Soğuk bir esintiyle ürperdim. Tüylerim adeta diken diken olmuştu. Bir süre bu soğuğun geçmesini bekledim ama nafile. Sıkılarak gözlerimi açtım. Ilgaz yine yanıma uzanmıştı, kolları belimi sımsıkı sarmış nefesi ensemdeydi. Bu çocuk benimle uyumaya alışıyor muydu yoksa? Gülümsedim, bu duruma alışmaya başlayacaktım neredeyse. Bir süre yüzüne baktım öylece. Küçük bir çocuk kadar huzurlu ve masum görünüyordu. O sırada pencerede bir haraketlilik gördüm. Kafamı çevirmemle gördüğüm manzara karşısında şok olmuştum. Kar yağıyordu!
Evet , kar yağıyordu. Hissettiğim soğuk bu yüzdendi. Ilgaz'ı uyandırmamak için hareket etmiyordum. Nefesi hala ensemdeydi. Bir an ne kadar huzurlu ve güvende hissetmiştim. O bana huzur veriyordu , güven veriyordu. Onu seviyordum. Kollarını yavaşça gevşetip yanından sıyrıldım. Ve büyük boydan camın önüne geçtim ve çömelip oturdum. Bir yandan da ellerimi cama yaslamış, buğulanan camda resimler çiziyordum. Duyduğum sesle irkildim.
- Bir kedi gördüm sanki.
Ona doğru döndüm ve sevinçle zıpladım.
- Ilgaz bak , kar yağıyor! Görüyor musun ne de güzel kar yağıyor !
Bu halim nedense onu gülümsetmişti. Bir yandan saçlarını kaşıyor, bir yandan da esniyordu.
- Karın yağması, yanına yattığımda seni kızdırmıyorsa bence her mevsim kış olmalı.
Ona baktım. Masum bir gülüş attı ve yataktan kalktı. Siyah deadpoollu boxerı beni güldürmüştü. Dur bi dakika, ne ? Yanıma üzerinde sadece boxerla mı yatmıştı?? Cırlamaya başladım.
- Sen o halde , nasıl yanıma yatabiliyorsun? Git, üzerine bişey giy, bakmıyorum. Bir yandan da elimle gözlerimi kapatıyordum. Kahkaha attı ve konuştu.
- Bakmıyorum diyip te parmaklarının arasından gizlice bakma yoksa? Gerçi bu kadar seksi bir fizik göremezsin bir daha iyi iyi bak.
Yapmacık bir gülüş attım.
- Ha ha ha, çok komik. Sen hala orda mısın ya ! Diye cırladım. Tamam tamam diyerek koşarak içeri gitmesi beni güldürmüştü. Yine de güldüğümü belli etmemeye çalışıp ben de aşağıya indim. Aşağıya inip kahvaltı hazırlamaya başladım. Ilgaz da o sırada kaloriferleri açıyordu.Nihayet masaya oturduğumuzda usulca konuşmaya başladım.
-Ilgaz ?
- Hı?
- Acaba yemekten sonra beni biraz dışarı çıkarabilir misin? Kar çok güzel yağıyor da.
- Tamam olur ufaklık.
Sinirlendim.
- Bana ufaklık deme.
Güldü.
- Neden, ufacık birşey değil misin?
Elimdeki çatalı sanki bir kılıçmış gibi ona doğrulttum ve sinirle tısladım.
- Bir daha bana ufaklık dersen seni öldürürüm.
Bu cümlem kahkaha atmasına neden olmuştu. Çok güzel gülüyordu.
- O elindeki şeyle mi öldüreceksin beni?Ulan ben çatalla ölecek adam mıyım?
Haklıydı, ama hiç bozuntuya vermedim. Sesimi daha fazla çıkarmayarak yemeğimi bitirdim. Sonunda o da bitirdiğinde hızla masayı topladım. Yukarıya çıkıp aldığımız kıyafetlerden kışlık birkaç şey çıkarıp üstüme geçirdikten sonra sevinçle aşağı indim.Ilgaz beni bekliyordu. Yine simsiyah giyinmişti, siyah beresiyle oldukça ilgi çekici görünüyordu. Nihayet dışarı çıkabilmiştik. Dilimi çıkarıp yağan kar tanelerini yutmaya çalışıyorken kafama gelen bir şeyle afalladım. Ilgaz'a döndüğümde sırıtıyordu. Bana kartopu atmıştı! Elime biraz kar alıp, sıkarak yuvarlak hale getirdikten sonra :
- Bu savaşı sen başlattın Spartaküs diye haykırdım. Kahkaha atıyordu ve kartopunu tam suratına attım. Şimdi kahkaha atma sırası bendeydi. Koşa koşa bana doğru geldi ve üzerime atladı. İkimiz de yere yuvarlanmıştık. Üzerimdeydi, bedeni de , gözleri de üzerimdeydi. Nefes nefese kalmıştım. Göğsüm hızla inip kalkıyordu. Sonra bir anda bir şey oldu. Kafasını aşağıya indirdi ve göğsüme koydu. Donakalmıştım. Göğsüme yatmıştı, ve gözlerini kapattı. Sonra fısıldamaya başladı.
