Multimedya: Ilgaz'ın meşhur lamborghinisi
Multimedya 2 : Afra'nın açtığı şarkıYatağın üstüne çömelmiş, dün olanları aklımda film şeridi yapıyordum. Kaçırılmıştım, sonra Kaan'ın boğazımı sıktığını hatırlıyordum. Sonra biri onu benden çekmişti, ve bayılmıştım. Bitkin haldeydim, dün yaşadıklarım aklımdan çıkmıyordu. Şimdi de Ilgaz'ın dedikleri beni şüpheye düşürmüştü. Yoksa bana ben baygınken bir şey mi yapmıştı, zarar mı vermişti? Aklıma gelenlerle birlikte hemen elime bir yastık alıp yatakta geri geri gitmeye çalıştım. Bir yandan da Ilgaz'a bağırıyordum.
- Seni alçak ! Baygınken benden faydalandın mı yoksa ? Anlamalıydım, senin alçak bir sapık olduğunu anlamalıydım. Sakın yaklaşma bana bağırırım, seni polise veririm adi pis sapık!
Bir yandan geri geri gidiyor, bir yandan da elimdeki yastığı sanki çok tehlikeli bir şeymiş gibi Ilgaz'a tutuyordum. Bana ilk önce anlamayarak ve sanki benim ejderhalarım var demişim gibi baktı. Ve sonra bana yavaş yavaş, usulca yaklaşmaya başladı. Amacını anlayamamıştım. Bana birkaç adım yaklaştı, nefesini yüzümde hissediyordum. Sol elini yanağıma koydu ve gezdirmeye başladı. Ve Sessizce fısıldamaya başladı.
- Sen, sana savunmasızken dokunacağımı mı sandın ? Bir yandan da elini yanağımla çenem arasında gezdiriyordu. Ben sana istemediğin sürece dokunmam, anladın mı ufaklık? Ben öyle bir adam değilim. Şimdi o elindeki yastığı bırakıyorsun ve gidip yiyecek birşeyler hazırlıyorsun anladın mı ufaklık?
Bedenim sanki dediklerini bir emir gibi görüyor, adeta itaat ediyordu.Sanki hipnotize olmuş gibi ilk önce yere yastığı bıraktım ve sonra konuşmaya başladım.
- Mutfak nerede ?
Dudakları alayla kıvrıldı, bu yaptığım onda özgüven patlamasına neden olmuştu.
- Aşağıda ufaklık.
Hiç sesimi çıkarmadan aşağıya indim. Zaten adama yeterince rezil olmuştum. İlk önce sapıklıkla suçlamış, sonra ise ağzımın payını almıştım. Merdivenlerden aşağı inerken evin güzelliği karşısında büyülenmiş gibiydim. Dağ eviydi ve heryeri camla kaplıydı. Taş duvar döşemesi ve sarı ışık yansıtan modern avizeler eve ultra lüks bir hava katıyordu. Sonunda mutfağa girebilmiştim. Ve manzara beni şaşırtmamıştı. Mutfak da evin geri kalanını utandırmayacak biçimde zevkle döşenmişti. Çift kapılı gri buzdolabını açtım ve yiyecek birşeyler çıkardım. Eve sanki üçüncü dünya savaşı çıkacakmış gibi erzak depolanmıştı. Buzdolabı ve derin dondurucu ağzına kadar dolu, en sondaki uzun raflı dolap ağzına kadar dizilmiş kuru bakliyattı. Kahvaltılık birşeyler çıkarıp uzun granit tezgaha koydum ve tezgahı dönüp hemen arkasındaki altı kişilik modern yemek masasını hazırlamaya başladım. Bir yandan da raflı dolaptan çay bulup , çaydanlığa demlenmesi için bıraktıktan sonra aklıma telefonum gelmişti. Çay olana kadar oyalanabilirdim. Biraz aradıktan sonra salona girişteki koltuk takımının yanındaki zigon takımının üzerinde buldum. Kim bilir Emir ve Arzu beni ne kadar merak etmişlerdi. Hemen Emir'i çevirdim.İkinci çalışta açtı.
