Episode20: Benimle evlenir misin ufaklık?

33 5 1
                                    

Tek başıma kaldığım odada ne kadar daha düşünmeye devam etmiştim, bilmiyordum. Tek bildiğim Ilgaz'ın beni orda öylece bırakarak çekip gitmesiydi.
Sabah olmuştu, kaç saat düşünerek uyuyakalmıştım bilmiyordum. Boynum tutulmuş, üşümüştüm. Ayağa kalktım ve ürkek adımlarla lavaboya gittim. Musluğu açtım ve kafamı resmen altına soktum. Bir süre öylece kaldım. Başımdan akan sular boynumdan omzuma iniyor, adeta titretiyordu. Yan tarafta asılı duran havluyu aldım ve başıma geçirdim. Aynadaki görüntüm beni hüsrana uğratmıştı. Gözaltı torbalarım çıkmış, yanaklarım içe çökmüştü. Bunu bile umursamayarak banyodan çıktım ve merdivenlere yürüdüm. Ürkekçe merdivenleri bir bir iniyorken anlamıştım, Ilgaz evde yoktu. Ev birden sessizleşmiş, üstüme üstüme geliyordu. Masanın üzerinde bişeyler olduğunu görünce merakla o tarafa doğru döndüm. Çok güzel bir kahvaltı masası hazırlanmış, camdan küçük bir vazoya da papatyalar konmuştu. Tabağın üzerinde duran kağıdı aldım ve okumaya başladım.
" Dün geceyi boşver gitsin, bir anlık bir hareketti. Otur ve güzelce kahvaltını yap. Birkaç saate gelmiş olurum.
- Yakışıklın .  "
Son kelimeye dayanamadım ve gülmeye başladım. Bir özür bile dileyemiyordu öküz.! Masanın üzerine gözüm kaydığında karnımın ne kadar acıktığını anlamıştım. Önümdeki bordo sandalyeyi çektim ve kahvaltı yapmaya başladım. Bir erkek bu pancake'i yapmış olamazdı değil mi ? Gülümsedim, sırf beni üzmemek için bana kahvaltı hazırlamıştı. Evet, evet Ilgaz Saraçoğlu bir kıza kahvaltı hazırladı! Gündeme düşebilirdik. Hızlıca kahvaltımı yaptım ve masayı kaldırmaya başladım. Nihayet masa temizlendiğinde bulaşıkları makinaya attım ve çalıştırdım. Can sıkıntısıyla bir oraya bir buraya dolandıktan sonra tekli koltuktaki kumandayı gördüm. Hemen elime alıp kanallarda dolaşmaya başladım. Bedenim birşeylerle oyalansa da, aklım hala Ilgaz'daydı.


Afra'ya dün geceki ani yaklaşımım onu korkutmuştu. Ben de sabah bir kahvaltı hazırlayıp ona dünü unutturmak istemiştim. Ama yumurta bile yapamayınca yakındaki kahvaltı evini aradım ve pancake siparişi verdim. Masaya biraz da papatya koyduğumda hazırladığım bu şahesere baktım. Ulan ben Ilgaz Saraçoğlu, başıma ne belası almıştım. Gülümsedim, onun varlığı beni mutlu ediyordu. Bu bile onu ölümüne sahiplenmem için yeterli bi sebepti bence. Kahvaltıyı hazırlayıp şirkete geçtiğimde herşeyin rutin devam ettiğini gördüm, bu iyiydi. Dedeme bir söz vermiştim, onu aramalıydım. Ama sonradan aklıma gelmişti, beni o arayacaktı. Şirketteki işim bittiğinde ufaklığı düşünerek ordan çıktım ve arabaya atladım. İlerde bir yere uğrayıp ufaklık için bir şey aldıktan sonra arabaya atladım ve eve doğru sürmeye başladım. Onunla ciddi bir konuşma yapma vakti gelmişti.