- Seni istiyorum Afra, seni kimseyi istemediğim kadar istiyorum.
Gözlerim kocaman olmuştu. Ne diyeceğimi bilmiyor dedikleri karşısında hem şaşırıyor hem ürküyordum. Kekelemeye başladım.
- Ben, ben..
Beni durdurdu.
- Bir şey demene gerek yok ufaklık. Üşümüşsündür, hadi içeri girelim. Dedi ve üzerimden kalktı. Ben hala dediklerinin şokundaydım. Beni seviyor ve istiyordu. Yerden yavaşça kalktım ve eve doğru yürüdük. İçeri girdiğimizde ne kadar üşümüş olduğumu anlamıştım. Direk salona girdim ve koca kanepenin ortasına oturdum. Üşüyordum. Ev sıcaktı, ama bu üşümeme engel olmuyordu. Biraz sonra Ilgaz da geldi ve bana baktı. Titrediğimi görmüştü , içeri gitti ve elinde büyük bir battaniye ve abur cubur ile döndü. Yanıma uzandı ve beni üzerine çekti, sonra kalktı ve karşıdaki tekli koltuktan kumandayı alıp büyük lcd televizyonu açtı ve kanalları gezdi. Sonunda bi kanalda karar kaldı ve durdu. Yanıma geldi ve göğsüme yattı.Şaşırsam da ses çıkarmadım, oraya yatması hoşuma gidiyordu.Bir dram filmiydi. İzlemeye başladık, bir yandan izliyor bir yandan da bana sarılıyordu. Bense filme takılı kalmıştım. İki sevgili aynı bizim gibi uzanmış konuşuyorlardı.Çocuk kıza dönüp dedi ki , göğsüne yattığımda dört yaşındaki halime dönüyorum, sanki annemle beraber uyuduğum zamanlara. Öyle hissettiriyorsun. Kız buna gülümsemişti. Durdum. Ilgaz şuan göğsümdeydi, ben annesiyle uyuduğu gibi hissettiriyordum ona! Belki de annesini kaybettiği, özlediği için göğsüme yatıyordu. Çaktırmadan ona baktım, gözleri filmde takılı kalmıştı. Anlamıştım. Kumandayı alıp filmi kapattım ve bir şarkı açtım.(multimedya) Buna ses çıkarmamıştı. Bundan cesaret alarak elimi saçlarına attım ve sanki onu avuturmuşçasına saçlarını okşamaya başladım.Bu yaptığım ona huzur vermişti. Gözlerini kapattı. Bense elimi çekmedim ve devam ettim. Onu seviyordum ve dedikleri aklımdan çıkmıyordu. Bana beni istediğini söylemişti. Peki ben buna hazır mıydım? Ben de onu istiyordum ama bir yandan da korkuyordum. Bu düşüncelere dalarak uyuyakalmıştım.
Gözlerimi açtığımda hava kararmak üzereydi. Ilgaz ortalıkta yoktu. Kalktım ve dolaptan bişeyler aldım. Koltuğa oturduğumda Ilgaz aşağıya iniyordu. Giyinmişti. Ona döndüm.
- Hayırdır Ilgaz, yoksa sonunda bu dünyadan gitmeye mi karar verdin?
- Bu dünyanın benlik bir yer olduğu söylenemez ama gitmek için daha zamanım var sayılır. Hadi giyin yemek yemeye gidiyoruz.
Sevinçle zıpladım. Hemen yukarı çıktım üzerime dün aldığım deri montu geçirdikten sonra koşarak aşağı indim. Evden çıktık, arabaya binip yola koyulduğumuzda hala gittiğimiz yeri bilmiyordum, hoş umrumda olduğu da söylenmezdi. Ilgaz'ın yanımda olması herşeyde bana yeterliydi artık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yanardağ
Romance"Bazen yüreği sıkışıp, boğazına kadar yükseliyor ve nefes almasını engelleyecek bir yoğunluğa erişiyordu. Sanki bir an daha geçerse patlayacakmış gibi hissediyordu kendini, sanki bir yanardağ oturuyordu göğsüne. Bir iç çöküntüsüydü bu."