- Prenses nasılsın, toplantın nasıl gidiyor özledik seni?
Anlamamıştım.
- Bende sizi özledim abicik de , ne toplantısı?
- Ha senin ortak Arzu'yu arayıp senin telefonun kapalı olduğunu, birkaç günlüğüne şehir dışındaki toplantıda olacağınızı merak etmememizi söylemiş. Sen benim bildiğimi bilmiyordun tabi şaşırman doğal prenses.
Ne yani Ilgaz, tüm bunları benim için mi yapmıştı? Bozuntuya vermeden devam ettim.
- Evet Emir ya çok yoğun valla yoruldum. Ama gelince acısını çıkartıcaz merak etme.
- Tabi çıkarıcaz güzelim. Sen hiç yorma bunlarla kafanı, benim kapatmam gerek. Ofisteyim seni ararım olur mu ?
Emir'e tamam dedikten sonra telefonu kapattım. Son olarak çayı da bardaklara dizdiğimde artık kahvaltı hazırdı. Geri dönüp Ilgaz'ı çağırmayı düşünüyordum ki dönmemle Ilgaz'a çarpmam bir oldu. Kahvaltıyı görür görmez benim de orada olduğumu unuttu ve masaya oturup tabiri caizse hayvan gibi yemeye başladı. Ben de yavaş bir şekilde masaya oturdum ve tabağıma birşeyler koymaya başladım. Bir yandan da onu izliyordum. Onu izlediğimi farketti ve bana döndü.
- Ne bakıyorsun kızım, kurt gibi açım.
Güldüm ve cevap vermedim. İki dakika dahi geçmeden tabağı boşaldığında hayrete kapılmamış da değildim doğrusu. Ona döndüm ve konuşmaya başladım.
- Arzu'yu arayıp birkaç gün eve dönmeyeceğimi söylemişsin. Bunu söylerken aklında ne vardı acaba ?
Kafasını içtiği çay bardağından kaldırdı ve bana bi bakış attı.
- Birkaç gün daha buradayız.
Ne diyordu Allah aşkına ? Ben ve onunla geceleri de dahil olmak üzere bu evde kalmak! İmkanı yoktu.
- Olmaz, beni eve bırakıyorsun hem de hemen.
Sinirlenmişti.
- Aklında her ne fesatlık varsa at küçük şeytan. Dün biri tarafından kaçırıldın, düşmanlarımız var. Bu kararı alırken de aklımda senin can güvenliğin vardı anladın mı?
Sustum. Sanırım haklıydı. Benim can güvenliğimi düşünmüştü. Ona haksızlık yapmıştım.
- Ben, ben özür dilerim.
- Özür dileyecek bir şey yok ufaklık. Hava durumu pek iç açıcı değil, giyin ve şehre inip birkaç kıyafet alalım. Bu eve bayadır gelmedim. Evde ikimize göre pek birşey yok.
Ona tamam anlamında kafamı salladım. Yemek bitip masayı topladıktan sonra yukarı çıktım ve giyinmek için birşeyler aradım.Kasımın sonlarındaydık. Sonbahar tahtını kışa bırakabilirdi. Ilgaz'ın sandığım dolabı açtığımda içinden onun sweatshirtlerinden bir tane çıkardım ve üzerime geçirdim. Birkaç beden büyüktü. Ama altıma giyebileceğim hiçbirşey yoktu. Yine ona ait bi eşofman çıkardım ve giydim. Bel kısmındaki ipi de sıktıktan sonra tamamdı, idare ederdi. En azından kıçım sağlamdaydı. Aşağı indiğimde çoktan hazırlanmış, elinde araba anahtarıyla beni beklediğini gördüm. Usulca kapıya doğru gittim ve evden çıktık. Arabaya binip bahçe kapısından da çıktığımızda nihayet yola koyulabilmiştik. Dönüp ona baktığımda sessizdi, sadece yola bakıyordu. Ortamdaki gerginliği azaltmak adına elimi radyoya attım. Birkaç frekans atladıktan sonra nihayet hoş bir şarkı bulabilmiştim. Bomboş yolda ilerliyorduk. Ayaklarımla ritim tutmaya başladım. Sözleri duygularımı yansıtıyordu.