Nihayet kapının kilit sesini duyunca kafamı oraya çevirdim ve Ilgaz olup olmadığından emin olmak istedim. Yaşadıklarım malum, beni germişti. Ilgaz olduğunu gördüğümde derin bir nefes verdim, ve televizyona geri döndüm. Yüzüne bakmaya bile utanır hale gelmiştim. Halbuki bir suçumuz olmamasına rağmen. İçeri sessiz adımlarla girdi, elindeki poşetleri bırakmak için mutfağa gitti. Gerçekten bana değer veriyor muydu, beni seviyor muydu bilmiyordum, kafam karışıktı. Nihayet salona geldiğinde, bana baktı ve karşıma oturdu. Sol ayağıyla ritim tutuyor, sallanıyordu. Sanki diyecek bir şeyi var, ama bana demeye cesareti yok gibiydi. Bir süre öylece onu izledim. Yerdeki pahalı İran halısına gözlerini dikmiş, adeta desenini zihnine geçirmek istiyor gibiydi. Peki ya sen, seni de böyle düşünüyor mu diyen iç sesimi kovmaya çalıştım. Ama ne yazık ki haklıydı. Ben onun hayatında sadece birkaç aydır vardım, belki o kadar bile olmamıştı. Beni sevmesi için bir sebep de yoktu. Belki de sırf Kaan yine beni kaçırır diye vicdan azabı çekmemek için beni yanında tutuyordu. Düşüncelerim kalbime bir yük gibi oturmuş, mantıklı düşünmeme engel oluyordu. Bana anlayamadığım bir bakış attı, ve sanki mırıldanırcasına sessizce konuşmaya başladı.

" Afra, benim sana söylemem gereken bir şey var."

Biliyordum, kesinlikle düşündüğüm gibiydi. Benden kurtulmaya çalışıyordu. Ona cevap vermek için ağzımı açıyordum ki birden çalan telefonla ikimiz de irkilmiştik. Gözleri telefonun ekranına kaydı, ve afallayarak telefonu ürkekçe açtı.
" Efendim ?"
Karşıdaki sesi duymak için, içten içe yalvarsam da yararı yoktu.

" Evet, evet bir karar verdim."

Acaba neye karar vermişti, bu hareketlerinin amacı neydi?

" Evet, ben onunla evlenmeye karar verdim. "

" Ben onunla evlenmeye karar verdim."
Cümle adeta beynimde yankılanıyor, birşey düşünmeme engel oluyordu. Buydu! Bana söyleyemediği şey buydu! O bir başkasını seviyor, beni de sadece güvende olmam için yanında tutuyordu. Beynim gerçekleri hazmedemiyor gibiydi. İçimi yakan bu kor büyümüş, ortada ne bir beyin, ne bir kalp kalmıştı. Ben, ben titriyordum. Gözlerim dolmuştu. Ürkekçe Ilgaz'a kafamı kaldırdığımda konuşmayı çoktan bitirmiş olduğunu gördüm. Bana doğru yaklaştı, ve elini elimin üstüne koydu. Aklınca teselli verecekti!

" Ben, ben bunun böyle aniden olmasını istemezdim."

İçimde dağlar devriliyor, şehirler yıkılıyordu. Güç de olsa konuşabildim.

" Önemi yok. "

Elimin üzerimdeki elini daha da sıktı, bu sıcak eller benden gidecekti. İçime oturmuştu.

" Hayır bir önemi var, dedem bana bir seçim yapmamı istedi. Ben de evlilik kararı aldım."

Aklınca bana açıklama ve duygu sömürüsü yapıyordu.

" Anlıyorum, önemli değil. "

Bana, doğrudan gözlerimin içine baktı. Anlayamadığım bir parlaklık vardı. Ve konuşmaya başladı.

" Senden habersiz, ikimiz adına bir karar verdim. Ama sana sorma fırsatım olmadı Afra."

Bana resmen seni kullanma kararı almıştım, işim bitti. Şimdi de bir başkasıyla evlenmek için yine de bi gönlünü alıp sana da sorayım diyordu. Sinirlerim bozulsa da cevap verdim.

" Neyi Ilgaz? Bana neyi sorma fırsatın olmadı? Bana bir şey sormana gerek var mı sence ? "

" Biliyorum, sana soracaktım ama telefon o anda çaldı, konuşamadık. Yine de bunu sana sormalıyım, bu kararı kendi başıma alamam."

Sinirlerim tavan yapmıştı. Bir başkasıyla evlenmek için benden izin istiyordu! Ellerim sinirden buz gibi olmuş, ten rengim atmıştı. Bana soracaktı, ben de önemli değil git evlen diyecektim, ve bu iş burda bitecekti. Daha fazla uzamasının anlamı yoktu. Sinirle tısladım.

" Sor Ilgaz, dinliyorum . "

Yavaşça derin bir nefes aldı. Bunu sormaya çalışması gülünçtü, ben kimdim ki. Onun için hiçbir şey, hiç kimse değildim, boşverdim. Artık önemi yoktu. Kendini topladı , bir eli cebindeydi. Bir kutu çıkardı. Sessizce mırıldandı ve kutuyu aniden açtı.

" Benimle evlenir misin, ufaklık ? "

" Benimle evlenir misin, ufaklık ? "

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
YanardağHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin