çıkardığı tok sesti. Yanımıza doğru geldi ve kollarını açtı. Ilgaz adeta şoka girmiş gibi kadına bakıyor, bu durumdan bir anlam çıkarmaya çalışıyordu. Kadın bana yaklaştı ve ufak bir sarılmadan sonra geri çekildi. İçimden kim bu acaba derken sanki beni duymuş gibi konuşmaya başladı.
“ Merhaba tatlım, ben Sahra. Ilgaz'ın halasıyım. Babam sizden çok bahsetti, tanışmak bugüneymiş.”
Bende kendimi tanıttıktan sonra Ilgaz'a döndü ve ona da bir anda sarıldı. Ilgaz' ın elleri havada kalmıştı, yani bu beklemediği bir tepkiydi. Çok geçmeden koltuklara geri oturduğumuzda yalıda âdeta bir sessizlik oluşmuştu. Ilgaz gözlerini yerdeki pahalı İran halısından kaldırmıyor, sanki konuşulacak konulardan kaçmak istiyor gibiydi. Bende de durumlar farksızdı, içimi kemiren şey gitgide artıyordu. Nihayet sessizliği bozan Adnan Bey'in konuşmasıydı.
“ Sahra halanız bir süre bu benim yanımda, bu yalıda kalacak. Kendisiyle daha sık karşılaşacaksınız. E sizin düğün olana kadar da gitmeyecek.”
O sırada hizmetli yemeğin hazır olduğunu söylediğinde kalkıp masaya doğru ilerlemeye başladık. Büyük ve uzun masa şamdanlarla donatılmış, muazzam görünüyordu. Herkes sessizce masaya oturup salata benzeri birşey yemeye başladığında onlara katıldım. Nihayet yemek bitip yalıdan ayrılma vaktiniz geldiğinde onlara kısa bir veda ettik ve arabaya doğru yürüdük.
Arabaya bindiğimizde Ilgaz hala sessizdi, ki bu hayra alamet bir şey değildi. Arabayı hızla sürmeye başladığında nereye gittiğimizi hala bilmiyordum. Bildiğim tek şey bu kadının Ilgaz'da çok kötü bir etki bıraktığıydı.
Yarım saat kadar yol aldığımızda nihayet durabilmiştik, geldiğimiz yer yüksek bir tepeydi. Serin rüzgar iliklere işliyor, adeta ürpertiyordu. Gökyüzü kızılla mor karışımı olmuştu. Ilgaz arabanın inip, biraz yürüdü ve yete oturdu. Ben de onu takip edip yanına oturduğumda ne kadar tedirgin olduğunu daha net bir şekilde görebilmiştim.
Bir süre konuşmadık hiç,sessizce rüzgara direnmeye çalıştık. Gözlerimi kapatıp rüzgarı içime çekiyordum. Aniden çekilmemle kendimi Ilgaz'ın dudaklarında buldum. Beni sanki tüm düşüncelerinden sıyrılmak istercesine sertlikte öpüyor,adeta hınç alıyordu. Bir süre gözlerim açık kalakalsam da ona sarıldım ve karşılık vermeye başladım. Bu onu daha da hızlandırmış,sanki onay almıştı. Beni daha sert öpmeye başladı. Ellerim ensesindeydi, bir yandan da saçlarını okşuyordum. Bu onu rahatlatmış olsa gerek , geri çekildi ve nefes nefes kaldık. Alnını alnıma dayadı ve bir süre öylece bekledi. Onu gerçekten seviyordım, bedenimde ve kalbimde bıraktığı etki onu bende özel kılıyordu. Beni kucağına aldı ve saçlarımla oynamaya başladı. Bir yandan rüzgar esiyor, bir yandan da Ilgaz dağılan saçlarımı düzeltmeye çalışıyordu. Dayanamayarak sordum.“ Ilgaz, sorun ne anlat bana.”
Bir süre duymamış gibi davransa da sinirlendiğimi anladığında derin bir nefes aldı. Hala saçlarımla oynuyordu.
“ Zamanı gelince söz veriyorum anlatacağım güzelim. Ama lütfen şimdi bana soru sorma. ”
Konu ailevi olduğu için üstüne gitmemeye karar vermiştim. Sessizliğim ve ona bu konuda güvenmem hoşuna gitmiş olacak ki beni kucakladığı gibi arabaya götürdü. Kapıyı açıp beni koltuğa bıraktı ve kendi de sürücü koltuğuna geçti. Ben yarı uykulu bir şekilde koltukta mayışıyorken o çoktan arabayı sürmeye başlamıştı.
Konuşmaya gerek yoktu bazen. O yanımdaydı, ben huzurluydum ve biz yine o sonu gelmez yollara düşmüştük. Uyuyakalmadan hemen önce, son hatırladığım hala giden arabada Ilgaz'ın alnıma öpücük kondurmasıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yanardağ
Romance"Bazen yüreği sıkışıp, boğazına kadar yükseliyor ve nefes almasını engelleyecek bir yoğunluğa erişiyordu. Sanki bir an daha geçerse patlayacakmış gibi hissediyordu kendini, sanki bir yanardağ oturuyordu göğsüne. Bir iç çöküntüsüydü bu."