« Ve ben senin gibi gülen biri tanımadım.
Kafamı ona çevirdiğimde bir an göz göze gelmiştik, gülümsedim.
Ve sen gibi bakan
Bir polen gibisin
Hafif ama acımasız
Ve her gülüşün
Yeni bir bahar
Ve ben sana değil
Ben sana değil
Evinin yollarına
Postersiz duvarlarına
Yağmurlu sokaklarına
Aşık oldum
Lüle lüle saçlarına
Kızarmamış yanaklarına
Islanmış kurallarına
Aşık oldum
Ve ben senin gibi gülen biri tanımadım
Ve sen gibi bakan
Bir bulut gibisin
Yakın ama dokunulmaz
Ve her rüzgar seni de alır ..Nihayet arabadan indiğimizde lüks mağazalardan birinin önündeydik. Bana döndü ve konuştu.
- Unutma birkaç gün beraberiz. Çorabından tut, sütyenine kadar tüm ihtiyaçlarını al.
E ama yuh yani dedim içimden. Bu kadar açık sözlü olmasına gerek yoktu. Tamam anlamında başımı salladım. Ve bayan bölümüne geçip kendime birşeyler bakmaya başladım. Beş dakika kadar geçmişti ki yanıma geldi. Elinde iki-üç tane sweatshirt, iki tane pantolon ve çorap vardı.
- Ee, hala bitmedi mi?
Ona şaşırarak baktım.
- Ilgaz daha beş dakika bile olmadı.
- Ne yani bütün gün seni mi bekleyeceğim ? Kadın milleti değil mi , ama ben sizin üstenizden gelmeyi başarırım evelallah.
Sırıttım.
- Nasıl olacakmış o ?
Bana haince baktı.
- Ben kasaya gidiyorum ister gel, ister gelme sen bilirsin, ama bil istedim. Kaçırılırken yanına cüzdan aldığını sanmıyorum.
Tam bir gıcıktı! Ona sinirle baktığımda dudakları alayla kıvrılmıştı. Bir hamle yapacaktı. Ve kasaya doğru var gücüyle koşmaya başladı. Ben hem kahkaha atıyor hem de elimdekilerle peşinden koşuyordum. Sonunda mağaza maceramız bitip arabaya atladığımızda nefes nefeseydim. Yorulmuştum ama eğlenmiştim de. Arabaya binip yola koyulduk. Arabanın içindeki sıcaklıktan olsa gerek uykum gelmişti. Gözlerim kapanmaya yüz tuttuğunda ona karşı gelmedim, birazcık kestirebilirdim.Ilgaz'dan : Evin garajına arabayı park ettiğimde dönüp ufaklığa baktım. Yine uyuyakalmıştı. Üzerinde benim ona bol gelen kıyafetlerimle çok tatlı görünüyordu. Onu artık istiyordum, ona dokunmak istiyordum. Benim olmalıydı, olacaktı. Er ya da geç benim olacaktı. Elimdeki poşetlerle Afra'yı kucakladım. Ve eve girdim. Poşetleri salona fırlatıp kucağımda Afra ile yukarı yatak odasına çıktım. Madem uyuyakalmıştı, ben de bu durumdan yararlanarak onunla uyuyabilirdim. Omu yavaşça yatağa bıraktım. Üzerimdeki montu ve pantolonu da çıkarıp sadece boxerla yanına uzandım. Arkası dönüktü.Ona arkadan sımsıkı sarıldım ve gözlerimi kapattım. Daha önce hiçbir kadına sarılmamıştım. En son ne zaman böyle huzurla uyumuştum bilmiyordum. Gözlerimi kapattım. Çok geçmeden uyuyakalmıştım..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yanardağ
Romance"Bazen yüreği sıkışıp, boğazına kadar yükseliyor ve nefes almasını engelleyecek bir yoğunluğa erişiyordu. Sanki bir an daha geçerse patlayacakmış gibi hissediyordu kendini, sanki bir yanardağ oturuyordu göğsüne. Bir iç çöküntüsüydü bu."