Hala gördüklerime inanamıyordum. Ortaklık için teklif verdiğim holdingin patronu nasıl o olabilirdi ki ? Ben kafamda binbir düşünceyle savaş veriyorken o bu durumdan memnun gibiydi. Büyük ve uzun masada karışımdaki yerini aldı ve emrivaki bir şekilde konuşmaya başladı.
- Aldığınız ihale ve gösterdiğiniz başarılar beni gerçekten şaşırttı doğrusu.
Anlamıştım, yine beni alayla sınayacaktı. Ama ben de öyle kolay vazgeçecek değildim.
- Her başarılı insanın sizin gibi olması gerekmiyor, farklılıklar farkındalık yaratır, Ilgaz Bey.
- Kelime oyunlarını sevmem. Sadede gelelim. Size bir ortaklık teklifi sunuyorum. Aldığımız başarı, ve uluslararası ödüller de dahil olmak üzere tüm kâr payımızın %35lik kadar bir payı sizin. Bunun karşılığında bende şirket üzerindeki yalnızca kurul üyelik hisselerinizin %10uyla ilgileniyorum. Fikriniz nedir?.
Böyle bir anlaşmada yüksek kârım olacaktı. Ve kurul başkanlık hisselerim de riske girmeyecekti, sonuç olarak gayet mantıklı bir anlaşmaydı. Anlaşmayı onayladığımda defteri uzattım. İmza atarken gözleri önündeki bordo renk deri kaplama defterin üzerinde değil , yalnızca doğrudan gözlerimdeydi. Kalbim gitgide hızlanıyordu. Bana her baktığında sanki kalbim yerinden fırlayacak gibi oluyor, onu yerinde tutmak için insanüstü bir çaba gösteriyordum. Bunu anlamakta gerçekten zorlanıyordum. Sonunda imza protokolleri de bittiğinde bana doğru döndü, ve elini uzattı.
- Hayırlı olsun ortak.
Sırıttım. Bana hep bi lakap takmasını neredeyse doğal görmeye başlayacaktım.
- Teşekkürler "ortak".Ilgaz'dan :
Bu kızın hem bu kadar ufak hem de nasıl iş kadını olabildiğine şaşırmıyor da değildim. Oysa ilk gördüğümde onu küçük bir kız çocuğuna benzetmiştim. Ama farklıydı, kendine has bir masumiyeti vardı. Yine de içinde derin yaralar taşıdığı belliydi. Genelde hep günlük ilişkilerim olmuştu.Çoğu zaman yanımdakinin adını bile bilmezdim. Bir ilişkim olabileceğine bi inancım hiçbir zaman olmadı. Çünkü kimseye güvenemiyordum. Ben yalnızlığa alışıktım. Yaşam stilim buydu. Her zaman çevresindekileri kırıp döken bir yapıya sahiptim. Ben buydum işte,böyleydim.Toplantı bittiğinde dışarı çıkıp bi nefes aldım. Bugün büyük ihtimalle yine içecektim. Çünkü kısmen de olsa acılarımı unutturuyordu bana. Aklıma gelen fikirle siyah mat lamborghinime atladım. Kafamda hala şu küçük şeytan vardı.Afra'dan :
Toplantı bittiğinde lüks arabasına binip bir ton hava atarak uzaklaşmıştı. Ben ise neden hala ehliyet almadığımı sorguluyordum kendime. Günlerdir Emir'i ihmal etmiştim. Onu özlediğimi farketmemle aramam bir olmuştu. İkinci çalışta açtı.
- Naber prenses?
Gerçekten abim gibi hissettiriyordu. Tek ailem o ve Arzu'ydu , şanslıydım.
- İyidir abicik, özledim seni.
- Valla ne yalan söyliyim ben de özledim prenses. Bak ne yapalım Arzu'yu da al iki saate sizi alıyım bi yerlere gidelim, ne dersin?
- Olur derim tamamdır ozaman kapatıyorum görüşürüz.
Emir buydu işte klasik abi gibi iki dakikadan fazla konuşamazdık. Arzu'yu arayıp buluşmayı ayarladıktan sonra koşar adımlarla eve yol aldım. Hızlıca duş alıp giyinme seansından sonra nihayet Emir ve Arzu kapıda belirmişlerdi. Arabaya bindik ve bir cafeye gittik. Çok lüks bir yere benziyordu. Altın rengi döşemeler her yeri donatmıştı. Tüm bu gold zenginliğine rağmen kendine has bir tarzı vardı. En arka masalardan birine geçtik. Ve konuşmalara daldık. Yemek de yendikten sonra bilmem kaçıncı saatteydik ki karşı masada bir aile dikkatimi çekmişti. Anne baba ve küçük kızdan oluşan aile o kadar mutluydu ki. Emir ve Arzu bir muhabbet ediyorken ben sadece oraya odaklanmıştım. Babası annesine sarılıyor, kız da annesini kıskanıyor ve itip babasına sarılıyordu. Bir an içim ürperdi. Babam. Keşke burada olsalardı, tek bir dakika için yıllarımı vermeye hazırdım. Sol yanağımda bir ıslaklık hissetmemle Emir'e sarılmam bir oldu. O benim abim gibiydi. Tabii ki de anlamıştı neler hissettiğimi. Ona sıkıca sarıldım. Ne kadar o şekilde kaldık hatırlamıyorum. Sonra birden Bir ses geldi , gözlerimi açtığımda Emir yüzü kanlar içinde yerdeydi. Çığlık atarak yerimden kalktım. Diğer tarafa dönmemle sanki ben de bir yumruk yemişim gibi hissetmem bir oldu.
Ilgaz tüm tüm siniri ve heybetiyle karşımda dikiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yanardağ
Romance"Bazen yüreği sıkışıp, boğazına kadar yükseliyor ve nefes almasını engelleyecek bir yoğunluğa erişiyordu. Sanki bir an daha geçerse patlayacakmış gibi hissediyordu kendini, sanki bir yanardağ oturuyordu göğsüne. Bir iç çöküntüsüydü bu."